osmanlı döneminde büyükelçilik olan Fransız Sarayı’nda bir “Milli Gün” kutlaması daha...
Aslında Fransa’nın “Milli Günü” 14 Temmuz’dur.
Ancak bir yandan Ankara’daki büyükelçilikte kutlama daveti, öte yandan hafta sonu tatili nedeniyle İstanbul’daki kutlama 11 Temmuz’da yapıldı. “Mavi, kırmızı, beyaz” Fransa bayrağı renkleriyle donanmıştı başkonsolosluk ve bahçesi.
......................
14 Temmuz 1789 “Yeni Çağ”ın bitişi ve “Yakın Çağ”ın başlangıcıdır.
Yani... “Son Çağ” olan “Yakın Çağ”ın 230’uncu yıl dönümü de kutlanmış oluyor her Fransa Milli Günü’nde.
......................
14 Temmuz 1789’da Fransız
Devrimi olarak da adlandırılan Fransız Halk İhtilali gerçekleşmişti.
Uzun süren savaşlar sonucu ekonomi kötüleşmiş, durumu düzeltmek için
ağır vergiler konulmuştu.
Ayrıca Fransa’nın Amerikan Bağımsızlık Savaşı’na sağladığı yoğun mali ve askeri destek de ekonominin adeta çökme nedeni olmuştu. Bunlar halkı çok zor yaşam koşullarına itmişti.
Son yıllarda kitapların yaygınlaşmasıyla kültürel düzey yükselmiş, bilinçlenme oluşmuştu. Varlıklı burjuva sınıfı bir yandan kırsalda yaşayan ve çağ dışı
feodal sistemle bunalan köylülerin Saray’a tepkileri birleşmişti.
Burjuva da Saray’ın imtiyazlılarına meydan okuyordu. Sonuç...
Sosyal patlama...
“Donsuzlar” diye soyluların küçümsediği halk 14 Temmuz 1789’da Bastille Hapishanesi’ni bastı.
Hapishanedeki muhafızların silahları ele geçirildi, mahkûmlar serbest bırakıldı. İhtilal başlamıştı.
1791’e gelindiğinde bir kurucu meclis toplandı.
“İnsan ve Yurttaş Hakları” bildirisi yayımlandı.
“Ulusun Egemenliğine” dayanan bir anayasa hazırlandı.
Bu anayasa halk tarafından seçilecek bir parlamentonun yasama ve yürütme yetkilerini kralla paylaşmasını öngörmekteydi.
Dönemin sloganı “Egalité... Fraternité... Liberté... (Eşitlik... Kardeşlik... Özgürlük...)” idi...
Demokrasinin şafağıydı.
Bu sosyal ve siyasal dalga, monarşi dalgası Avrupa’ya yayıldı.
Tahtlar sarsıldı, çatırdadı.
Yeni bir yönetim modeli yüzyıllara egemen olacaktı. Bu nedenle “Yakın Çağ”ın başlangıcını işaretleyen ilk kilometre taşıdır.
Fransızlar şovendir. Milliyetiyle gurur duyar ama bu duygunun derinlerinde çağ başlatmış olmak da vardır.
Biz Türkler de 1453’te İstanbul’u alarak “Orta Çağ”ı kapatıp, “Yeni Çağ”ı başlatmanın gururunu yaşamıyor muyuz?
Fransa Başkonsolosu Bertrand Buchwalter güzel Türkçe konuşur. Babası Ankara’da diplomat olduğu için ilköğrenimini orada yaptı. Pek çok Türk arkadaşı var. Diplomat olan eşi de Türk. Kürsüde Türkiye-Fransa ilişkilerini daha iyi hale getirmek için çabaladığını söylerken diplomasi yapmıyordu, gerçekten samimiydi.
Uzun yıllar boyunca Paris’te yaşayan ve Fransa’da geniş çevresi olan Erkan Özerman da o gece Fransız Sarayı’ndaydı. Yanında son Dünya Best Model’i vardı.
CEHENNEMİN KAPISI
Bodrum’u magazin sayfalarında “beach” görüntülerinden, gece kulüplerinden, barlardan ibaret görenler çoğunluktadır.
Oysa...
Çok farklı bir “az bilinen” Bodrum da var.
Kışın da yaşamak için Bodrum’u seçenlerin sayısı giderek artıyor.
Onlar “az bilinen” Bodrum’u sevenler.
Burada zaman zaman bazı seçmeler yansıtıyorum.
......................
Perşembe akşamı “MAVİ ÖZGÜRLÜK-BODRUM SANATÇILARI” sergisi açıldı.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Devrim Erbil, Cemil Eren ve daha bir dizi büyük sanatçının eserleri Şevket Sabancı Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergileniyor.
Cevat Şakir’in, Azra Erhat’ın, Cahit Kayra’nın Bodrum’unu okuyan, resimlerini gözlemleyen usta sanatçılar onlar.
14 Ağustos’a kadar her gün saat 10.00-22.00 arası...
......................
Bir önceki sergiye de işaret etmeliyim.
“Hierapolis’ten Halikarnassos’a Saygı-Heykel Sergisi...”
Hierapolis kadim Yunan kenti Pamukkale’nin hemen yanında kurulmuş.
Heykelleriyle, antik kentin kalıntılarıyla ünlü.
Ve “Holy City (Kutsal Kent)...”
İsa’nın 12 havarisinden Phillippus’un mezarı orada.
....................
Bir de Plutonium Tapınağı...
Buraya “Cehennemin Kapısı” denirmiş.
Günümüzde nükleer bombalar çağımızın cehennemiyse, hammaddelerinden biri de plütonyum.
Bu ender madene adı, acaba binlerce yıl öncesinin “Cehennem Kapısı’nın adından” esinlenerek mi verilmiş?
.....................
Halikarnassos ise “Dor Birliği”nin altı
üyesinden biri.
Bodrum’un antik çağlardaki ismi.
Halikarnassos’taki, Mausoleion heykeli dünyanın yedi harikasından biri olarak tanımlanır.
Frizleri Londra’daki British Museum’a taşınmıştır.
Bunlardan izler yansıtan heykellerin arasında dolaşabilmek ne güzel bir duygu.
YENİ NESİL LEZZET DURAĞI
İstanbul’un çekim merkezleri çoğalıyor. Tepebaşı/Asmalı, Beyoğlu, Nişantaşı, Etiler, Boğaz eksenine önce Karaköy eklendi...
Karşıda Yeldeğirmeni civarı sanat mahallesine dönüştü. Moda, Bağdat Caddesi, Fenerbahçe...
Yeşilköy ve Vadi İstanbul...
.......................
Ve sürpriz çekim merkezleri.
Örneğin... Maslak’taki “Esnaf”
öncülüğünde o mahalle de şenlenmekte. Maslak42 ise sanat ağırlıklı.
......................
Yıllar boyu “girilmez” gözüyle bakılan terörün pençesindeki Küçük Armutlu şimdi “lezzet durakları” ile bir başka ilgi merkezi.
“Dükkan” öncülük yapmıştı.
Geçen hafta aynı sırada yer alan “Steakroom İstanbul”daydık.
Kentin iyilerinden...
Etin en leziz hallerini tattık.
Yepyeni bir et deneyimi olan “Et Sushi” de menünün yıldızları arasında. Mekân uzun süre vakit geçirmek için tasarlanmış.
Yeşilliklerin arasında saatlerin akacağı bir bahçe. Kış aylarında ise sıcacık ortam, uzun bir masada, arkadaşlar arasında keyif.
......................
Teşekkürler Dilara Boğaz...