Türkler hak ve hakikatin, huzur ve adaletin mümessili olmayı asırlar boyu halisane niyetlerle ifa etti. Kuru bir cihangirlik davası gütmeyip, mazlumların hamisi oldu ve asla şımarıp kibirlenmedi.
Türklerin ne denli adil bir idareye sahip olduklarının delili, her üç semavi dince mukaddes bilinen Kudüs’ü ve dünyanın en netameli coğrafyası olan Ortadoğu’yu asırlar boyunca huzur içinde yaşatmalarıdır.
Türklerden sonraki Kudüs’ün ve Ortadoğu’nun yürekler acısı halinin aralıksız devam etmesi, ne demek istediğimizin kesin kanıtıdır.
Türk medeniyetleri vakıf esaslı olduğundan adildiler. Almadan ziyade vermeye yöneliktir. Zaten bütün kavgaların temelinde almak, sahiplenmek ve benim olmak hırsı vardır.
Batı medeniyeti ise, bizdekinin tam tersi olup, almaya yöneliktir ve sömürge esaslıdır.
Bugünkü Batı’nın kıskandıran refah düzeyine bakıp aldanmayın, hepsinin temelinde mazlum milletlerin iliklerine kadar sömürülmüş kanları ve kanlı gözyaşları mevcuttur.
Orada yapamadıklarını, bu kez plağı ters çevirerek, içimize sızarak ve bizi içeriden tahrip ederek yaptılar ve maalesef başardılar.
Aşk ve saffetimizi (samimiyet) kaybetmiş olmamız ve çürümeye yüz tutmamız, içimizdeki beyinsizlerin devşirilmesini kolaylaştırdı! Tıpkı bugünkü FETÖ’cüler gibi, geçen asrın başlarında da Jön Türkler ve İttihat Terakki denilen maceraperest bir güruh devletin başına musallat oldu ve ‘onlar dışarıdan, biz içeriden’ el ele vererek koca imparator- luğumuzu yerle yeksan ettik.
Çevrenin bu denli bozulmuşluğuna rağmen, merkezi Anadolu’daki sağlam kalan çekirdek üzerine başlatılan Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının önderliğinde zaferle sonuçlandı. Öyle ki yıkılan ve yakılan bir imparatorluğunun külleri üzerinde verilen bir ölüm-kalım savaşı sonunda, İstanbul’u almak hayaliyle gelen düşman, geldiği yerden (İzmir) denize döküldü.
O gün nasıl mazlum milletlerin sığınağı ve ümidiysek, bugün de aynı konumdayız.
İşte milletçe 15 Temmuz’da sergilediğimiz kahramanlık, bu inancın tezahürüdür.
Batı bu oyunu, bu kez DAEŞ, PKK, PYD, FETÖ üzerinden ve el ele vererek birlikte oynuyor.
Yüz sene önceki senaryo yeniden sahnelenmek isteniyor. O gün kağnıyla kamyonu yenmiş, bugün de içeride üzerimize gönderilen tankı fanilayla durdurduk! Artık dışarıda da ne gerekiyorsa ve kim hangi dilden anlıyorlarsa o dilden konuşarak zafer elde etmeye mecbur ve mahkûmuz.
Her karış toprağı şehit kanıyla sulanmış bu aziz vatanı yolda bulmadık ki yolda bırakalım!
Zafer Bayramı’nız kutlu olsun!