BUGÜNKÜ resmin kökü “1 Mart tezkeresinin Meclis’ten yeterli oyu alamamasına” mı uzanıyor?
Dış siyaseti özenle izleyenler buna “evet” cevabını veriyor.
Gerçekten...
1 Mart 2003’te “Amerika’nın Saddam Irak’ına karşı savaşı, Türkiye’nin güneydoğusundan girerek başlatmasına” izin veriyordu.
Zaten ABD, askerini, ağır silahlarını, zırhlı araçlarını gemilerden çıkartmak için Mersin Limanı’nı elverişli hale getirmişti.
Diyarbakır ve Güneydoğu’nun diğer yörelerinde lojistik ihtiyaçlarını karşılamak üzere araziler, binalar kiralamıştı.
“Ne BM’ye, ne NATO’ya ihtiyacımız var, dostumuz ve stratejik ortağımız Türkiye bize yeter” demeçleri veriliyordu.
Bu süreçte TSK da sınırdan geçecek ve bugün Barzani’nin hakimiyetindeki coğrafyayı tutacaktı.
Sadece o kadar...
TSK’nın savaşa katılması plan dışıydı.
ABD’ye de zaten henüz ilk iktidar yılında olan AK Parti hükümeti, “Tezkere geçecektir” teminatını vermişti.
O tarihte “seçilme yasağı” nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanı’ydı.
Ve o da “tezkerenin Meclis’te kabulü” için istekli ve gayretliydi.
Başbakan ise Abdullah Gül.
ABD savaş ve ağır savaş araçlarını taşıyan gemileri Mersin açıklarında bekleyişteydi.
Genel kanı “birkaç saat içinde tezkerenin Meclis’ten geçeceği ve ABD gemilerinin Mersin Limanı’na yanaşıp çıkarmayı başlatacaklarıydı.”
.....................
Ancak...
Beklenen şey olmadı.
Gerçi tezkere çoğunluk oylarıyla kabul edilmişti ama böyle durumlar için gerekli olan “nitelikli oy sayısı” sağlanamadı.
ABD yıldırım çarpmışa döndü.
Harekâtı Türkiye üzerinden başlatmaktan vazgeçti.
Türkiye tarafından aldatıldığı gibi bir ağır psikolojiye girdi Washington.
Ve...
Zaman içinde ABD ve İsrail için Kuzey Irak Kürt yönetimi, ardından DEAŞ’la mücadelede Kuzey Suriye’deki Kürt kuşağı PYD stratejik ortak rolünü kaptılar.
ABD’de Türkiye’ye “sürdürülebilir stratejik ortak” gözüyle bakmak artık sorgulanır hale gelmişti.
.....................
Olayda siyasetçiler topu askere attılar.
Belki FETÖ aracılığıyla Balyoz ve diğer bağlantılı davalar TSK’dan ABD’ye uyum göstermemekte sivrilik yapan subayları temizleme sürecidir.
Peki...
TSK gerçekten 1 Mart tezkeresinin geçmesi için yeterince ve açık ağırlık koymadı mı?
.......................
Böyle bir durumun satırbaşlarını sıralayayım.
1- TSK, AK Parti’nin de “geçecek” güvencesini verdiği 1 Mart tezkeresinin kabul edileceğine kesin gözüyle bakıyordu.
2- Hükümet, geleneklerle örtüşmeyen bir tutumla önce Bakanlar Kurulu’nu toplamış ve 1 Mart tezkeresini Meclis’e göndermişti.
Oysa geleneğe göre önce MGK’nın toplanması ve Bakanlar Kurulu’na tavsiyede bulunması gerekiyordu.
Siyasi sivil iktidarın üstlendiği ve yüklendiği bu öncülük zaten TSK’nın ayrıca bir aktif tavrına gerek göstermiyordu.
AK Parti yeni iktidar olmuştu.
“Asker vesayeti” gibi bir yanlış anlama -sanıyorum- üretmekten kaçınılmış.
......................
Ancak...
Yekûnunda Türkiye’nin geleceği için “tezkerenin geçmemesi” vazoyu kıran sakarlıktı.