Fuat Bol

Fuat Bol

fuat.bol@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir kere, ülke olarak, dostumuzu düşmanımızı iyi bilmemiz ve onlara gerektiği gibi davranmamız lazım. Maşallah bizim dostlarımız düşmanlarımızı aratmadıkları gibi, düşmanlıkta onlardan fersah fersah ilerideler.

Seneler senesi Batı Batı deyip yırtınıp durduk; bir kez olsun Batı’nın bize hangi gözle baktığına dikkat etmedik. Tek kutuplu kalan dünyanın hedefinde Müslümanlar, İslamiyet ve İslam ülkeleri olduğunu açıkça deklare ettiler.

Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslam âlemi Batı’nın hedefindedir ve onların bu hedefe bakışları; onlar efendi, bizler köleyiz! Onlar emredecek, bizler baş üstüne deyip huzurlarında el pençe divan durup emirlerine amade bekleyeceğiz!

Haberin Devamı

Biz üretemeyiz, onlar üretecek ve yine onların bize verdikleri borç paralarla onlardan mal ve hizmet satın alacağız. Ne kadar diye sormayın; onlar ne kadar isterlerse o kadar! Yani daha açık ifadesiyle, taşıma suyla değirmen ne kadar dönerse o kadar!

Sovyet Rusya’yı bize öcü gösterip; külfet-nimet denge havucunu göstererek NATO’ya aldılar ve yalnızca külfeti yüklediler. Senin silah üretmene gerek yok, NATO ne güne duruyor dediler. Zor günümüzde NATO’nun silahlarını kullanamazsınız deyip Türkiye’ye ambargo uyguladılar!

Kendileri, füze sistemini vermedikleri gibi, Çin’le yapılacak anlaşmaya da mani oldular. Türkiye, tehditlere pabuç bırakmayınca, bu kez muhatap firmayı kara listeye alıp işi engellediler. Akabinde Türkiye Rusya’ya döndü; S-400 füzeleriyle imzalar atıldı derken; başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler Rusya ile İran’a ambargo kararı aldılar. Bu defa Türkiye’nin, değil S-400’leri alması, Türk Gazı Projesi de tehlikeye girmiş oldu! Şimdi de Almanya, Gümrük Birliği Anlaşması gözden geçirilsin istiyor!

Belli ki dost ve müttefiklerimiz (!) tarafından ekonomik olarak kuşatılmak isteniyoruz.

Her on senede bir yaptırdıkları darbelerle Türk milletinin ümüğünü biraz daha sıktılar ve darbeleri yaptırdıkları, içimizdeki ‘kendilerinin çocukları’na her darbe sonrasında, NATO’ya, CENTO’ya bağlıyız nidaları attırdılar!

Baktılar ki 21. yüzyılın yükselen değeri din olacak; içimizdeki bir ajanı satın alarak ve din adamı süsü vererek ve hepsinden önemlisi onu eğitim şemsiyesi altında gizleyerek, onunla ülkemizin ışıltılı beyinlerini devşirdiler.

Haberin Devamı

Dergilerinin adı Sızıntı idi ki bu isim bilerek konmuştu- 40 sene boyunca mankurtlaştırdıkları kadrolarla her tarafa sızdılar. İşin tuhafı, devletine ve milletine düşman edilen bu tipler, hiç de yabancısı olmadığımız kişiler, yani benim dayım, onun çocuğu, diğerinin babası-annesi, senin kardeşin olup, öz ailelerimizin bireyleri!

Bunlarla mücadele, yani evin içindeki düşmanla mücadele öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Şimdiye kadarki yapılan şekliyle, yani polisiye tedbirlerle yapılan mücadele, gerçek mücadelenin ancak onda biri kadardır.

Öyle ki yalnız polisiye mücadeleyle yetinmek, terör örgütünü daha fazla azdırır ve çok daha büyütür! Hele de byLock yansımalarını bakkala manava kadar uzatıp iş savsaklanır ve binlerce mağdur oluşturulursa -ki, maalesef ister istemez oluşuyor- polisiye mücadelenizi de çığırından çıkarmış olursunuz!

Haberin Devamı

Bu işin temelinde sapkın ve sapık bir din anlayışı var; yani milletin evlatlarına din diye başka bir şey enjekte edilmiş. Öncelikle bu zehrin çıkarılması lazım. Çok geç de olsa; DİB, bütün bunları bir bir açıklayıp raporlaştırdı. Bu yetmez; çarpıtılan bu konular kitapçıklar haline getirilip, her haneye bedava dağıtılmalıdır. Bu da yetmez; çünkü bizim insanımız pek kitap okumaz; o halde bu konular hutbelerde ve vaazlarda sürekli işlenerek milletin imanı tazelenmeli!

İmanın yenilenmesi tabirini bilerek kullanıyoruz; zira bu alçaklar milletin tertemiz imanını çaldılar.

Bunların İslamiyet’e verdiği zarar milyonlarca Müslümanı kesip doğrayan, onlarca İslam beldesini yakıp yıkan, kütüphaneler dolusu çok kıymetli elyazması kitapları parçalayıp nehirlere atan Moğol denilen canavar sürülerininkinden çok daha fazladır.

Kuran-ı Kerim’in ayetlerini, satılmış-şeytani bir ruhun hezeyanları şeklinde sözde tercüme eden bu sapığın bir zındık olduğu bilinmedikçe ve anlaşılıncaya kadar anlatılmadıkça, bu pislik ve bunun pislettikleri temizlenemez.

Kanı kanla temizleyemezsiniz; bundan dolayıdır ki özellikle devletin adil olma, adil yargılama ve kuru ile yaşı çok ince eleyip sık dokuyarak ayırt etme zorunluluğu vardır.

Bunların sapkınlıklarını, işin doğrusuyla birlikte halka anlatmak için camilerin yanında dergi, gazete, radyo ve televizyonlar da kullanılmalı, sürekli yayınlarla yanlış algılar silinip yerlerine yenisi ve doğruları yerleştirilmelidir. TRT Diyanet kanalında her gün bu doğrultuda program yapılmalı.

Doğruyu bilmeyene yanlışı empoze etmek kolaydır; şu halde bizim asıl eksiğimiz, dinimizi doğru şekilde bilmememizdir. Dinimizi doğru şekilde bilseydik; bir meczubun yavelerinin peşinde din diye gitmezdik!

Okullarımızdaki Din Kültü-

rü ve Ahlak Bilgisi derslerinde

bu konu enine boyuna işlenme-

li; körpe dimağların zehirlenmesinin önüne geçilmelidir.