Türkiye’miz müthiş bir demokrasi sınavından geçti. Milletimiz bu sınavı yüzünün akıyla verdi.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz diyeceğiz ama bizdeki öyle de değil. Yenilgiyi galibiyet gibi sunan, yalnızca bize özgü anlayış ve hatta bir geleneğimiz var. Mahut geleneği İttihat Terakki’den tevarüs ettik.
İttihat Terakki paşaları, düşman karşısında emsali görülmedik hezimetlerini milletten gizler; zafer kazanmış gibi görkemli törenlerle başkente (İstanbul) girmeyi maharet bilirlerdi.
Duayen meslektaşlarımızdan Rauf Tamer’in ironiyle vurguladığı gibi, hem diktatör ve hem de seçimin kaybedeni... Bari seçimlerin hakkını verin ve diktatör(!) kazandı deyin ki lafınızın bir tarafından tutulabilsin! İşin tuhafına bakın ki yüz kızarmadan edilebilen bu lafın dinleyeni ve hatta alkışlayanı olan bir ülkede yaşıyoruz.
AK Parti’yi, bir önceki seçimlerde aldığı oylarla kıyaslayıp (49-42) seçimlerin mağlubu ilan ediyorlar. Kime yenilmiş, hangi rakibi yüzde 42’nin üzerinde bir oy alabilmiş? Böyle bir parti yok; kendisine en yakın partiyle arasında 20 puanlık, açık ara fark var.
Muhalefet, dokuz seçimdir üst üste kaybedip bunun muhasebesini yapacağına, iktidarın ezici çoğunlukla değil de çoğunlukla yenmesinden medet umuyor.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığı için verilen oyları ittifak içinde değerlendirip, yüzde 52.6 ile seçilene bir lafınız olmuyor, olamıyor ama aynı ittifakın Meclis’teki yüzde 53.7 (344 milletvekili) görmezden geliniyor. Tek başına AK Parti’nin aldığı oy küçümseniyor. Burada da en yakın partiyle arasında 20 puan fark var.
Değerlendirme neye göre? AK Parti’nin bir önceki seçimlerde aldığı oya göre. AK Parti AK Parti’yle mi yarışıyor ki böyle bir yaklaşım tarzı sergileniyor?
Bu tabloda, muhalefetin kendi derdine yanmaktan gayri çaresi yoktur; bunun yanında AK Parti’ye kendi içinden söylenecek laf çoktur!
Dışarıdan gazel okuyanlar olarak bizler, dost acı söyler kabilinden düşüncelerimizi samimiyetle dile getirelim: Yandaşları ve karşıtları bir tarafa bırakarak, siyaseti yansız ve objektif değerlendirmeleriyle öne çıkan Rauf Tamer’in, kitaplık çaptaki bir tespitine yer vermek zorundayım.
"Tayyip Erdoğan tek adam mı, tek başına mı?!"
Sayın Erdoğan’ın şahsının aldığı oyla, partisinin aldığı oy kıyaslandığında, çalışkanlıkta ve başarıda liderin ne denli yalnız bırakıldığı ve tüm bu başarıları neredeyse tek başına elde ettiği ve partiyi de bizzat peşinden sürüklediği apaçık ortadadır.
Mesleğimiz icabı konuştuğumuz onlarca, yüzlerce kişi, AK Partili oldukları halde, belediyelerden (!) ve milletvekillerinden ve teşkilattan dolayı MHP’ye oy verdiklerini ama reisten şaşmadıklarını ifade ettiler.
Sayın Erdoğan "Gerekli mesajı aldık" dedi. Ne diyelim; bir musibet bin nasihatten yeğdir.