Ülkemizde her gün gazeteleri okuyup, televizyon-lardaki haberleri izleyenlerin sinir sistemi bozuluyor. Çünkü bizim ülkemizde bir günde meydana gelen olaylar, dünyadaki diğer demokratik ülkelerin hiçbirisinde, aylar boyu, hatta yıllar boyu olmuyor.
Bu denli sinir bozucu hale biraz da siyasiler sebep oluyor. Toplumun gözlerinin üzerinde olduğu siyaset, sorumsuz bir tavırla; çıldırmışçasına gerilim dili kullanıyor ve akılları sıra bu sivri dillerle oy devşireceklerini zannediyorlar!
Şu dil ve şu üslup bir muhalefete yakışır mı? Milletin yüzde elli ikisinin oyunu alarak seçilmiş bir Cumhurbaşkanına; ‘ diktatör, diktatör bozuntusu, şeddeli diktatör, faşist, baş çalan, hırsız, hain, maganda, Türkiye’nin en büyük teröristi vb. demeyi muhalefetin gereği ve marifeti bildiler, biliyorlar!
Hatta vaktiyle muhalefet partili bir belediye başkanı, Cumhurbaşkanına yaptığı galiz hakaretle yetinmedi, halkı ayaklanmaya davet etti. Bir belediye başkanının kullandığı böyle bir ağızdan daha vahimi ise, mensup olduğu partinin lider ve yönetiminin bu ağza sessiz kalmalarıdır.
Aynı dil ve üslup bu seçim arifesinde de kullanılıyor; iktidar partisinin seçimleri kazanması halinde, halk, sokaklara davet ediliyor. İddiaları ise, seçimlerin sağlıklı yapılmayıp, hile karıştırılacağı yalanıdır.
Bu denli çirkef ağızlarla toplum nereye sürüklenmek istenmektedir?
Her taraftan kuşatılmış ve dört bir yanda savaşan bir ülkenin halkı olarak millet, zaten burnundan soluyor; evine-barkına ekmek götürebilmek derdiyle çabalıyor, yırtınıyor.
Hemen her gün gördükleri ve duydukları ile sinirleri zaten bozuk olan milletin üzerine; bu ağızlarla giderseniz, inanın onu çileden çıkarırsınız!
Yıkıcı, hakaret edici, karalayıcı, iftira edici, küfredici ve hatta ayaklanmaya çağırıcı söz ve davranışların sonuç vermediği, onca seçim yenilgisiyle görülmesine rağmen, aynı yol ve yöntemde ısrar etmek niyedir ve hangi akla hizmettir?
Mehmet Barlas’ın ifade ettiği gibi; ‘ …ve de Türkiye’de birileri muhalefet etmekle ihanet etmek arasındaki farkı görebilseler…’
Malum Türkiye, kanser olmuş bağırsaklarını temizlemeye çalışıyor; üstelik bu kanser metastaz yapmış ve birçok hayati organımıza sıçramış durumda! Yani düşman içimizde ve bizi için için kemiriyor!
Devlet ve millet hayatımızın canına kast etmiş böylesi bir düşmanla aynı ağzı kullanmak ve hatta adeta onun suflörlüğü paralelinde dil kullanmak, muhalefet partilerine yakışır mı?
Bu nasıl bir aymazlıktır ki; 15 Temmuz darbe girişimine, muhalefet olarak önce karşı olacaksın; Yenikapı mitingine katılıp milyonlara hitap edeceksin; FETÖ elebaşı darbeye tiyatro deyince, sen de tornistan edip ‘kontrollü darbe’ diyeceksin!
Bununla da yetinmeyecek; bu kez gerçek tiyatroyu arkadaşlarınla hep birlikte oynayacaksın!
ABD’nin Türkiye’ye karşı silahlandırdığı YPG’nin, Türkiye için tehdit olmadığını söyleyeceksin.
İnanın millet, huzur ve barış istiyor. Ve yine inanın; şayet Yenikapı ruhunu birlik ve beraberlikle sürdürebilseydiniz, milletin kalbine giden yolu siz de bulacaktınız!
Ama yine de zararın neresinden dönersiniz kardır.
Zira bu kafayla muhalefet, bir sittin sene daha muhalefette kalmayı gerektirir.
Bizden hatırlatması…