YSK, “İstanbul yerel seçiminin tümüyle yenilenmesi” yolundaki itirazı reddetti.
Zaten...
Kimsede bu itirazın YSK tarafından kabul edileceği beklentisi yoktu.
CHP ve İYİ Parti’nin başvuruları “tarihe kayıt düşmek” tavrı olarak yorumlanmalı.
Ayrıca...
Seçim kampanyasında kullanılacak bir “dayanak...”
Şöyle ki...
.....................
CHP, İYİ Parti ve onların çizgisindeki diğer partiler “Ekrem İmamoğlu” mağduriyeti eksenli kampanyada soracaklar:
Aynı seçim kurulları. Aynı zarf.
Aynı zarfların içinde 4 oy pusulası.
Bu oy pusulalarından biri “sakıncalı” ama diğer üçü “temiz...”
Diğer 3 pusulayla yapılan seçimler geçerli.
Sadece biri, yani “Büyükşehir Belediye Başkanı” için olanlar “geçersiz...”
Sadece Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi yeniden yapılıyor.
Bu nasıl karar?
O zaman şu soruyla karşılaşmaları doğaldır:
“Madem öyle, neden, diğer 3 seçimin de yenilenmesi için YSK’ya başvurmadınız?”
Şimdi, cevap hazır.
“Başvurduk ama YSK reddetti.”
......................
Elbette bir hamle ilerisi de var.
“Mağduriyetin” vurgulanması.
“Ortada AK Parti ve MHP’nin iddia ettiği gibi organize bir sandığa fesat varsa aynı zarftaki 4 oyun tamamının sakat sayılması gerekir. Ama öyle yapılmıyor. Sadece seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı cımbızla çekiliyor. Seçilmiş başkan Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal ediliyor, sadece Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi yapılıyor. Hani kanun önündeki eşitlik ilkesi?”
......................
Eğer “Seçimin tamamı yenilensin” başvurusu olmasaydı, YSK tarafından bu başvuru reddedilmeseydi, şöyle bir söylemle karşı karşıya kalacaktı “Millet İttifakı” ve destekçileri...
“YSK önüne gelen Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminin iptali için olağanüstü itirazı görüştü, kabul etti, seçim yenilensin kararı verdi. Bütün seçimlerin yenilenmesi için önüne bir itiraz gelmediği için, bunu görüşmesi mümkün değildi. Olağanüstü itiraz yolunu kullanıp siz de İstanbul’daki seçimin bütünüyle yenilenmesini isteseydiniz.”
Şimdi artık “mağduriyet” söylemleri önünde böyle bir “set” olduğu söylenemez.
......................
Öte yandan, böylesine duyarlı ve karşılıklı bütün güçlerin yığınak yaptığı/yapacağı bir seçimin sadece “mağduriyet” algısıyla skoru belirleyeceği düşünülemez.
“Mağduriyet” elbette Türkiye toplumunda önemli bir psikolojik etkendir.
Ancak...
Tek başına yeterli değildir.
O nedenle...
“Millet İttifakı” ve destekçilerinin lokomotifi CHP “mağduriyeti” bir “ağlak, ezik” içerikle değil, tam tersine, “tepki veren, özgüvenli, umutlu” bir rüzgâra dönüştürmek üzere start aldı.
Sloganı da “Her Şey Çok Güzel Olacak.”
Ya Cumhur İttifakı’nın stratejisi?
Şimdilik bilmiyoruz.
Sadece “Mağduriyet olmadığını, YSK kararının haklılığını” izaha odaklanırsa, “oyunu kendi sahasında kabul eden defansif takım” gibi sürekli savunma konumunda kalır.
Oysa galip gelmek için oyunu karşı takımın sahasına yıkması gerek.
Ofansif oynamalı.
İşte burada seçimin en hassas, adeta “bam teli” olan ayrıntının önemi ortaya çıkıyor.
“Ofansif, ama agresif değil.”
Ofansif oynarsa, İmamoğlu ve destekçilerini savunmaya zorlayabilir. Fakat...
“Ofansif” oyunu “agresif” hale getirirse “mağduriyet algısını” beslemiş, güçlendirmiş olur.
.....................
23 Haziran siyasetin derbisi...
Türkiye de “demokrasi çıtası yüksek” bir seçimle rahatlayabilir.