Türkiye’miz yalnızca coğrafi konumunun netameli olması dolayısıyla önem arz etmiyor. Dünyanın en eski ve en çetrefil coğrafyasında (üç kıta, yedi iklimde) konuşlanarak imparatorluk kurmuş, etkisi ve yankısı asırlar boyu sürmüştür.
Bizim çekildiğimiz yerlerden, o gün bugündür kan ve gözyaşı eksik olmamışsa, bunu, oralardaki halklardan ziyade, oraları işgal edenlerin niyet ve uygulamalarında aramak lazımdır.
Türkler, özellikle Müslüman olduktan sonra fethettikleri hiçbir yeri sömürmemiş, bilakis, o yerleri mamur ve yaşayanları da mutlu kılmak için ellerinden geleni yapmışlardır.
Balkanlar’daki Hıristiyan önderlerin, Türk sarığını kendi haçlılarına tercih etmeleri bundan dolayıdır.
Türkler, inançlarının gereği olarak, hiç kimsenin dinine, ırkına, ırzına, malına ve diline dokunmamıştır, dokunamamıştır.
Öyle olmasaydı, Osmanlı topraklarının üzerinde 60’a yakın ülke kurulamazdı. Bunların hepsi de kendi dinlerine, dillerine, ırklarına, ırzlarına ve mallarına sahip olarak hayatlarını devam ettirdiler ve bu sayede şimdi de ettirebilmekteler.
Bir de Endülüs’e (İspanya’ya) bakın; oradaki İslam devletini yıkan ve işgal eden Haçlılar bir tek Müslüman ve hatta Yahudi bırakmaksızın, çoğunu ateşte yakarak hepsinin köklerini kazıdılar.
Türklerin dışında Türkçe konuşan devlet, millet bulunmazken, sömürge haline getirilen dünya uluslarının, kendilerinin olmayan hangi yabancı dille konuştuklarını dikkatlerinize sunarım!
Afrikalı çok mu meftundu Fransızcaya veya Uzakdoğulu İngilizceye?!
Bu özeni gösteren
Türk barbar;
bu zulmü yapan Batılı ise uygar öyle mi?
Türkiye, böyle bir muhteşem imparatorluğun bakiyesi olarak, tarihi sorumluluğumuzun idraki içinde hareket etmeliyiz. Hâlâ bizim sultanlarımızın adına hutbe okuyan ve gönüllerinde Türkler ve Türkiye umudunu taşıyan insanlara sırtımızı dönemeyiz.
Biz Türkler varlık nedenimizi tüm mazlumların koruyup kollayıcısı olarak biliriz ve bunu gücümüz oranında yaptık ve yaparız.
Kim ne dese desin, Türk olarak (insan olarak da olması gereken) tarihi misyonumuz budur ve bunu yapmaktan bizi kimse alıkoyamaz!
Onların ellerinde buldozerler var ve yıkmaya memurlar ve yıktıkça yıkıyorlar. Bizimse elimizde yalnızca kazma kürek var, onunla yapmaya, düzeltmeye çalışıyoruz.
Her kap içindekini sızdırdı, sızdırıyor!
Ve herkes kendisine yakışanı yapıyor!
Dün, İspanya’daki mazlum Yahudilere ve dünyanın diğer yerlerindeki tüm mazlumlara el uzattığımız gibi, bugün de Arakanlı, Suriyeli, Iraklı, Filistinli mazlumlara el uzatıyoruz. Din-dil-mezhep-ırk ayrımı yapmaksızın tüm mazlumları bağrımıza basıyoruz.
Akdeniz’i ceset tarlasına çevirenler utansın!
Sahile vuran bebek cesedinin üzerine kapanıp tüm dünyaya haykıralım: Bu ölen yalnızca bir bebek değil,
sizin insanlığınızdır!