Zafer için tehlikenin gözünün içine bakmak şart olduğu halde, kurtuluşu “görmedim, duymadım, bilmiyorum!”da arayan ve bulduğunu zanneden bir toplum olduk.
Halbuki biz, “Herkes kendi kapısının önünü temizlese, sokak tümüyle temiz olur” anlayışına sahip bir kültürden geliyoruz. Bu da öz kültürümüze ne denli ters düştüğümüzün açık işaretidir.
Neredeyse hayatımızın anlamı, daha doğrusu anlamsızlığı, nemelazım(cılık), boş vermişlik, bana ne(cilik), vurdumduymazlık ve bana dokunmayan (!) yılan bin yaşasın tavrına endeksli.
Bu hal, demokrasimize de yansımış ve onu sandıktan ibaret bellemişiz. Oy verdik ya; işimiz bitti deyip, bir dahaki oy verme dönemini bekliyoruz. Bu arada yapılması gereken bütün işleri, seçtiklerimizden bekliyoruz.
Niçin yapmıyorsun veya neden böyle yapıyorsunuz diye eleştirilerimiz olmasına rağmen, işlerin sürekli uzağında durup seyretmekle yetiniyoruz.
Yani Batı’daki gibi katılımcı bir demokrasi bizde hak getire!
En hayati sorunlarımızda bile hiç kimse en ufak bir sorumluluk almak istemiyor ve elini taşın altına koymuyor.
Yahu! Bu ülke içeride ve dışarıda kıyasıya bir savaşın içinde. Allah saklasın, bu ülke batarsa, kenarda tespih böcekleri gibi içine kapanmış oturan, o neme lazım(cı) zevat yerlerinde mi kalacak?
Savaş halinde bile bir araya gelemeyenlerin cesetlerinin bir araya getirileceğini düşünemeyecek kadar ebleh miyiz?
Yoksa köşeyi döndüler de artık kim gelirse gelsin, bize bir şey yapılamaz mı diyorlar?!
Hangi partiden olursa olsun, siz hiç FETÖ ile mücadele eden belediye başkanı duydunuz mu? Beldelerinde yığınla sorun dururken, en basitinden asfaltı ve kanalizasyonu halletmemişken, pavyon şarkıcılarının reklamlarını aratmayan sırıtık boy fotoğraflarıyla şehrin köşe başlarını tutmalarına ne demeli?
Yahu! Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı FETÖ ile mücadelede yırtınıyor, neden onları yalnız bırakıyorsunuz? Daha düne kadar tüm teşkilatlarınıza (özellikle akçeli işlerde) FETÖ’cülerden adım atılmıyordu. Hani, nerede bunlar? Onlar bir şekilde sinip, güneşin doğmasını bekliyor. Siz de mi aynı düşüncedesiniz?
Yoksa onlarla olan ortak çıkarlarınıza halel gelir mi düşünüyorsunuz?
Mademki ülkede bir savaş veriliyor; herkese düşen, sorumluluğu oranında cephede yer almak değil midir?
Bu ülke sizi cumhurbaşkanı yaptı, başbakan, parti başkanı, bakan, milletvekili, belediye başkanı ve her çeşidinden bürokrat yaptı. Sizleri yetkilendirerek sorumlu kıldı.
Biriniz çıkıp da televizyonlarda veya yazılı medyada bu savaşın bir yerinden tutup konuşmuyor veya beyanat vermiyorsunuz. Hani haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı?
Bu pısırık halinizle, şeytanın maskarası olduğunuzu görmüyor musunuz?
Sizin suskunluğunuz, insana ister istemez, bunların FETÖ ile ortak paydaları mı var sorusunu sorduruyor! Neden bu töhmetten kendinizi kurtarmak için bir şeyler yapmıyorsunuz?
Bu milletin size sunduğu onca makamın hiç mi kıymet-i harbiyesi yok? Nerede sizin sorumluluklarınız?
Kızılca kıyamet koparken, bu tavrınız ayıptır, günahtır ve zulümdür!