Bugün itibarıyla belalı ülkeleri sınıflandırırken, bunu kendilerine bela olanlar ile dünyaya bela olanlar şeklinde açıklayabiliriz.
Bizzat kendilerine, kendi ülke halklarına zulmeden birçok ülkenin yanında, asıl tüm dünya için bela olan iki baş belası devlet var: Bunlar da İsrail ve ABD’den başkası değildir.
Geçen asrın başlarında İngiltere’nin himayesinde Ortadoğu’ya yerleştirilen Yahudiler, 1945 yılında devletlerini kurduktan sonra ABD’nin koruması altına girmiştir.
Trump’ın yönetimiyle de artık İsrail’in güdümünde bir ABD söz konusudur.
Bazılarına abartılı gelebilecek bu tespitimizi bizzat ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence doğruluyor: “İsrail’in değerleri ABD’nin değerleridir. İsrail’in davası ABD’nin davasıdır. İsrail’in kavgası ABD’nin kavgasıdır. Bütün bunlardan dolayı da ABD İsrail’in yanındadır. Çünkü yanlışın karşısında doğruya, kötünün karşısında iyiye, zulmün karşısında
özgürlüğe inanıyoruz.”
1995 yılında alınan Kudüs’ün İsrail’in başkenti ilan edilme kararını Trump gelinceye kadar hiçbir başkan imzalamamıştır. Trump ise, seçim vaatleri arasına koyduğu bu kararı Ortadoğu’daki yangına körükle giderek almıştır.
Belli ki baş belası ABD, Ortadoğu’daki sınırları yeniden ve üstelik kendine ve İsrail’e endeksli olarak çizmek istiyor. Bunun için de önce Irak’ı, daha sonra da Suriye’yi yangın yerine çevirdi; şimdi de sırada Filistin ve İran var.
Artık insanlık güçlünün (!) haklı, zorbanın özgürlükçü, kötünün iyi, yanlışın doğru bilindiği bir dünyada yaşamak zorundadır.
ABD’nin üç semavi dince de kutsal bilinen Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edip büyükelçiliğini oraya taşıması Siyonizm’in zaferi olarak gözükse de gerçekte artık “kıyamet topu”nun ateşlendiği bilinmelidir.
İsrail’in olayı telin eden Filistinli göstericilere karşı orantısız güç kullanıp, gerçek mermiyle onlarca masum insanı (üç aylık bebekler dâhil) şehit edip, binlercesini yaralaması ve sergilenmekte olan bu denli vahşeti “teröristleri (!) cezalandırmak” olarak görmesi, zalimin gemi azıya aldığının resmidir.
İsrail’in ABD ile ortaklaşa bindikleri bu alametin son durağı kıyamettir ve o günde taşlar dile gelip, arkalarında saklanacak olan bu bebek katillerini haber verecektir.
Sabır taşları misali, zulüm taşları çatlayıp haksızlığı haykıracak ve lakin dumura uğramış, kör vicdanlar
zerrece kımıldamayacaktır.
Tıpkı bu günkü gibi!
“Zulüm alkışlanıp, zalim sevilircesine” vicdanlar körelmiş; harim-i ismetlerine girilip namusları kirletilen Müslüman müsveddeleri ise
ya sessiz kalmakta ya da zalimin (ABD ile İsrail)
safında yer almaktalar!
“Haşa zulmetmez kuluna Hüda’sı, herkesin çektiği
kendi cezası!”
“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizleri helak eder misin Allah’ım!?”