Anadolu Efes dünya markası
LONDRA... Lady Diana’nın da yıllarını geçirdiği Kensington Sarayı...
Daha girişten “Lady D”nin duvarları süsleyen fotoğrafları... Daha önce bu sarayda yaşamış kraliçelerin isimleri...
Hatta... Merdivenlere bile kraliçe isimleri yazılmış. İngilizler tarihi yaşıyor ve yaşatıyorlar.
“Dünya Marka Ödülleri” gecesindeyiz... “Anadolu Efes” kendi alanında dünya markası seçilmiş.
Smoking, uzun etekli bir davette konuğuz. Saray ve böyle bir ödül gecesi ve yemeği “Ne alaka” denebilir.
Oysa... Akıl dolu bir uygulama. İngilizler saraylarını, müzelerini hatta adalet saraylarını bile böyle etkinlik gecelerine kiralıyor.
Aldıkları parayla bu tarihi yapılarının onarım, güvenlik, personel, aydınlanma ve diğer genel giderlerini karşılıyor. Halkın cebinden ödediği vergilere yük olmuyor bu giderler.
...................
Kensington Sarayı’nın girişinde üstü camla kaplı saçak altında bir süre bekledik. Duvarda Kraliçe Elizabeth II’nin 50. pırlanta yılı yazılıydı. 50. yıl kutlamaları bu kapıdan başlamış.
Anadolu Efes’in ödül gecesine de o kapıdan başlayarak kutladık. (Anadolu Efes adaylığını koymadığı halde seçilmiş.) Birkaç yıl önce gene Londra’da yarı çıplak güzel kadınlarla süslü meşhur “Pirelli Takvimleri” tanıtım daveti Londra Adalet Sarayı’nda yapılmıştı. İngiltere Adalet tarihinin büyük isimlerinin heykelleri ve tablolarıyla dolu koridorlarda, salonlarda bikinili kızlar dolaşıyor, içki servisi yapıyordu. Adalet Sarayı’nın masrafı da böyle etkinliklerle karşılanıyormuş.
Anadolu Efes’in ödülünü
alkışladık. Bu arada THY’nin ve Simit Sarayı’nın da kendi alanlarında o gece “dünya markası” ödülleri aldığını belirteyim. Türkiye için dünya medyasında olumsuz rüzgârlar estirilirken bu tür güzellikler birer avuç gökyüzü.
HEMINGTON İSTANBUL’DA
BOĞAZİÇİ’ndeki Rubby’nin terası.
Dalgalarla yanak yanağa...
Duvardaki yansıda 32 kilometrelik yolculuğun sonucu üç kıtadan bir belgesel izliyoruz.
Avustralya’nın ünlü merinos koyunlarının yünü Çin ipeği, Himalaya Dağlarındaki keçi çiftliklerinden saf kaşmir, Mısır’ın Nil Deltası’ndan -tüylenmeme özelliğine sahip- ünlü, uzun elyaflı Gize pamuğu...
Bunlar İtalya’da yüz yıllık uzmanlığa sahip tesislerde iplik haline getiriliyor.
Triko, hırka, triko ceket,
triko tişört, gömlek, pantolon ve tüm triko aksesuvarlarıyla Türkiye’de üretiliyor.
Marka “HEMINGTON...”
İstanbul’da açıldı.
Büyük tekstil üretim tesislerinin sahibi ailenin bu yeni markası ikinci jenerasyon genç Umut Boz yönetiminde hem iç piyasa, hem ihracata dönük olarak Türkiye iddialı olarak hazır giyim paletinde.
SERAN BiLGi’DEN MÜZiK SÖRFÜ
TÜPRAŞ’ın Üretim Planlama bölümünde her gün on milyonlarca dolarlık petrol alımları yapan, kararları veren ekipten kimya mühendisi Seran Bilgi “çocukluk aşkı” müzikten daha fazla ayrı kalamadı.
Geçtiğimiz yıl Şeffaf Oda’ya konuk aldığımızda ikisini bir arada yürütüyordu ama artık yalnızca “müziğe odaklanma” kararı alarak kurumsal kimliği / kurumsal ailesiyle vedalaştı.
Şeffaf Oda’ya konuk olduktan sonra Türker İnanoğlu kanalı arayıp Seran’ın numarasını istemiş. “Ben onu parlatacağım” demiş.
Ardından da Seran’ı aramışlar, bir “kabare” üzerinde konuşmuşlar. Henüz hayata geçmemiş ama yakında gerçekleşecek.
Seran Bilgi müziğe 6 yaşında piyano çalarak başlamış, ardından gitar... Sözler, besteler... Ancak üniversitede kimya mühendisliği okumuş.
Seran’ın en büyük aşkı müzik... Her türünde başarılı...
Alaturka, caz, pop, Rumca, Fransızca, İngilizce... Adeta notalarla ses renkleriyle sörf yapıyor. Şeffaf Oda’da bir mini konseriyle karşınızda. Seran’ın duru sesi bizi alıp götürüyor. İzmir’in imbat rüzgârı gibi okşuyor kristal sesi ve müthiş yorumu. O “single/song wrighter” denilen “şarkıcı” ve “söz yazarı.”
Besteleri ve güfteleri baştan çıkarıcı... Seran’ın kendi şarkıları da var: “Ne Yapayım” ve “Hiç Gibi”yi ilk kez Şeffaf Oda’da seslendiriyor.
Eğlenceli şarkılar. Albümünü heyecanla bekliyoruz.
Seran aynı zamanda “Ofisten Sahneye” yarışmasında jüri üyesi.
Bir de “kabarede” rol alıyor... Oyunculuğunu da keyifle izleyeceğiz.
Seran Bilgi’nin yolu açık olsun.
