Galatasaray 21. kez gene şampiyonluk kupasını kaldırdı.
Süper Lig’in en zorlu ve çekişmeli yıllarından birinde “şampiyonluk” özel önemde.
Düşünün ki her şey son haftaya kalmıştı.
Galatasaray deplasmandaydı.
Göztepe’ye yenilseydi 3’üncülüğe düşebilirdi.
Avrupa’ya bile gidemeyecekti.
..................
Ve...
Durum 0-0...
Hakem düdüğünü çalıyor ve penaltı noktasını gösteriyor.
“Kim atacak” derken penaltıyı yaptıran Gomis topun başına geçiyor.
3 penaltı kaçırmış...
Gene o atacak.
Maçı izlediğimiz mekânda damardan Galatasaraylı arkadaşların bir kısmı ekrana sırtlarını döndü.
Heyecandan bakamıyorlar.
Neyse ki Gomis 3 penaltı kaçırma dizisini, topu ağlarla buluşturarak noktaladı.
Bu nasıl bir çelik sinir sistemidir.
Aldığı riske bakar mısın?
Fatih Hoca da nasıl bir karakterdir ki -3 kez penaltı kaçıran- futbolcusuna güveniyor ve oyuncularına onun atması için işaret veriyor kenardan.
Daha önce de “Kendisi istemedikçe penaltı atışları onundur” diye açıklama yapmıştı.
Gözünü kırpmadan risk aldı.
Hem maçı, hem Gomis’i bir kez daha kazandı.
...................
Yöneticiler, Terim ve futbolcularla birlikte Kopenhag’dan İstanbul’a uçuyoruz. UEFA kupası elden ele dolaşıyor. Benim sakalsız ve bıyıksız halim. Sol arkamda Abdürrahim Albayrak ve yumruğu havada slogan atan Ali Kırca. |
Aslantepe’deki kutlama gecesi müthişti.
Çok iyi hazırlanmış bir organizasyon.
Duygu yüklü.
“Süper büyük kulüp” işi.
Emeği geçenleri yürekten kutluyorum.
Küçücük bir eleştirim var.
Sahanın ortasında kurulmuş olan sahnede sunucunun sesi net duyulmaktaydı ama tribünleri dolduran taraftar selinin tezahüratı ekranlara yansıtılmıyordu.
Oysa...
Görüntülerden anlıyorduk ki tezahürat tribünlerde fırtına gibi esiyordu.
Gecenin sonlarına doğru futbolcuların, teknik ekibin, Fatih Hoca’nın, başkanın adları anons edildiğinde tribünlerde çığların koptuğu hissedilirken taraftar sesi nispeten duyulmaya başlamıştı.
Gene de çok yetersiz geliyordu ekranlara.
TRT’nin deneme yayınları yaptığı yıllardan beri TV işindeyim.
Ses kanalları teknolojisini biliyorum.
Bir kanaldaki ses verilirken, klasik sistemde diğer kanaldan verilen ses ekrana gitmez.
Ama bu sorunu çözmüş teknolojiler var artık.
...................
Tek bir adam bir takıma “mucize” yaptırabilir mi?
Bunu “EVET” cevabını 2017-2018 şampiyonluğuyla Fatih Terim -tartışmasız kesinlikle- ortaya koydu.
Ligin yarısında Galatasaray’ın başına geçti.
Bölük pörçük oynatılan Rodriguez’den -vazgeçilmez- yıldız yarattı.
Gomis’e sıçrama yaptırdı.
Türkiye’nin en fazla gol atan yabancı futbolcusu oldu Gomis.
Son yıllarda Galatasaray’a atılan en pahalı kazık denilen Donk’u orta sahanın kralı yaptı.
Sinan Gümüş’ü yeniden kazandırdı.
En kritik goller ondan geldi.
“Derbi kazanamıyor” gözüyle bakılan Galatasaray derbilerde galibiyet aldı.
En önemlisi, yarım sezonda neredeyse tamamı yabancı olan futbolcuların yüreklerine “Galatasaray ruhunu” üfledi.
Galatasaray’da hocalığı boyunca 17. kupayı kaldırmak ne demek!
Kendisine en yakın hoca sadece 4 kupa kaldırabilmiş.
Fatih Terim, sadece takıma değil, tribünlere de mucize etkisi yaptı.
Vodafone Arena Ali Sami Yen’in tribünleri her maçta doldu.
Nehir gibi para aktı kulübün kasasına.
İki başkanın değiştiği, ekonomik darlıkların yaşandığı, bir diğer kongrenin eşiğindeki Galatasaray’ın tepesindeki çalkantılarla Florya arasında dalgakıran oldu.
Galatasaray’ın UEFA kupası elden ele dolaşırken dönüş uçağındaydım.
“İmparator Fatih Terim” sesleri gümbür gümbür yankılanıyordu.
Aradan 18 yıl geçti, hâlâ “İmparator Fatih Terim.”