İttifakın işaretini Sayın Bahçeli; ‘MHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır’ diyerek vermişti.
Türk siyasetinde daha önceleri görülmeyen bu durum, kimi çevrelerde çok yanlış değerlendirildi ve böyle yapmakla MHP kendi ayağına sıkıyor, kendi ipini çekiyor dendi.
Oysaki Sayın Bahçeli doğru olanı yapmıştı. Zaten Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirilmesine de Sayın Bahçeli öncülük etmişti. Dolayısıyla, yeni sistemin ne getirip ne götüreceğini en iyi o biliyordu.
Bu hale koalisyon diyenler, son derece yanılıyorlar. Zira bu sistemin ana gayesi koalisyonları engellemektir. İşin ruhunu kavrayamayan veya anladığı halde yanlış algı oluşturmak isteyenler böylesine yersiz ve tutarsız bir tavır içindeler.
Bir kere koalisyon, hükümet kurmada, hükümetin güvenoyu almasını teminde oluşturulur. Bu yeni sistemde Cumhurbaşkanı, hükümeti parlamentonun dışından belirleyip kuruyor. Ayrıca güvenoyuna da ihtiyaç yok.
Bu sistemde yürütme (hükümet) yetkisi doğrudan halktan alınıyor; bunun için de yüzde 50 artı 1 gerekiyor.
26 madde halinde Meclis Başkanlığı’na sunulan ‘İttifak yasası’ önemli hükümler içeriyor.
Bunlardan en önemlisi: Partiler tüzel kişiliklerini koruyarak ittifaka dâhil oluyorlar; bununla birlikte baraj için, ittifak partilerinin aldıkları toplam oy esas alınacak. Bu, şu demek: Bir parti yüzde 20, diğer bir parti yüzde 3 oy almış olsa, bunlar ittifak halinde seçime girmişlerse her ikisi de barajı aşmış sayılacak.
Şu halde ittifak eşittir temsilde adalet... Yani bir parti tek başına barajı geçemiyor ve milletvekili çıkaramıyor; ittifakta ise, pekâlâ milletvekili çıkarıp Meclis’te temsil edilebiliyor.
Yüzde 50 artı 1 ile halk, iktidarı doğrudan (Cumhurbaşkanı’nı ve onun kuracağı hükümeti) belirlediğine göre, yönetimde istikrar, baraj altındaki partilerin de ittifak kurarak Meclis’te temsil edilmeleriyle de temsilde adalet temin edilmiş olacak.
Demokrasimizin olgunlaşması için sürekli olarak “Yönetimde istikrar, temsilde adalet” diye yırtınıp durmadık mı? Düne kadar yalnızca kâğıt üzerinde bulunan bir özlem, bugün gerçeğe kavuşturuluyor.
Kanun tasarısı ayrıca seyyar sandık kurullarının oluşturulmasına imkân tanıyor ki bu da çok önemli. Malum, Güneydoğu Anadolu’nun birçok yerleşim yerinde halk, kendi özgür iradesini sandığa yansıtamıyor. Bölücü terör örgütünün baskı ve tehdidi altında oy kullanıyor.
Veya halkın yerine, terör örgütü militanları oy veriyor...
İşte, halkı bu denli baskı ve tehditlerden korumak ve tek kelimeyle sandığın güvenliğini temin maksadıyla böyle bir kanun çıkarılıyor ki buna da kimsenin bir itirazı olmasa gerektir.
İtirazı olanlar da belli ki bunu maksatlı yapıyorlar.