Barcelona’da “El Classico” izlenimleri.
Yani...
Geleneksel Barcelona-Real Madrid karşılaşması.
İspanya’daki en büyük derbi.
TARİH YAZACAK UNVAN
Barcelona öyle bir puan farkı atmış ki zaten şampiyonluğunu ilan etmiş.
Ama... Bu maçın önemi “namağlup şampiyonluk” iddiası.
“La Liga” tarihinde 1932’den bu yana hiç namağlup şampiyon yok. Barcelona işte o “tarihi yazacak” unvanı kazanmak için çıktı sahaya.
Sadece İspanyol liginde değil, Avrupa liglerinde de bugüne değin sadece 5 kulüp “namağlup şampiyon” olabilmiş.
Beşiktaş’ın 1991-1992 sezonunda “namağlup şampiyon” olarak kupa kaldırdığını da hatırlatalım.
Barcelona kendi stadyumu “Nou Camp”ta ezeli rakibi Real Madrid’le 2-2 berabere
kalarak bu hiper büyük bir hedef için finişe kalktı.
Önünde 3 maç daha var ama artık çok zorlu takımlarla değil.
Büyük sürpriz olmazsa 1932’den bu yana ilk kez La Liga’da “namağlup şampiyonluğunu” ilan edecek gibi görünüyor.
Avrupa liglerinde de bu unvana erişen 6. takım olacak.
TÜRK SPONSOR
Bu -bir bakıma- “tarihi” spor olayında bir grup gazeteci Barcelona’nın sponsorlarından -Türkiye’nin gayrimenkul yatırım ortaklıkları arasında 1. konumdaki Nef’in konuğuyduk.
Barcelona’ya sponsorluk için “çek yazmak” yeterli değil. Başvuru yapan sponsor adayları, Barcelona Kulübü’nden gönderilen uzman görevliler tarafından 1 yıl boyunca araştırılıyor.
- Hesaplar inceleniyor...
- Etik değerlerine bakılıyor...
- Sporla ilişkileri daha önce de var mı? (Nef’in sosyal sorumluluk projesi olarak spor alanında gerçekleştirdiği projeler bir
başka yazıda.)
Nef’in “Galatasaray ana sponsoru olduğuna” da işaret edeyim.
Sohbetlerimizde Galatasaray’ın şampiyonluğu için ilginç konuşmalar geçti grubumuzda.
El Classico’ya gitmeden önce Barcelona’nın çok ünlü bir deniz ürünleri restoranında internetten Galatasaray-Akhisar maçını izledik.
GECENİN GETİRİSİ 35 MİLYON EURO
El Classico’ya dönelim.
Emektar “Nou Camp”
98 bin kişilik. Girişte başlıyor neşe.
Küçük müzik grupları stadın etrafında şenlik havası üretiyor.
Giriş çok kolay, çıkış da öyle.
98 bin kişi tribünleri hıncahınç doldurmuş.
Gecenin seyirci hasılatı 35 milyon Euro... Bizim 3 büyüklerden birinin yıllık
seyirci hasılatı ancak bu kadar.
Sponsor firma davetlileri olduğumuz için yeşil sahaya en yakın ön sıralardaydı yerimiz.
La Liga’nın yıldızları burnumuzun dibinde top koşturdu.
Müthiş bir konsantrasyon ve hiper kondüsyon.
Sanki Ascot yarışlarındaki atlar gibi hepsi.
MESSİ+RONALDO: 1000 GOL
Bir şansımız da hem Ronaldo’nun hem de Messi’nin gollerine tanık olmaktı.
Ve bir ilginç istatistik
haberi yansıtayım: “Pazar günü attıkları gollerle Messi ve Ronaldo’nun toplam golleri pazar gecesi itibarıyla 1000...”
Messi’nin 551, Ronaldo’nun 449’uncu kariyer golü oldu.
Birer fani futbolcu için müthiş.
Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazandığı dönemin büyük Başkanı Faruk Süren’le maçı yan yana izliyorduk.
Bazen sahadaki “milenyum harikaları” için “Bunlar uzaydan mı geldi, gerçekten insan mı?” gibi konuşmalar geçiyordu. Nasıl bir ciddiyet,
nasıl bir profesyonellik...
ÇAKMAK, MADENİ PARASIZ DERBİ...
Tribünlerde Real Madridli taraftarlar da vardı. Tezahürat yapıyorlardı ama kimse ters bakmıyordu.
Tabii... Sahaya çakmak, bozuk para, su şişesi falan da atılmadı hiç. Küfür yok muydu?
Halisi vardı.
Ve son söz, “hakem kötüydü.” Messi’nin golünden önce bariz faule düdük çalmadı.
Derbilerin yüksek gerilimi ve taraftar baskısı her yerde hakemleri etkiliyor. Ama gene de bu hatasını dengeledi. Kırmızı kart göstererek Barcelona’yı 10 kişiye mahkûm etti.
Bize hiç yabancı gelmedi bu!