Hafta sonu Bodrum Avantgarde Hotel’deki bir etkinlikte Derya Topçu ile tanıştım.
Önemli bulduğum bir “blogu” var.
Türkiye’deki müzeleri ilkokul çağındaki kızıyla dolaşıyor, görüntülerini yayınlıyor.
Annelere “çocuklarını müzelere götürmeleri” çağrısı yapıyor.
Hem ucuz hatta belirli günlerde ücretsiz olduğu için bütçeleri zorlamayan, hem de çocuklarını sanatla buluşturup, sanatı sevdiren çok güzel ve yararlı geziler bunlar.
AVM’lere götürerek, oradaki eğlence etkinliklerine para dökerek ama karşılığında çocuklar için kazanımı olmayan saatler yerine daha küçük yaştan kültür derinlikleri kazandıran bu yolu gösterdiği için Derya’yı yürekten kutluyorum.
Neşeli, hayat dolu, derinliği olan iyi bir aile yuvasının “dişi kuşu” o.
Ayrıca...
Değerli yazılara da imza atıyor.
.......................
Dün kadim Anadolu’dan bu yana topraklarımızın simgesi olan zeytinlikler ciddi bir tehlikenin kıyısından döndü sayılır.
Zeytinlikleri imara açacak bir yasa tasarısı tepki dalgaları karşısında, büyük ölçüde budandı.
Zeytin ağaçları bin yıldan da fazla yaşar.
O nedenle dalları “ebedi barışı” simgeler.
O nedenle barış isteyenler için yüzyıllardır “Zeytin dalı uzattı” söylemi kullanılır.
Derya, KAFA dergisinde 800 yıllık bir zeytin ağacı gövdesinin hızar makinesinde doğranmaktan kurtarılışını ve yeniden meyve verişini anlatıyor.
Belgesel tadındaki yazısını aşağıda sunuyorum. (*)
........................
İyi şeyler kafası...
800 yaşındaki zeytin ağacı
Bir cumartesi günü, Toroslar’da feci yağmur yağıyor. Mersin’e bağlı Toroslar Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü çalışanı İbrahim Erdinç “Çok iyi hatırlıyorum o günü” diye başlıyor anlatmaya. “Bir yandan yağmur, bir yandan susmak bilmeyen bir telefon sesi, ben arazideyim, etrafım balçık...”
Arayan 75 yaşında emekli bir ziraatçi. Yetkili İbrahim Erdinç’e can havliyle hızarcı Soner’in orada, parçalanmak üzere bekletilen 800 yaşında bir zeytin ağacı gördüğünü söylüyor.
Ağaç kütük şeklinde; 2.5 metre uzunluğunda, 3 metre çapında...
Nasıl oluyor da belediye çalışanları ikna olup zeytin ağacının bulunduğu yere gidiyorlar şaşırıyorum, sonuçta ağaç kesilmiş artık, kütük olmuş.
İsmini çoktan unuttukları o ziraatçi ağabeyle yeniden karşılaşıyorum belediye memurunun anlattıklarında; “İhbarı yapan şahıs telefonla konuşurken ağacın yaşatılabileceğini tekrar tekrar söyledi, muhakkak hızarcı Soner’in oraya gitmemizi defaatle dile getirdi.”
Emekli ziraatçi belediye ekibine böylesine bir zeytin kütüğünün hızar atölyesinde parçalanacağını söyleyince belediye ekipleri hemen harekete geçiyor.
Hızarcı Soner’in oraya gittiklerinde sahiden şaşkınlık içerisinde kocaman ve yaşayan bir ağaçla karşılaşıyorlar. Zeytin ağacının diğer isminin “ölmeyen ağaç” olduğunu onlar da o gün orada öğrenmiş oluyor...
Hızarcı Soner’i ikna ediyorlar, vinçle kaldırdıkları 4 ton ağırlığındaki zeytin ağacını Çamlıyayla mevkiindeki 16 dönümlük bir araziye götürüyorlar.