GÜNEY DOĞU sınırı- mızın Suriye toprakları -neredeyse- Kürt kantonlarına dönüştü.
Kantonlardaki YPG adlı kuvvetler arasında Amerikan bayrağı dalgalandıran zırhlı araçlar çıplak gözle bile görülüyor.
ABD, Türkiye’ye “Bunlar bizim himayemizde” mesajını veriyor gibi.
Sınırın öte tarafından havan toplarıyla birkaç atış yapacak kadar küstahlaştı YPG...
Bu şımarıkça cüreti elbette Amerika’dan alıyorlar.
ABD bunlara roketler, ağır silahlar, füzeler, tanksavarlar veriyor.
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki bu silahların bir kısmı PKK’ya kaydırılmakta.
ABD Türkiye’nin NATO müttefiki.
Ne gariptir ki bu savunma ittifakı içindeki müttefikimiz bize namlu doğrultanların arkasında...
Nasıl oluyor bu?
Cevabını güncel görüntülerde değil çok daha önceden yazılmış senaryonun sayfalarında bulabiliriz.
Bakın...
Daha 7 yıl önce 22 Haziran 2010’da bu köşede yazdıklarım sanki bu günleri öngörmüş gibi.
SENARYO YAZILMIŞ
ZİHNİMDE lego parçaları gibi uçuşan eylemler, söylemler, tavırlar...
Bunları bir araya getirerek büyük fotoğrafa varmaya çalışıyorum.
İşte onlardan ikisi...
1. Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan’dayım, ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında dinlediklerim dehşet verici.
Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin Güneydoğu’sunu ve Kuzey Irak’ı işaret ediyor.
Avucunu o coğrafyada dolaştırırken şöyle diyor:
“Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak. Giderken silahlarının büyük bölümünü bırakacak.
Bunlar içinde ağır silahlar, roketler de olacak.
Yöredeki Kürtler bu silahları alacaklar ve Türkiye’ye karşı kullanacaklar.
Toprak isteyecekler.
Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.”
Yarbay iyi derecede Türkçe konuşarak anlatıyor bunları.
Kulaklarıma inanamıyorum.
“Ya NATO ortaklığı ya ülkelerimiz arasındaki dostluk?” diye soruyorum, oralı olmuyor.
Gene de bunun “Amerikalı yarbayın kendi fantezisi” olabileceğini düşünüyorum.
Ama...
Birkaç dakika sonra bir başka odada gene Amerikalı bir rütbeliden aynı şeyleri dinliyorum.
Bunun “bir mesaj olabileceğini” düşünüyorum.
Çünkü bu randevuyu bana ilk Dışişleri Bakanı ve o zamanki Suudi Arabistan Büyükelçimiz Yaşar Yakış oradaki ABD Büyükelçisi ile konuşarak sağlamıştı.
ABD Büyükelçisi, ABD komutanıyla temasa geçmiş ve bu iki rütbeli subay tarafından verilecek kişisel brifing için davet edilmiştim.
Dönemin ABD Başkanı baba Bush Bağdat’a girmedi, Kuzey Irak senaryosunun uygulanma olanağı kalmadı.
Ama...
1991’de dinlediğim o senaryonun 2010 Türkiye’sinde sahnelendiği kuşkusundayım.
PKK o roketatarları, uzun namlulu ağır silahları, doçkaları, tonlarca patlayıcıyı nasıl elde etmekte?
50-100 kişilik gruplar halinde askeri üslere, karakollara saldıracak cesareti nereden alıyor?
.......................
Artık Amerikalı subayların “Biz Irak’tan çekilirken silahlarımızı orada bırakacağız. Bunları Kürtler alacak, size karşı kullanacak” söyleminden çok daha ileri bir manzarayla karşı karşıyayız.
“Öyle bıraktığımız silahları alacaklar” falan gibi bir durum değil.
Kuzey Suriye Kürtlerine alenen, gizlisi saklısı olmadan veriyorlar.
Bu da yetmiyor, yanlarında Suriye Kürtlerinin güçlerini alarak birlikte fotoğraf çektiriyorlar.
Zırhlı araçlarda ABD bayrakları dalgalandırarak onları korumaya alıyorlar.
Senaryonun “siyasi” boyutu bir başka yazıda.