Yalnızca bizim coğrafyamızda yaygın olan tuhaf bir halimiz var. İnsanlar kendilerini millet yapan çeşitli değerleri benimser ve özümserler. Milli hassasiyetler söz konusu olduğunda, mahut milletin bireyleri ne kadar dağınık olurlarsa olsunlar, yürekleri ve ruhları tektir ve aynı hedef doğrultusunda toplu vurmak zorundadır.
Bu coğrafyada ise, bedenleri burada olduğu halde kalpleri başkaları için çarpan, kendi değerlerine zıt cereyanlara kapılıp ruhlarını satmış yığınla insanın olduğu apaçık ortadadır.
Bu anlaşılmaz tavır, aşağılık kompleksi bulunanlarda, kendini, atasını ve sahip olduğu değerleri beğenmeyen ve özenti içinde olanlara arız olan bir hastalıktır.
Bulaşıcı olan bu hastalığın en yıkıcı yansımasını siyasette görüp yaşamaktayız. Ortadoğu coğrafyasındaki devletlere, bu devletleri sözde idare edenlere bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız.
Yerli ve milli olan Sayın Bahçeli’nin ani ve şaşırtıcı çıkışlarına hayret ediyor lakin dönüp de sebebini araştırmıyoruz. Bu kadar mı körüz, bu kadar mı sağırız, bu kadar mı şuursuzuz?
O Devlet Bahçeli ki aynı şaşırtıcı tavrıyla, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetini yarı yolda bırakıp erken seçim kararı almıştı. Aldığı bu kararla, partisi seçimlerde baraj altında kalıp Meclis’e girememişti.
Dikkat edin; bir taraftan iktidarı bırakıyor, diğer taraftan partisini Meclis dışına itecek bir karara öncülük ediyor! Aklını peynir-ekmekle yemediğine göre, böylesi bir kararın elbette ki haklı ve daha ötesi tarihi bir gerekçesi olmalıydı.
Sayın Bahçeli, devlet ve millet hayatımızda nasıl büyük bir tehlike gördü ki ölümü pahasına bu kararı aldı?
Aynı Bahçeli, bu olaydan tam on sekiz sene sonra yine aynı anlaşılmaz(!) bir şekilde erken seçimi ısrarla dillendiriyor ve iktidardaki AK Parti’yi buna mecbur ediyor!
Birinci kararının üzerinden on sekiz sene geçtikten sonra mahut sır perdesini araladı. Dilerim, ikinci kararının sebebi için bu kadar beklemeyiz!
...Başbakan Ecevit’in rahatsızlığı sonucunda çeşitli senaryolar söylenip, yazılıyordu. Bakanlar Kurulu’nda, kendilerine dayatılmak istenen ve her birisi gayri milli olan senaryoları (dayatmaları) hayretler içinde dinleyen Bahçeli, önündeki boş kâğıda toplantının bitirilmesi gerektiğini yazıp Hüsamettin Özkan’ın önüne koyar.
Bitirilen Bakanlar Kurulu toplantısıyla birlikte mahut senaryolar da bitirilmiş oldu.
Zira Sayın Bahçeli ertesi gün, ülkücülerle beraber yaylaya çıkacak ve orada erken seçimi ilan edecekti. Erken seçimle yapmak istediği ise, dost ve düşman herkese ders verir nitelikteydi.
Türkiye’deki iktidarları dışarıdaki vesayet odakları ve onların içimizdeki işbirlikçileri değil, milli iradenin asli sahibi olan Büyük Türk Milleti belirler.
Nitekim o gün bugündür; içeride ve dışarıda Türkiye hakkındaki kararları milletin bizzat kendisi ve onun belirlediği gerçek iktidarlar veriyor.
Kimin ya da kimlerin sayesinde, bilin bakalım!