Demokrasimizi, ta kurulduğu günden günümüze değin vesayet altında tuttuğumuzdan olacak, kâmil manada bir siyasi partiler kanunu çıkarıp yürürlüğe koyamadık.
İktidarda olsun, muhalefette olsun, herhangi bir partinin veya parti mensubu olan bir milletvekilinin Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirelim diye bir teklifi neden olmadı ve olmuyor?
Siyasi parti liderleri ve etraflarındaki kişiler (parti yönetimleri, genel merkezler), bir şekilde işgal ettikleri bu makamlardan öylesine memnun ve mutludurlar ki bu denli antidemokratik kanunu değiştirmeyi akıllarının ucundan geçirmedikleri gibi, ondan daha beter bir tüzük çıkarmayı ve onunla idare etmeyi yeğlerler.
Böylece, siyasi parti genel başkanları ve parti merkezleri kraldan daha fazla yetkiyle donanırlar.
Mevcut kanun ve parti tüzüklerine göre, parti liderleri isterlerse (istemem derken bile yan cebime koy derler!) tüm teşkilatı (milletvekilleri, delegeler, il-ilçe ve genel merkez örgütleri) tek sesli hale getirip, kendilerine bağlı ‘kurşun asker’ haline getirebilir.
Vesayet oluşumu yalnızca devlet yönetimimizde yok; siyasi partilerimizde bunun daniskası var.
Herhangi bir il ya da ilçe örgütü, liderin veya genel merkezin aleyhinde en ufak bir serzenişte bulunsun, anında kapıya konulurlar. Örgüt halindeyseler, derhal iptal edilip yenisi belirlenir.
Seçimle işbaşına gelen il ya da ilçe örgüt mensupları, parti liderinin veya parti yönetiminin istediği kişilerden oluşmamışsa, o kongreler yok sayılıp, önce atamayla belirlenir ve daha sonra yine seçim yapılır. İstenilen kişiler iş başına getirilinceye kadar bu seçimler (kongreler) yenilenir.
Kısaca, hiçbir siyasi partide aykırı seslere tahammül edilmez.
İşte bu yüzden, delege sayısının beşte bir oyuyla (225 kişi) kurultay toplama imkânı varken, parti tüzüklerinde yapılan değişikliklerle seçimli kurultay için, salt çoğunluk kararı getirilmiştir.
Salt çoğunluğu bulsanız bile, kurultayı toplamamak için kırk dereden nasıl su getirildiğini hepimiz görüyoruz.
İşte bu yüzden, partinin önünde açlık grevine gitmekten ve parti önüne koltuk atmaktan başka çare görülemiyor!
Bu mudur demokrasi?
İçin için kaynayan muhalefet partileri her geçen gün kan kaybediyor. Hakkını teslim edelim; Muharrem İnce doğru söylüyor: “Kurultay bir gün bile geciktirilmeksizin yapılmalıdır.”
Sayın Kılıçdaroğlu kendi delegesine güvenemiyorsa, bu halk kendisine ve partisine nasıl güvenecek?
Kılıçdaroğlu, MYK üyelerini değiştirerek kurultayın önünü şimdilik kesmiş oldu. Halbuki partiye yenilgiyi tattıran eski MYK üyelerini de kendisi belirlemişti.
Şu halde değişmesi gereken, belirleyen mi, belirlenenler mi?
Muharrem İnce ve arkadaşlarının bu oldubittiye ‘tıpış tıpış’ evet diyeceklerini hiç sanmıyoruz.
Kılıçdaroğlu’nun şahsi koltuk hırsı, Cumhuriyet’in bu en köklü partisini ‘kayyum’a doğru sürüklüyor!
Korkunun ecele faydası yok; bizden hatırlatması!