Seneler senesi Türkiye’nin ensesinde sürekli boza pişirildi; Türkiye sesini çıkarmadı, çıkaramadı.
İster İngiltere’nin, isterse ABD’nin hegemonyasında olsun; NATO’yla, IMF’le prangaya mahkum edilen Türkiye’nin yegane hakkı, ‘peki’ demekti.
Daha açıkçası onlar emredecek bizler yerine getireceğiz. Asla mütekabiliyet esasına dayanan eşit bir ülke statüsünde olmayacağız; onlar amir biz memur olacağız.
İstedikleri buydu.
Bizler ‘sıfırı tüketmiş-müflis’ bir tüccar edasıyla kapılarına gidip, para dileneceğiz. Onlar da istedikleri miktarı, istedikleri şartlarda bize verecekler; alınan borç elli kere bitmiş olsa da, faizi asla bitmeyecektir.
Kurtuluşu ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci.. stand by anlaşmalarında arayacak, hiç birisinde bulamadan faiz batağında boğulacağız.
Başta ABD olmak üzere batı, hiçbir zaman Türkiye’nin ayakları üzerinde durmasını istemedi. Birkaç ufak tefek girişimlerle, hafifçe doğrulmaya her yeltendiğinde ise, darbelerle ile hizaya getirildi.
Hizada durmakta alışkanlık kazananlar, Yine IMF, yine ABD’nin-NATO’nun sözünden çıkmayalım, Afrin’i kuşatalım ama içine girmeyelim vb. diyebilirler. Ama bundan böyle kendileri söyler, kendileri dinlerler.
Eskiye, eski Türkiye’ye özlem duyanlar eskinin hayaliyle yaşayabilirler.
Artık yeni Türkiye var; Hz. Mevlana’nın işaret ettiği gibi: ‘... Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait; şimdi yeni şeyler söylemek lazım!’
Zire artık sürünmek zamanı değil, dirilmek zamanıdır. Türk’ün yeniden dirilişinden dışarıdakiler olduğu kadar içerideki işbirlikçiler de korkup ürküyor.
Ne kadar korkup ürkseler azdır!
Çünkü Türk’e kefen biçenin ölümünün korkunç olduğunu, olacağını en iyi onlar bilirler; daha da bilecekler!
Ne demek istediğimizi anlamayanlar dün Fırat Kalkanı, bugün Afrin harekatlarına bakıp sezinleyebilirler.
Bunlar ve bunları takip edecek yeni harekatlarla Türkiye; burada ben varım ve bensiz bu bölgenin dizaynı olmaz, olamaz diyor.
Düne kadar emir alan Türkiye, bundan böyle emir verir konuma gelmiş ve başta ABD olmak üzere diğer devletlerle eşit şekilde masaya oturmuştur.
Türkiye’nin bu denli fiili kararlılığı karşısında ABD, sözünde duramamanın mahcubiyeti içinde peş peşe bürokrat değiştirmekle meşgul! Ardından Suriye’den çekileceğini ve aportta bekleyen Fransa’nın, ABD’nin yerini alacağını açıkladı.
Akılları sıra masada kalabalık olmak istiyorlar!
Bilmiyorlar ki, yapılacak yeni pazarlıklar, vaktiyle kendilerinin yaptığı at pazarlığı şeklinde olmayıp, bizim Kayserilinin pazarlığı şeklinde olacak!