Yıllar önceydi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel o tarihte AP (Adalet Partisi) Genel Başkanı ve Başbakan...
Türkiye genel seçimlere gidiyordu.
Seçim kampanyası boyunca Demirel il il dolaşmıştı.
İzlenimlerini anlatırken “umutlu olduğunu” söylemiş, “Neden dersen, öyle gördüm” demişti.
Şöyle açıklamıştı:
“Meydanlarda konuşurken gözlerimle de halkı tararım.
Yüzlerine, kıyafetlerine bakarım.
Bu defa da birçok ilde halkın ve özellikle çocukların yüzleri sıhhatliydi, yüzleri kırmızı kırmızıydı, avurtları çökmüş değildi.
Kıyafetleri de iyiydi.
Soğuğa karşı dayanıklı şeyler vardı üzerlerinde.
Bunlar sandıklara girecek oylar hakkında fikir verir. “
Demirel’e göre “sandığa atılan oyları belirleyen en ağırlıklı faktör halkın ekonomiden memnuniyeti ya da ekonomiye tepkisiydi.”
..................
Önümüzdeki yerel seçimler -24 Haziran sonuçlarından sonra- hafife alınıyordu.
Artık “Türkiye’yi yönetecek iktidarın değişemeyeceği” gibi bir algı oluşmuştu.
CHP’li seçmenin bir kısmında “sandığa gitmemek” psikolojisi sadece izlenim değil dile de getirilen tepkiydi.
..................
Ancak...
Ekonomide son dalgalanmalar ve toplumun reaksiyonu 24 Haziran sonrasının “yılgınlık sendromunu” dağıtmaya başlamış görünüyor.
Dolar ve euro karşısında TL’nin sert düşüş grafiği...
Bunun başta enerji olmak üzere bütün mal ve hizmet fiyatlarında ciddi yükselişler üretmesi, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerindeki tozları kaldıran, uçuşturan bir psikolojik rüzgâr estirdi.
Aradan 40 yıl geçmiş.
Elbette artık “insanlarımızın yüzlerinin rengi, üzerindeki giysilerin kavi olması” sorun değil, gösterge değil.
Ama...
Halkın fiyat etiketlerine yaptıkları yorumlar TV kanallarında izlenmekte.
Tepkiler TV röportajlarında ekranlara yansımakta.
Muhalefet partileri de bunu oynamakta.
Muhalefet kanadında “yerel seçimlerin yapılacağı 2019 Mart’ına kadar ekonomik şartların daha da ağırlaşacağı” düşünülmekte.
O nedenle, yerel seçimlerin öne alınması için bir anayasa değişikliğine başta CHP, muhalefet partilerinden destek işareti kesinlikle yok.
.....................
Demirel’in yukarıda değindiğim “Oyları ekonomik memnuniyet ve kaygılar belirler” söylemi elbette gerçekçi yaklaşımdı.
Ancak...
40 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’si arasında “sosyopolitik” yapı çok farklı.
AK Parti’ye ve onun “stratejik ortağı” MHP’ye oy veren tabanın ekonomi dışı “aidiyet” bağları çok güçlü.
Manevi değerler, liderlere ve özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a tutku derecesinde hayranlık, “aidiyet” bağları olanların kendilerini en zor şartlarda bile güvence altında ve öncelikli hissetmeleri, yeni bir Türkiye sosyopolitik gerçeği.
Ayrıca...
Şu veya bu şekilde -Muharrem İnce’nin Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programında söylediği gibi, “devletten mali destek” alıyor.
Muhalefet partileri belediyeler dışında tabanlarına olanak sunamamakta.
Ayrıca...
Belediyelerin harcamaları da gittikçe derinleşen ve yaygınlaşan İçişleri’nin denetiminde.
“Bıçak et kalınlığını da aşıp kemiğe iyice dayanmadıkça” ekonomik faktör etkili olur mu?
Yerel seçimler bu yeni sosyopolitik durumun da bir laboratuvar testi olacak.