Batının (Haçlı zihniyeti) yeni hedefi İslamiyet ve Müslümanlardır. Komünizm hedef tahtasından indirilmiş (inmiş), onun yerine hedefteki düşman olarak İslamiyet konmuştur.
Dün el-Kaide’yi, Taliban’ı bugün de DAEŞ kurarak; İslamiyet’i terör dini, Müslümanları da terörist göstermek için seferber oldular. Medyanın her çeşidini, bu uğurda beyin yıkama aracı olarak kullandılar ve kullanmaya devam ediyorlar.
Batı, medeniyet bakımından tarih boyu, doğudan hep daha geridedir; güneş hep doğudan doğmuş, batı da bu sayede aydınlanmıştır. Batının en büyük eksikliği, farklı kültürleri bir arada yaşatma kültüründen yoksun oluşudur.
Hegemonyasına geçirdiği farklı inanç sahiplerini hep öteki olarak gördü ve sömürge olarak kullandı. Dolayısıyla farklı kültürleri iç içe yaşatma pratiği hiç olmadı.
Batı kendi içinde bile onlarca yıl boyunca mezhep savaşlarına sahne oldu.
İslam’la şereflenen doğu imparatorluklarının hepsi, batıdan kıyaslanmayacak derecede medenidir. İslam diyarlarında her dil, her din ve her renkteki insanlar; dillerine, dinlerine, ırz ve namuslarına, mal ve mülklerine ve hepsinden önemlisi akıllarına dokunulmadan serbestçe yaşamışlardır.
Batı, daha düne kadar zencilere insan gözüyle bakmıyor, bakamıyordu.
Batı, kendi Hıristiyanlık dininin farklı mezhebine tahammül edemiyor, İslamiyet’e ve Müslümanlara mı edecek?
Nitekim etmedi ve etmiyor da..
Batılının işgal ettiği coğrafyalarda, değil Müslümanlara, Yahudilere bile hayat hakkı yoktur; olmamıştır. Bu günkü İspanya’yı Endülüs Müslümanlarından alan batılı, Yahudi ve Müslümanları ateşlerde yakarak köklerini kazımışlardır. Bugün İspanya’da İslamiyet’in kokusu bile kalmamıştır.
Buhar ve makinenin keşfiyle işler tersine dönmüştür. Zira batı elde ettiği bu üstün gücü, sömürge aracı olarak kullandı ve olabildiğince zenginleşti.
Batı ülkeleri, işgücünü karşılamak için ihtiyaç duyduğu insanları doğudan, bu arada Türkiye’den de çok miktarda alarak karşılamaya çalıştılar. Kanlarını emerek bu insanları çalıştırdılar. En ağır ve en aşağılık işlerde üstelik..
Köle muamelesi yaptılar; seneler senesi çifte vatandaşlık bile vermediler. Okul açmalarına bile müsaade etmediler. İstediler ki, asimile olsunlar; dillerini, dinlerini, köklerini unutarak kaybolup gitsinler.
Bu yüzden olsa gerektir ki, Almanya, İslamiyet’i bir din olarak bile tanımadı ve hala daha tanımıyor!
İthal edilen Müslüman unsurlar, her şeyden yoksun bırakılmalarına karşın, birbirine kenetlenerek, dillerini, dinlerini, geleneklerini korumaya çalıştılar.
Avrupa’da yaşayan Müslümanların dinlerini kaybetmemeleri ve asimile olmamaları batılıları çileden çıkardı. Fransa ve Almanya başta olmak üzere; devlet eliyle ve kendilerinin istediği şekildeki bir İslamiyet’i (Hristiyanlığı bozdukları gibi, İslamiyet’i de bozarak) dayatmaya kalktılar.
Almanya İçişleri Bakanlığının düzenlediği geniş katılımlı toplantıya Diyanet (DİTİP) davet edilmediği gibi, ne kadar bozuk İslamiyet anlayışı ve Türk ve Türkiye düşmanı varsa onlar davet edildi.
Mönüye de domuz eti koyarak, arzu ettikleri Alman İslam’ının ne olduğunun ve nasıl olması gerektiğinin işaretini verdiler.
İşte; herkesin dinini serbestçe yaşadığı, insan hak ve hürriyetlerinin kamil manada uygulandığı iddia edilen batının gerçek hali budur!
İnsana ve inanca saygısı da budur!
Bu hali, biz Müslümanlara Kur’an-ı kerim 14 asır öncesinden haber veriyor: Bakara suresi 120. Ayet meali: ‘Dinlerine tabi olmadıkça, senden ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar asla razı olmazlar.’
Ne acıdır ki, batı henüz; ‘sizin dininiz size, bizim dinimiz bize’ diyebilecek anlayışa bile erememiştir.