Türkiye’nin ABD ve diğer büyük devletlerle olan ilişkileri, geçen asrın başlarındaki Osmanlı-İngiltere ve diğer düvel-i muazzama ile olan ilişkilerine benziyor.
Yüz yıl aradan sonra, tarihi adeta yeniden yaşıyoruz.
O gün, maddemize ve manamıza musallat olan müstevliler; yerli ve milli duruş sergileyen Sultan Abdülhamid’i hedef tahtasına oturtmuşlar, onu alaşağı edip Cihan İmparatorluğumuzu yıkmak istediler. Onca düşman karşısında dik duran sultanın sahip olduğu siyasi dehasıyla ve böylesi bir dehanın üstün gayretleri sonucunda, söz konusu olan parçalanma süreci 33 sene ertelenebildi.
Sonrası malum.. Yalnız burada bir hususu ifade etmekte yarar var: Osmanlı yedi düvelle savaşmasına rağmen yenilmedi. İçeridekilerin (askeri ve sivil bürokrasi ile devlet ve siyaset adamları) ihanetleri ve meydanda kazanılan zaferlerin masada kaybedilmesi yüzünden yenildi!
İhanetin boyutunu hesap edebilmek açısından şu kadarını söyleyelim ki; şehit kanları ile yoğrulup fethedilen kimi vatan diyarı, tek kurşun atmadan düşmana teslim edilmiştir!
Bundan dolayıdır ki, Osmanlının son iki yüz yıllık tarihinin özeti ‘ ihanetler tarihi’dir.
Bugün de aynı oyun sergileniyor. Bu kez hedefteki ülke Türkiye Cumhuriyeti; hedefteki kişi de onun başındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Erdoğan da tıpkı Sultan Abdülhamid gibi yerli ve milli duruş sergiliyor; dik duruyor ve hepsinden önemlisi, dost ve müttefik gözüken ülkelerin yüzlerindeki maskelerini yırtarak, dünya aleme ilan ve rezil ediyor.
Hedefe koydukları böyle bir ülkeyi, karşılarına alıp yenemediler. İçeriden kuşatıp çökertmek istediler, olmadı.
Hep birlikte içeriden ve dışarıdan kuşatıp boğmak ve parçalamak istediler. Bir de ne görsünler; uyandırdıkları dev, hücuma geçip sınır ötesinde harekat üzerine harekat düzenliyor!
Ava gidenler avlanmış ve ‘medeniyet’ denilen canavar, cascavlak ortaya çıkmıştır!
İçeriden, dışarıdan kuşatmayla ve her ikisiyle birlikte çökertemedikleri düşmanı yenebilmek için, bu kez yeni bir metot deniyorlar: Hedefi, yanına (kendi safına) alıp, büküp sindirmek ve bitirmek!..
ABD ile aramızdaki köprülerin atılmasına ramak kala geldiler ve şimdiye kadar tutmadıkları yüzüncü sözlerinin, yüz birincisini vererek işi zamana yaydılar.
Sayın Erdoğan’ seversiniz sevmezsiniz, bu, sizin bileceğiniz iş ama Sayın Erdoğan bugün kovandaki ana arı konumundadır. Ona bir şey olursa (Allah saklasın!) tıpkı Sultan Abdülhamid Han’ın alaşağı edildikten sonraki hale döneriz!
Hani ya; söz konusu vatansa gerisi teferruattı?
Türkiye, haklı olduğu davasında, yapılması zorunlu ve bir o kadar onurlu bir iş yapıyor. Kimsenin toprağında gözü olmadan vatanını savunuyor, hem de aslanlar gibi.
Bizi başarıya götürecek tek şeyin birlik ve beraberlik olduğunu bilelim ve bunun için de, bugün değilse ne zaman? diye hep birlikte haykıralım!
Zira bilmeliyiz ki, gereği yapılmayan bugünün yarını yoktur ve olmayacaktır!