DÜNYANIN ünlü markası FENDİ şimdi de İstanbul’da bir binayı giydiriyor.
“FENDİ Casa”nın ev ürünlerinin özgün tasarımları iddialı bir projede olacak. Başından anlatayım:
............................
ZEYTİNBURNU -adı üstünde-
çok eskiden zeytinlikmiş.
Sonraları.... Oraya Osmanlı’nın silah imalathaneleri ve depoları yapılmış.
O zamanki adı “Fabrika-i Hümayun...” (sonradan “Ordu Ağır Bakım Tamir Fabrikası” adını aldı.)
Şimdi... O alanda 1.500 mekânlık bloklar yükselecek.
Bloklardan en önde olanların biri tamamen “FENDİ Casa” tarafından giydiriliyor. FOX TV Türkiye’de faaliyete geçerken merkezden “Öyle bir yer bulun ki, hem coğrafi konumu, hem binası özgün olsun” denilmiş.
İtalyan Genel Müdür gerçekten
iyi bir seçim yapmış.
Tarihi bir otantik binaya önemli denebilecek harcamalar yaparak restorasyonu gerçekleştirmiş. Tarihi yarımadada, denizle yanak yanağa gerçekten farklı ve özgün bir TV binasında yıllardır yayın yapıyor. İşte bahsettiğim proje de onun hemen yanı.
Adı: “BÜYÜKYALI...”
Laf değil, gerçekten “yalı bloklar...”
Bahçesinden denize sahil yolu üzerinden geçen bir köprü olacak.
Köprünün ucunda “özel yat limanı...”
Zaten yüzme havuzları, koşu/yürüyüş yolları, spor tesisleri, sosyal alanlar, çarşı yaşam tarzını belirliyor.
Özellikle ortadaki -eski- “silah imalathaneleri ve depoların kalıntıları” restore edilecek, projeye birebir kazandırılacak yeme, içme, eğlence ve kültür mekânları olacak.
............................
GEÇEN hafta orada verilen bir davete FENDİ Casa tasarım grubu Başkanı Andrea Boschetti, Mühendislik CEO’su Michele Galli, Finans Direktörü Daniele Vignatelli de katıldılar. Projenin sahibi Özak Global Holding Başkanı Ahmet Akbalık ve Genel Müdür Fatih Keresteci ile ayrıntıları da konuştuk.
Mermerinden ahşap malzemesine kadar gösterilen özeni dinledim.
Gece elektro keman sanatçısı Giselle Tavilson, Deniz Kızı Trio’nun müzik dinletisiyle keyifliydi.
Boğaz’daki Chale
FOTOĞRAFTAKİ İsviçre dağ
evi için “İstanbul’da Boğaz’a, Kız Kulesi’ne ve tarihi yarımadaya bakıyor” desem!
Evet... Gerçekten öyle.
Swissotel The Bosphorus İstanbul’un bahçesinde. Otantik bir İsviçre Chalet’si önce sökülmüş, her bir ahşap parçası ayrı ayrı numaralanmış, İstanbul’a getirilmiş ve Swissotel The Bosphorus’un bahçesindeki yeşillikler arasında aslıyla bire bir yeniden yapılmış. İçindeki şöminesi, kırmızı beyaz ekose masa örtüleri, İsviçre özgün mutfağı... Örneğin kuru eti (Greson), “peynir” ve “et” fondüleri.
Hatta “çikolata fondü.”
Hafta içinde o Chalet’de bir davetteydik. Otantik yapısı ve dekoruyla şehrin merkezinde
bir “dağ tatili” yaşadık ve tadımlara Porta Caeli bağlarından lezzetler eşlik etti.
Eceabat’ta yemyeşil
uzanan bağların ortasında Porta Caeli Butik Hotel de görülmeli. Vinero Satış ve Pazarlama Direktörü Çağlar Görcüler’in anlatımıyla tadım ve yudumlar
daha da anlam kazandı.
KÖPRÜCÜK KEMiĞiNE GÜL
KADININ en güzel yerlerinden biridir köprücük kemiği...
O küçük ve güzel boşluğa bir “gül koymayı” düşünebilen erkek
nasıl da ince duyguların damıtılmış halidir.
Hangi genç kadın böylesine romantik ve aşkı sanatlaştıran yaklaşımla büyülenmez ki?
Hele bu yaklaşım ve sözelleriyle örülmüş şiir şarkı haline de gelmişse...
Aşağıdaki satırlarda bunu açacağım.
Jessica May ve Buray.
Bu haftaki Şeffaf Oda konuklarım.
İkisi de genç ve başarılı.
Programa Buray’la başlıyoruz. Eline gitarını alıyor, özgün sesi ve yorumuyla bizleri büyülüyor.
Buray Kıbrıslı. Uzun yıllar Avustralya’da yaşamış. Avustralya onun dönüm noktası olmuş. Gözde Ançel’le tanışması onun hayatını değiştirmiş.
Buray, “Gözde aslında mühendis.
Ama gece oluyor ve odasına gidip kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini yazıyor. Ve böyle
şarkılar çıkıyor” diye anlatıyor.
Önce Türkiye’nin önde gelen sanatçılarına şarkılar yapıyorlar.
Ardından da Buray kendi şarkılarını kendisi söylemeye başlıyor.
İyi de yapmış.
Buray Doğu Akdeniz Üniversitesi Kompozisyon Bölümü mezunu. Galler’deki Universty Of Glamorgan’dan Ses Mühendisliği master’lı.
İşin hem matematiğini hem de duygusunu biliyor. Ayda 20 konserle
yoğun bir yaşam.
12 şarkılık son albümü “Sahiden” gerçekten başarılı...
Albümden benim favorim “Gül Goncalar…” Sözler Kıbrıslı ünlü bir şaire, müzik Buray’ın babasına ait.
“Köprücük kemiğine gül goncalar taktığım…” defalarca dinlenesi bir şarkı.
Buray’ın Türk ezgilerini yurt dışına taşıma hayali var…
İNEKLER, ATLAR, TAVUKLAR...
VE JESSİCA MAY. Brezilyalı model.
Türkiye’ye bir reklam filmi için gelmiş. Ardından çok beğenilmiş
ve oyunculuk teklifi almış.
Çiftçi bir ailenin çocuğu. İneklerle, atlarla, tavuklarla, köpeklerle iç içe yaşarken
Türkiye’ye yerleşiyor. “Yeni Gelin” dizisindeki Bella rolüyle büyük ilgi görüyor.
Jessica’nın Türkçesi ileri derecede.
O Türk geleneklerini de biliyor. Kına gecesini, kız isteme merasimini…
Sohbetimizde “kısmet” kelimesini bile kullandı. “Nazar değmesin diye tahtaya vuruyoruz. Siz ne yapıyorsunuz?” diye soruyorum. “3 kez ağzımıza vuruyoruz
ya da dişlerimize” diyor. Tahta bulamadığımız zamanlar için alternatif.
Jessica Türkçe şarkılar da öğrenmiş “Çayeli’nden öteye giderim yali yali, giderim yali yali” diyor Şeffaf Oda’da…
Buray “Mecnun” şarkısını söylemeden önce “Mecnun’u biliyor musun” diye soruyor. Jessica “Ben Leyla’yı Mecnun’u, Ferhat’ı, Kerem’i bilmem ama Bağdat’ı iki gözüm kapalı bulabilirim” diyor.
Ne sempatik, ne duru, yüreği temiz
bir güzellik…
Oyunculukta da başarılı.