Malum, demokrasi hayatımızda parlamenter sistemi işletemedik. Sistem, sürekli kaos ve istikrarsızlığa neden olan koalisyonlar ve daha da vahimi, her on yılda bir darbe üretti.
Dünyadaki diğer parlamenter sistemler darbe üretmiyor da Türkiye’deki sistem neden üretiyor biliyor musunuz? Bizimkisi gerçek manada sistemsizlik de ondan.
Bizdeki ne menem demokratik parlamenter sistemse, halkın seçip başına geçirdiği başbakanı ve bakanlarını asıp, adına da “demokrasi bayramı” demeyi maharet bilmiş.
Halkın liderinin katledilmesi ve kahir ekseriyetinin kan ağlaması, “bayram” olarak ilan ediliyor.
Darağacında sallandırılanlar, gerçekte ne başbakan ve ne de bakanlarıydı; halkın kendisiydi ve halkın yarınlara ait umutlarıydı. Zira bundan böyle gelecek başbakanların makam odaları darağaçlarının gölgesinde kurulacaktı!
Bu halin tipik örneğini, uzun yıllar başbakanlık koltuğunda oturan Süleyman Demirel’in şahsında ve herkesi şaşırtan savrulmuş icraatlarında görmekteyiz.
O Süleyman Demirel ki kâh kömürden elmasa, kâh elmastan kömüre dönüşerek, kendi tabiriyle rodeoculuk oynadı. Huysuz atın üzerinde durmak için çok zorlandı ve çok kez düştü, düşürüldü.
Onca acı tecrübelerden sonra Türkiye, sırtındaki deli gömleğini yırtıp Başkanlık sistemine geçti. Bu sistemde, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerinden sonra, ilk defa yerel seçimler yapılacak. Bu seçimler de kazasız belasız atlatılınca, Türkiye, 4-5 yıl sakin ve istikrarlı yönetimlere kavuşmuş olacak.
Daha da önemlisi, bu süre içerisinde, Başkanlık sistemi kuvveden fiile çıkmış olacak. Yani beklentiler gerçekleştirilmiş olacak.
Bundan dolayıdır ki Türkiye kelimenin tam anlamıyla yol ayrımındadır.
Zira içimizde ve dışımızda birileri bu sistemi çalıştırmamak ve Türkiye’nin yeniden kaotik ortama sürüklenmesini istemektedir. Bunlar sistemin çalışmaması ve tıkanması için her yolu deniyorlar, denemeye devam edecekler.
Onlar da biliyor ki sistem kökleşip yerleşince, çanlarına ot tıkanacak ve sürekli arzu ettikleri kötü emelleri bir daha gerçekleşmeyecektir.
Oynanmak istenen oyunları ve açık söyleyelim, yapılmak istenen envaiçeşit darbeleri gören ve Türkiye’nin beka sorununa işaret eden yegâne siyasetçi Sayın Devlet Bahçeli olmuştur.
Başkanlık sistemi de onun eseridir; bu sistemin kökleşip yerleşmesi için çalışan, çırpınan, özveride bulunan ve milletten takdir toplayan da kendisidir.
Hiçbir ön şart öne sürmeksizin İstanbul, Ankara ve İzmir’de aday çıkarmayacaklarını ve AK Parti’nin adaylarını destekleyeceklerini söylemesi, onun devlet adamlığı kumaşına sahip olduğunu gösterir.
Bu şekildeki hareket, önce vatanım, sonra partim ve en sonra ben diyen vatanseverlik göstergesidir. Kendi söylemiyle, üstünü bir daha çizerek belirtmeliyiz ki “Vatan elden çıktıktan sonra, bütün belediye başkanlarını kazansak bile, bu ne ifade eder?”
Not: AK Parti’nin Cumhur İttifakı’na yaklaşımı ve adayları cuma yazısında.