BEYOĞLU... Fransız Sarayı... Bahçe içindeki bu “küçük saray” 1839’da yapıldı ama 400 yıl öncesinden itibaren onun yerinde başka bina vardı.
Görkemli salonlarında, cuma gecesi “Amour Lab (Aşk Laboratuvarı)” adıyla geride kalan “Sevgililer Günü” için bir davet düzenlendi.
Fransa Başkonsolosu Bertrand Buchwalter gecenin açılış konuşmasını Fransızca sürdürürken sürpriz yaptı Türkçeye geçti:
En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz henüz söylememiş olduğum sözdür...”
Bir alkış koptu.
O mısraların daha öncesi şöyledir:
“En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk henüz büyümedi.”
Yürekleri ısıtır Nâzım...
GÜZEL ANNENİN GÜZEL KIZI..........
BAŞKONSOLOS Bertrand Buchwal-ter’la ilerleyen saatlerde sohbet ettik. Türkçeye nüanslarıyla konuşacak kadar hakim. Türkiye’ye bu beşinci gelişiymiş. Fakat dilimizi böylesine paylaşmasının bir diğer nedeni de eşinin Türk olması.
Sülün Buchwalter de diplomasi kariyerinden.
Ankara’da tanışma... Aşk... Evlilik... Sülün Buchwalter güzel bir genç kadın.
Daha önce bir yemekte tanışmıştık. Aynı masadaydık.
Annesinin adını sordum. Çünkü bizim ilk gençlik yıllarında çağımızdaki delikanlıların bayıldığı bir genç kıza çok benziyordu. Adını söyledi; “Sümbül...” “Bingooo...”
Yanılmamışım.
KIRMIZI KALPLER
FRANSIZ Sarayı’ndaki geceye dönelim.
Bu gece için Fransız Sarayı’nın bütün ışıkları kapatıldı ve saray, özel ışıklandırma sistemiyle “aşk kırmızısına” dönüştürüldü. Kırmızı güller, Fransızca, İngilizce, Türkçe neonlarla “AŞK” sözcükleri...
Tatlıların bile çoğu “kalp” şeklinde... Konuklara dağıtılan çilekli çikolata tadında “rujlar...”
“AŞK” konseptinde defile, müzik... Hatta gecenin mesajıyla örtüşen ve “Yves Rocher” uzmanları tarafından konuklara yapılan “aşk makyajları...” (Tebrikler Kerem ve
Gözde Savaş...)
......................
Bunca alacakaranlıkta ve tatsız haberler arasında, birkaç saat için de olsa o gece “terapi” gibiydi.
Geçen hafta pazar diğer haber kanallarıyla birlikte CNN Türk de Devlet Bahçeli’nin konuşmasını vermek üzere “canlı yayına” geçmişti. Sıla’nın konuk olduğu Şeffaf Oda daha ilk dakikalarında zorunlu olarak kesilmişti. Bugün saat 11.05’te bu programı izleyebilirsiniz.
CEO’LAR SAHNEDE
NİŞANTAŞI/Topağacı’nda “di Vine” adlı “Jazz Bar” da bir hafta sonu...
Sahnedeki grup, kendi alanlarında başarılara imza atmış iş insanları...
Dönemlerin en tutulan parçalarını sunuyorlar.
Harika...
Salon dolu. Herkes keyifli.
Grubun üyelerini de yazayım... Hakkı Atasagun (Sigortacı), Cevat Sedef (Turizmci), Haldun Erkmen (Yüksek Mimar), Güllü Bahadır (Reklamcı), İlker Göçmen (Mühendis), Emre Şen (Müzik Yönetmeni), Erhan Elmaslar (Mühendis), Erdal Karamercan (Eczacıbaşı Holding yönetim kurulu üyesi bir önceki CEO), Hakan Behlil (Ünilever -eski- Başkan Yardımcısı),
Yaşar Yurdum (Müzisyen)
***
Yıllardır sık sık bir araya gelip “zevk” için müzik yapıyorlar.
Yani... “Ticari değil.”
Bu gece gene oradalar.
Zaten “di Vine” salonunda ve Bodrum’daki caz bölümünde çeşitli müzik etkinlikleri düzenleniyor.
Yemekler için de alkış...
MURAT ŞEF’iN PALETi
ŞEF Murat Bozok dünyanın büyük şefleriyle yıllarca aynı mutfaktaydı.
Bir süredir de Türkiye’de...
Kurumlara “danışmanlık” vermenin yanı sıra İstanbul St. Regis Hotel Roof’undaki Spago’nun şefi.
Zaman zaman “şef masası” yapıyor, konuklarına “özgün lezzetler” sunuyor.
Geçtiğimiz hafta onun “şef masasının” konukları arasındaydım.
Bu kez sunumlarında ortak özelliğin “esans miktarı şeker olduğunu” hissettik.
“Doğrudur” dedi. İzah etti:
“Dünyadaki bütün Spago’ların mutfaklarındaki ortak özellik bu.”
Yediklerimizi, içtiklerimizi kendime sakladım, gördüğümü anlattım.