Boğaz’ın şıpırtılarını dinleyerek, güneşin kızıllığı sulara yansırken “Güzel Türkiye’m” diye düşündüm.
Çırağan Sarayı 1909’da Osmanlı Meclis-i Mebusan’ın (dönemin Millet Meclis’i) toplandığı mekândı. Hanedandan şehzade Murat ömrünün yarısını orada Abdülhamid tarafından “zorunlu ikametle” geçirdi.
Yani... Bir tür meskende hapis...
İşgal yıllarında İngiliz birliklerinin kışlası oldu. Yıllarca öyle kaldıktan sonra saray kısmı onarıldı, yanına da Çırağan Kempinski Hotel inşa edildi.
Dünyanın en iyilerinden biri.
.......................
Haftanın ortalarında Boğaz’la yanak yanağa olan Çırağan Kempinski’nin rıhtımındaydık.
Rıhtımda Genel Müdür Ralph Radtke ile...
Genel Müdür Ralph Radtke geçen yıl yüzme havuzunun az ötesindeki rıhtımda bir Champagne Bar yapmıştı.
Keyifli saatler geçirmiştik.
Bu kez rıhtıma bir de “Marine Restaurant” eklemiş.
Mavi-beyaz çizgili koltuklar, mavi-beyaz masa örtüleri, mavi ceket beyaz pantolonlu garsonlar...
Deniz ürünlerinin yanı sıra bir de sürpriz...
Kırsalın yerel giysileri içinde güler yüzlü genç bir hanım bağdaş kurmuş önündeki yuvarlak ekmek tahtasında gözleme pişiriyor.
Yanı başında döner tezgâhı, puf böreği hatta kokoreç...
Turistler de bayılıyor.
Ralph Radtke yıllardır Kempinski’yi yönetiyor.
Turistin azaldığı, turizmin kötü günlerinde hep umutluydu, şimdi de keyifli.
.......................
Bu kez ise Adco’nun davetiyle Fransa Loire Vadisi’nin en genç ve en dinamik üreticilerinden Pascal Jolivet İstanbul’a gelmişti. İstanbul, Bodrum ve Marmaris’teki belli başlı “A+” restoranlarının yöneticileri, sommelier’leriyle bir araya gelmek seminerler düzenlemek, yeme içme sektöründen isimlerle akşam yemeklerinde buluşmak istemişti.
500 dönüm bağı var.
Orada kendi adıyla etiketlenen ve beyaz, pembe, kırmızı segmentlerde üretim yapan iddialı tesislerin kurucusu.
Pouily Fume’den Sauvignon Blanc, Pinot Noir kırmızı, Sancarre’den de üretimlerini tadımladık. Bir süre sohbet ettik, ilginç özellikler dinledim.
Eşi Figen’le birlikte sahibi olduğu ADCO’nun davetinde Randolph Ward Mays de
o heyecanlı hali ve kendine özgü “Amerika Türkçesiyle”her ürün için bilgi verdi.
Tadıma katılan yeme-içme sektöründen yazar arkadaşlarla birlikte bir anı karesi.
16’nın terasları
İSTANBUL Swissotel The Bosphorus’un 16. katı... 1000’in üzerinde turist ve İstanbullu terasın, daha doğrusu, terasların keyfini çıkarıyor.
Önlerinde Boğaz’dan Kız Kulesi’ne, Moda ve Adalar’dan, Sarayburnu ve
tarihi yarımadanın ışıklarına uzanan harika bir manzara.
Güzel müzik..
“Tuzu kurular eğlencede” diyenler olabilir. Ama aslında toplumun her kesiminde yazın getirdiği ve yükselttiği
“iyi günler gelecek” psikolojisi var.
Şu ya da bu sonuçla bitmiş olmasının ötesinde “seçim kampanyaları yüksek gerilimi” arkada kaldı.
“Artık yeni şeyler söylemek gerek...”
Uğur Talayhan Swissotel The Bosphorus’un genç Genel Müdürü.
İyi bir eğitimin yanı sıra mutfaktan başlayan bir kariyeri var.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde küresel iddiası olan otelleri yönettikten sonra 1 yılı aşkın süredir İstanbul’da. Geçen yıl bu 16. kattaki teraslarda ilk daveti düzenlemişti.
Patron Hüsnü Özyeğin’le konuşuyorduk.
Teras’lardaki hıncahınç kalabalığı göstererek, “Güneri, daha önce burada 40-50 kişi ancak olurdu. Bir de bu geceye bak. Tek bir adam her şeyi değiştirebiliyor” diyerek Uğur Talayhan’a gönderme yapmıştı.
Sadece 16 etkinliği değil, otelin her köşesinde taze rüzgârlar esiyor.
16’nın yaza merhaba partisinde Swissotel The Bosphorus’un Genel Müdürü Uğur Talayhan ile birlikte bir anı karesi..
DOĞUM GÜNÜNDE SOSYAL SORUMLULUK
MELODİ Türkili, genç, güzel, entelektüel donanımlı bir iş kadını. Dijital ortamda girişimci.
Sevdiğim bir yönü de “sosyal sorumluluk” duyarlılığı.
Çarşamba gecesi Beyoğlu’nda bir doğum günü daveti düzenledi.
Teras’taki partiye gelecek davetlilerden “hediye yerine, bir giriş bedeli ödenmesini” istedi.
Kurucusu merhum Vehbi Koç olan TEV’le (Türk Eğitim Vakfı) iş birliği yaparak “toplanan parayla kız çocuklarına burs verileceğini” açıkladı.
Işıltılarıyla da ilgi çeken kostüm tasarımları “Marina Sokolskaya’dan..”
Ne güzel...
10 bin liranın üzerinde bir gelir sağlanmış.
6 kız çocuğuna burs veriliyor.
TEV bu yıl bir atılım yaptı.
Şimdiye kadar cenazelerde çiçek ve çelenk yerine TEV’e bağış yapmak geleneği vardı.
Bu yıldan itibaren düğün, nişan, doğum günü gibi etkinliklerde de çiçek göndermek yerine “TEV’e bağış” projesi hayata geçirildi.
Ona katkıda bulunanları da anmalıyım.
Mekân bu güzel projeye destek vermiş. DJ Aytek Dorken, Can Vuran, Barış Can Aktepe koşarak gelmiş.
Dekorasyon Lola Kotikov’dan, kostüm tasarımları ise Marina Sokolskaya...
.......................
Ben de çok yıllar önce ameliyatımı yapan doktoruma hediye olarak, “doktorun mezun olduğu tıp fakültesinden 1 öğrenciye burs vermiştim.”
TEV şık bir sertifika düzenlemiş ve “Güneri Cıvaoğlu tarafından sizin adınıza bir tıp öğrencisine yıllık burs bağışı” yazmıştı.
Doktorum nasıl da duygulanmıştı anlatamam.
Sonraki yıllarda da bu “burs” bağışlarını sürdürdüm. Okurlarıma tavsiye ederim.
.......................
Melodi Türkili’nin“kız çocuklarına burs” kampanyası sürüyor.
Melodi “Umuyorum daha da çoğalacağız” diyor.
https://iyilikpaylas.org/kampanyalar/daha-cok-sev-daha-cok-paylas/
Doğum günü davetinde hediye yerine TEV’e bağış güzel bir sosyal sorumluluk örneği.