ADNAN HOCA diye anılan Adnan Oktar’ın ve ona bağlı çok sayıda kişinin gözaltına alınması yankılar yaptı.
Gazetelerin manşetlerine, TV ekranlarına yansıyan haberlere göre hakkında “çok ciddi” iddialar var.
“Tacizden, askeri sırlar casusluğuna” kadar uzanıyor.
“İddia” kelimesini kullanıyorum çünkü “hukukçu” şapkamın altında inancım “yargı kararına kadar” suçlar kesinleşmiş sayılmaz.
....................
Bununla beraber, hukukta “karine” diye bir kavram da vardır.
Yani...
Henüz “kanıtlanmış” değilse bile bütün işaretlerin iddiaların gerçekliğini düşündürttüğü durumdur “karine...”
Şöyle ki...
Adnan Hoca 10 yıllardır toplumun normalleri dışında bir “kabile yaşamıyla” dikkatlerin odağındadır.
Çok sayıda genç kadın ve yakışıklı genç adamlardan oluşan müritleri “Adnancı” ya da “Adnan Hocacı” diye adlandırılır.
Hepsi şıktır.
Lüks arabalar, görkemli yaşam...
Ama...
“Dışa kapalı...”
Topluluğun içinde yaşananlar sırdır.
Sadece “uçuk” iddialar dolaşır.
....................
Bir süredir kendi televizyonlarında yayınları da vardı.
Adnan Oktar ve “kedicikler” dediği mini giysili genç hanımlar...
Hiç görmedim, izlemedim ama izleyenlerden dinlediğime göre, birbirlerine “maşallahlar” çekiyorlarmış.
Kedicikler oynuyormuş.
Bir garip, bir aykırı topluluk.
Özellikle ABD’deki “uçuk tarikatları” hatırlatıyor.
Eğer, “kapalı iç dünyalarında” iddialarda yer alan “suçlar” yoksa demokrasi yelpazesinde -içimize sinmese de- diğer Batı ülkelerindeki gibi bir sosyal fantezi olarak marjinal varlığını sürdürebilirdi.
Tabii...
Yetişmiş genç kızlarını, oğullarını bu kapalı devreye kaptırmış ailelerin tepkilerini, yürek acılarını da algılamak gerek.
Ayrıca...
Sayılan “suç iddiaları” da öyle sıradan şeyler değil.
Adana Oktar’ın köşkünde ele geçen uzun namlulu silahlar bile başlı başına “ne iş” dedirtiyor.
Yasa dışına çıkmayan bir topluluk merkezinde böyle silahların gereği ne?
....................
Aslında...
10 yıllardır tüm şayialara, iddialara, şikâyetlere hatta yargıya intikal etmiş dosyalara rağmen Adnan Hocacılar ve müritleri adeta “dokunulmazlık” zırhı içindeydiler.
Eski İçişleri bakanlarından Sadettin Tantan’ın “Bana siyasi büyüklerden, ‘dokunma onlara, iyi çocuklardır diye’ baskılar oldu” açıklaması basında yer aldı.
Neden dokunulamıyordu?
....................
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yeni kabinede göreve başladığının hemen ertesinde, onlarca yılın -yasak bölgesine- girdi.
Soylu, 15 Temmuz gecesi FETÖ’cülerle mücadele için kendi inisiyatifiyle en kritik noktalardaki cesaretiyle dikkat çekmişti.
İçişleri Bakanı oldu.
Başta PKK, tüm terör örgütlerinin üstesinden geldi.
Bu başarı ona yeni kabinede de İçişleri Bakanlığı’nı devam ettirme yolunu açtı.
İç güvenliğin büyük ölçüde sağlanması, turizm de yeniden yükselişin başlıca nedenlerinden biridir.
Şimdi de...
Yıllardır yapılmayanı/yapılamayanı yaptı.
Elbette karar yargının olacak.
Ancak...
Toplum vicdanında rahatlama olduğu yadsınamaz bir gerçek.