Cumhur-başkanı Erdoğan’ın Fransa ziyareti beklenenden çok daha olumlu geçti. Bir süredir çizilen “Türkiye’de eksen kayması mı, Türkiye yüzünü Avrupa’dan Ortadoğu’ya ve Avrasya’ya mı dönüyor?” soru işareti için bu önemlidir.
Sarkozy ve Holand’ın Cumhurbaşkanı olduğu yılların görüntülerine göre Ankara-Paris ilişkileri hayli umut verici.
Gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gerek, Başbakan Binali Yıldırım’ın Avrupa’ya “ılımlı mesajlar” ile birlikte daha da anlam kazanmakta.
Ankara’nın “Artık seçimler geride kaldı, ilişkilerimizi yapıcı yaklaşımlarla yeniden düzenleyebiliriz” yorumları AB’nin lokomotif ülkeleri Fransa ve Almanya’da olumlu algılanmıştı.
Suriye ve Kudüs sorunlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fransız mevkidaşı Macron arasında “görüş örtüşmeleri” Avrupa’ya yeniden ortak zemin yönelişinde “psikolojik katsayı...”
Bunlar genelde elbette olumlu.
.......................
Ancak...
AB sahasında yer almanın “oyun kuralları” olduğu da göz ardı edilmemeli.
Erdoğan’la görüşme öncesi Macron’un bu kurallardan -Batı için temel nitelikte olan- “gazetecilerin özgürlüğü” konusuna işaret etmiş, hatta bunu vurgulamış olmasına dikkat.
“Hapisteki gazeteciler” için “Bunlar gazeteci değil, teröristtir” genellemesi, eleştirel ve kuşku yüklü bakışları tatmin edici olmuyor.
Elbette hapishanelerde “gazeteci kisvesiyle” terör örgütlerinin mensubu olanlar, hatta eylemlere girenler var.
Onların zaten isimlerini bile bilmeyiz.
Örgüt yayınlarında yazanlar, çizenler bizim meslek kuruluşlarımızda üye de değildir.
Buna karşılık, gazeteciliğe başladıklarından bu yana tanıdığımız, on yıllardır meslektaş bildiğimiz isimlerin -bir kısmıyla fikirlerimiz uyuşmasa da- terörist oldukları camiamız için inandırıcı değil.
Nazlı Ilıcak’ın, Murat Sabuncu’nun, Ahmet Şık’ın, Ahmet ve Mehmet Altan’ın, Şahin Alpay’ın ve onlar gibi gazetecilerin üzerine “terörist” etiketi yapıştırılması gazetecilerin -hatta iktidar yanlısı çoğu gazetecinin- içine sinmiyor.
Zaten haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı da yok.
“Tutukluluğun” uzayan süresiyle “ceza infazına” dönüşmüş olması içeride gazeteci camiasında rahatsızlık yarattığı gibi AB ülkelerinde de eleştiriliyor.
Öyle görünüyor ki...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Paris ziyaretiyle atılan adımı AB ülkelerinde yeni adımlar izleyecek.
Hukukçu kimliğimle şöyle bir temennim var.
Keşke bu “yüzünü yeniden AB’ye dönüş” süreci, hapisteki tutuklu gazetecilerin “tutuksuz yargılanmalarına” dönüşse...
Türkiye’nin yeniden AB alanına inişinde, güvenli pist ışıkları oluşturabilir.
ABD ile makas açılırken ve rüzgârlar daha da sert eserken Türkiye omuzunda AB’yi görebilmelidir.
Rusya’dan alınan S400 füzelerinin yanı sıra “Fransa-İtalya ortak yapımı füzeleri” Ankara’nın “dış politika vitrinine koyması” AB kartını iyi oynamaya yöneldiğinin bir işareti.
....................
Türkiye’nin iki değerli insanı Münir Özkul ve Aydın Boysan’ı kaybettik.
Üzerlerine ışık yağsın.
Ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum.