Yerel seçim kampanya-sında “HDP oyları” ve “HDP tabanından Millet İttifakı’na verilecek oylar” gündemde.
Burada “Cumhur İttifakı” partileri “Kürtlerle, HDP yöneticilerini” farklı kefelere koyuyor.
Hedeflerinde “HDP yöneticileri” var.
Gene aynı dikkati “Millet İttifakı’nın yöneticileri” ve “seçmenini” de ayrı kefelere koyarak sürdürmekteler.
Ve...
Bütün bunlar “Türkiye’nin beka sorunu” ana başlığı altında meydanlara taşınmakta.
Ayrıca...
“Suriye’nin kuzeyindeki PKK oluşumu” da “beka” sorununun bileşenlerinden biri olarak siyaset hesaplarına girmekte.
......................
İç siyasetteki bu tartışmalar ayrı bir konu.
Seçimler “tarihe açılmış küçük parantezlerdir.”
Ama...
Büyük parantez ise “Kuzey Suriye’de omurgasını ve beynini PKK’nın oluşturduğu devlet projesidir.”
“Birleşik Kürt devletleri” adıyla Ortadoğu’da dünyaya getirilmesi hedeflenen “proje dördüzlerden” biri de Suriye’nin rahmindeki “fetüs”tür.
Bunun “sağlıklı bir doğum olup olmayacağını” araştıranlardan Ortadoğu uzmanı ve akademisyen Henri J. Barkey irdelemiş.
Onun “FOREIGN AFFAIRS” dergisinin mart sayısında “Kürt Uyanışı” başlıklı bir makalesinden -özetle- alıntılar ve izlenimlerimi yansıtayım.
.......................
ABD Başkanı Trump 2018’in sonlarında “Artık Suriye’deki askerlerimizi geri çekme zamanı” açıklamasını yapınca bundan en fazla kaygı duyanlar “Kuzey Suriye’yi kontrol etmekte olan Kürt militanlar” oldu.
Çünkü...
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kuzey Suriye’ye kuvvetleriyle yönelişini durdurabilecek sadece oradaki Amerikan birlikleridir.
Oysa...
2017 ortalarında Suriye Kürtlerinde “Rönesans” umudu yeşermişti.
Dünyanın en büyük süper gücü Amerika’nın ortağı rolüyle, “Suriye’deki iç savaşın müzakerecisi konumuna geldiklerini” düşünüyorlardı.
Ancak...
Trump’ın açıklamasıyla bu iyimserlik kuşkuya dönüştü.
Kuzey Suriyeli Kürtler, Esad’ın Şam yönetimiyle dirsek temasına geçtiler.
Onunla anlaşarak da kalıcılık sağlamaya çalışıyorlar.
.........................
Öte yandan...
Türkiye ve İran’da da Kürt nüfus var.
Proje “Türkiye, İran, Irak, Suriye Kürtlerinin bir araya gelerek 30 milyon nüfuslu büyük Kürdistan oluşturmalarıdır.”
Ne var ki gerçekleşme ihtimali çok düşük ve uzak bir düşünce.
Gerçi...
Kuzey Irak Kürt Yönetimi ve Kuzey Suriye’deki PYD yönetimleri ile “Bakın bizim idaremiz altındaki coğrafyalarda bir düzen kurmuş bulunuyoruz. Artık özerk yönetimlerin ötesinde devlet de olabiliriz” gibi bir “özgüven psikolojisine” girmiş bulunuyorlardı.
Ama arada önemli bir fark var.
Kürtler sadece merkezi otoritenin zayıf olduğu Irak ve Suriye’de böyle bir sonuca ulaşabildiler.
Oysa Türkiye ve İran güçlü devletler.
Aynı performansı Türkiye ve İran’da ortaya koyamazlar. Hatta bunun düşünülmesi bile uzun süre mümkün görünmüyor.
Kaldı ki Kuzey Irak’ta referandumla bağımsızlık ilanına giden Kürt yönetimi, bir gecede Irak Kuvvetlerinin “diş göstermesiyle” hem topraklarının yüzde 40’ını kaybetti, hem de itibarı fena halde çizildi.
Suriye’de ise “Türkiye Mart 2018’de PYD kontrolündeki Afrin’i ele geçirdi.”
Bu da hem toprak, hem de prestij kaybıydı.
Şimdi de “Amerikan’ın koruyucu kalkanının kalkabileceği” gibi ciddi bir güven kuşkusu içindeler.
.........................
Not: Araya çok önemli bir konu girmezse Henri J. Barkey’in makalesinden alıntıları ve izlenimleri yarın da sürdüreceğim.