Sayın Bahçeli liderliğin-deki MHP, Mecliste grubu bulunan en küçük parti olmasına rağmen, ülkemizin iç siyasetini, daha doğrusu iç siyasetteki istikrarı belirlemede ana unsur olmayı sürdürüyor.
Bu durum, Sayın Bahçeli’nin karizmatik liderliğinin yanında, siyasetteki engin birikiminden de kaynaklanıyor.
Siyasi kişilerin şahsi, partisel ve ülkesel taleplerinin olması doğaldır. Siyasetteki insanlar için doğal olmayan şey, bunları öncelemedeki sıralamadır. Mesela kişi, şahsi emellerini partisinin ve hatta ülkesinin çıkarlarının önünde tutuyorsa, ondan devlet adamı olmaz.
Sayın Bahçeli ise, ülkesinin taleplerini, şahsının ve partisinin talepleri önünde değerlendiren ve bu uğurda siyaset yapan ender bir şahsiyettir.
Cumhuriyetin kuruluşu (1923), çok partili hayata (demokrasi) geçiş (1950) ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (2019) şeklinde üç evrede açıklanan devlet yönetim biçimimiz; uzun bir tecrübenin sonucudur.
Siyasetin içinden ve dışından bir kısım insanımız, bu durumu boşuna tartışıyor. Anayasal değişiklikle ve halkın referandumu ile kesinleşen bu olguyu tartışmanın manası yoktur. Bundan böyle bu sistemde ne yapılabilirlik ve nasıl yapılacağı önemlidir.
Sayın Bahçeli Yenikapı ruhu paralelinde hareket edeceklerini; parti olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacaklarını ve Sayın Erdoğan’ı destekleyeceklerini söyledi.
Siyaset tarihimizde bu denli bir özverinin örneği yoktur.
Sayın Bahçeli’yi bu davranışa iten saik, Türkiye’nin içinden geçtiği netameli süreçtir. Yani ülkemizin beka sorunudur.
İçeriden ve dışarıdan kuşatma altına alınmak istenen ülkemiz, FETÖ- DAEŞ ve PKK terör örgütleriyle kıyasıya savaşmaktadır. Böylesi bir ortamda; kaostan ve kargaşadan kaçınıp, uzlaşma zorunluluğu vardır diyen Sayın Bahçeli, vatanseverliğin en güzel örneğini sergilemektedir.
Ülkemizde; hala FETÖ’nün ne olduğunu, 15 Temmuz’da girişilen alçakça darbenin ne manaya geldiğini ve bu fitnenin ‘kripto’ halinde hala içimizde olduğunu; sınırlarımızın hemen ötesinde nasıl bir yangının olduğunu ve oralarda oluşturulmak istenen PKK devletinin bizi nasıl etkileyeceğini anlayamayanlarımız olduğu gibi anladıkları halde salağa yatanlarımız var!
Bütün bu tehditlerin arkasında dost ve müttefik bildiğimiz ve hatta stratejik ortak addettiğimiz ABD var! Bundan da daha vahimi olarak; her an tetikte bekleyen içimizdeki Amerikancılar var!
Üstelik bunlar; kah siyasi partilerin içinde ve onları esir alarak, kah medyada tetikçi olarak, kah bürokraside ve kah sivil toplum kuruluşlarında olup, her yerdeler!
Dikkat ederseniz bunların hepsi, ortak bir dili; FETÖ’nün- ABD’nin ağzını kullanarak, Sayın Erdoğan’a yükleniyorlar. Bunun sebebi açıktır; onlar da biliyor ki emellerinin gerçekleşmesinin en büyük engeli Sayın Erdoğan’dır.
Sayın Bahçeli düşmanın gördüğünü görüyor da, içimizdeki Amerikalıların körlüğüne (!) ne demeli?