Şeffaf Oda’da
konuklarım
Azra Kohen ve Dolunay Obruk.
Azra Kohen çok satan “Fi, Çi, Pi, Aeden” kitaplarından sonra yeni kitabıyla Şeffaf Oda’da... 100 bin baskı yapan yeni kitabı bir günde tükendi, hemen ikinci gününde100 bin baskı daha yaptı.
Kohen “Gör Beni İki Devrin Hikâyesi” adlı bu kitabında “birleşmenin, biz olmanın” gücünü anlatıyor.
Roman, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında başlıyor. Selim bir Osmanlı torunudur. Sadrazam çocuğudur. Cumhuriyet’e karşı öfkeyle doludur.
Ülkü ise Cumhuriyetçi’dir. Kurtuluş Savaşı’nda babasını ve ağabeyini kaybetmiştir.
Azra Kohen, Ülkü ve Selim’i aşk, bilgi ve merhamet aracılığıyla romanda bir araya getiriyor.
“Gör Beni” de senaryolaştırılıyor, bir dönem dizisi olacak.
.....................
Diğer konuğum Dolunay Obruk...
Dolunay’ın, “Fi” dizisinde “Alıştırıyorum” adlı
şarkısı yer almıştı.
Şeffaf Oda’da “Gör Beni”nin fon müziği de oluyor. Dolunay, cazla harmanladığı “Kâtibim, Kalamış” gibi şarkıları da kendi yorumuyla
söylüyor.
Dolunay neşeli,
enerji dolu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Bölümü’nün ardından Bilgi Üniver-sitesi’nde caz eğitimi almış, piyano da çalıyor.
“Âşık Olmak İstemem” şarkısı tango ile Şeffaf Oda’da final yapıyor.
GECCE'DEN MEKAN NOTLARI...
TÜRKİYE’nin yiyecek-içecek-eğlence sektörüne not vererek rehber oluşturan
ilk girişimidir Gecce Mekan...
Muhabirlikten başlayarak başarılı bir kariyer grafiği çizen Kenan Erçetingöz tarafından kurulmuştu.
Gecce Mekan Ödülleri’nin 18’incisi 24 Şubat’ta düzenlenen davette açıklanacak ve dağıtılacak.
Gecce Gurme Kurulu mekânlara not vermek üzere geçtiğimiz pazartesi Swissotel Bosphorus Gabbro Restoran Bar’da toplandı.
Otelin Genel Müdür Uğur Talayhan bu kurulun üyesidir.
Deniz mahsullerinden oluşan bir menüyle ağırladı bizleri.
Otelin ilk Türk şefi Ali Ronay gene döktürmüştü.
Ciddi bir tartışma ve özenli not verme çalışmasından sonra listelerimizi imzalayıp verdik.
Sonrasında da yıllara dayanan ve ağırlığını “lezzetler paletinin” oluşturduğu muhabbet...
Gabbro’da her gece saat
22.00’den itibaren müzik var.
O gece Ferda Anıl Yarkın ile sanatçı yönü de olan meslektaşımız Ömür Gedik sahnedeydi.
Bol bol alkışlandılar.
Ayrıca... Yıllardır Yunanistan’da sanat yapan ve artık Türkiye’ye dönen Fide de oradaydı.
Konuk solist olarak bir şarkı söyledi. Nefesleri kesti.
Fide yakında Müjdat Gezen’in TİM’de sahneye koyacağı müzikalde Rum ses sanatçısı rolüyle sahne alacak.
SEVGİ VE SAYGIYLA
MİLLİYET’in efsane Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı, abim, dostum Abdi İpekçi’yi katledilişinin 40’ıncı yıl dönümünde andık. Yakın zamanda kaybettiğimiz Erdoğan Demirören Salonu’nda düzenlenen panelde onunla ilgili hatıralarımızı
paylaştık. Milliyet’te bu bağlamda Abdi İpekçi dönemini yansıtan fotoğraflarla bir de sergi düzenlendi.
Üzerine ışık yağsın...
SALONDA elektrikler kesildi. Bir kadın
çığlığı karanlığı
bıçak gibi kesti.
Elektrikler tekrar yandığında yerde bir adam yüzüstü yatıyordu.
Başucunda bir kadın...
Karanlıkta çığlık atan o olmalıydı. Başında özgün kasketi, elinde piposuyla bir adam geldi. Yerde yatan adama eğildi, parmaklarıyla boyun şah damarına dokundu.
Başını kaldırdı, “Ölmüş” dedi. Kadın gene bir çığlık attı.
..................
Özgün kasketli, pipolu adam kendini tanıttı.
“Ben Sherlock Holmes.”
Bizlere döndü, “Bu cinayeti birlikte çözeceğiz” dedi.
“En önemli şeyler, en önemsiz işaretlerde gizlidir. Bu söylediğimden yola çıkarak önemsiz gibi görünen şeyleri düşünün, bana sorular yöneltin” diye ekledi.
Az ötedeki bir odaya geçtik.
Sherlock Holmes’un -romanlarındaki anlatıma göre- çalışma masası, özel eşyalarıyla düzenlenen odada sorular, cevaplar birbirini izledi. Sonunda katil bulundu.
Alkışlar...
..................
Yerde yatan adam, dedektif Sherlock Holmes, haykıran kadın, Dr. Watson profesyonel tiyatro sanatçılarıydı. Bir cinayeti ve katilin bulunuşunu canlandırıyorlardı.
.................
İstanbul Capitol AVM’nin 25. kuruluş yıl dönümü kitapları milyonlar satan, polisiye romanların kahramanı Sherlock Holmes’un doğum günü
bağlamında böyle ilginç
bir davetle kutlandı.
Sherlok Holmes dünyada tek doğum günü belli olan kurgu roman kahramanı...
O gece Capitol’ün Spectrum sinemasında bir Sherlock Holmes filmi seyrettik. Türkiye’nin tek polisiye dergisi 221B’nin editörü Fulya Turhan, Sherlock Holmes baker streat konulu bir konuşma yaptı.
Romanlarında anlatılan Sherlock Holmes’un sevdiği lezzetlerden tadım yapıldı.
Teşekkürler Şebnem Çapa PR ve Dilara Boğaz.
KEDİ’YE GİDECEĞİM
MAÇKA’nın Arnavutça “kedi” anlamına geldiğini biliyor muydunuz?
Balkanlar’dan göç ederek Türkiye’ye göç etmiş büyük bir iş adamının ve ailesinin yaşamından “maçka” anısı...
Köşke bir kedi alınır.
Nine onu “maçka” diye sever.
Torunlardan biri “Nine, o bir kedi” der.
Nine “Hayır, maçka!” diye ısrar eder.
Aile reisi tartışmayı şöyle bir müdahaleyle keser.
“Tamam. Bu maçkanın adı
artık kedidir.”
Kedi aşağı, kedi yukarı...
Otobüs durağında diğer bekleyenlerle sohbet sırasında nineye “Nereye gidiyorsun?” diye sorarlar. Nine “maçka” denilmeyeceğini öğrenmiştir ya...
“Şey... Kedi’ye” deyiverir.
.....................
Bu anekdotu meslektaşımız Zeynep Göğüş’ün raflarda yeni yerini alan “Işık Ülkesinden” adlı kitabından aldım. Zeynep anne tarafından Balkanlıdır.
Kendi ailesinin öyküsü olmalı.
Müthiş bir araştırma yapmış.
Sonra...
Bu yazı donanımına karşın gene de “roman yazma” kurslarına gitmiş.
Ve severek, sık sık gülümseyerek kitabını okudum.
Ben de anne tarafından Boşnak sayılırım. Ailede Arnavutlar da vardır.
O nedenle, anlattıkları bana hayli yakın.
Vatanımızda suyun (Meriç’in) öbür tarafından milyonlarca insanımız var.
Bu kitapta nice “sıla” satırları bulacaklar.