Dünya yeniden kuruluyor; kurulmak zorunda. Zira eskiden zorbalar zorbalıklarını hasıraltı edebiliyordu. Zulüm ve sömürü anlaşıldığında da atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş oluyordu.
Düzen (doğrusu: düzensizlik-kaos) öyle kurulmuştu; hak güçlünün olmak zorundaydı.
Baş döndürücü hızla gelişen iletişim araçları sayesinde dünya büyükçe bir köy halini aldı. Artık herkes kimlerin ne mal olduklarını biliyor ve görüyor.
Artık çıplak olan kral, şehrin en kalabalık meydanında ve herkesin gözleri önünde.
Zalim kral, olanca hızıyla patavatsızlıklarına devam ediyor. Gücüne ve o güç sayesinde ülkelerin başlarına getirdiği (uşak) yöneticilere güveniyor.
Zorba kralın oluşturduğu dünya sisteminde, çeşitli ülkelerde yaşayan insanlar kendi yöneticilerinin elinde tutsak, bu yöneticiler ise zalim kralın tutsağı konumunda.
Bu aşağılık ve gayri insani hegemonyayı, anılan ülkelerde oluşturdukları vesayet sistemleri sayesinde sürdürüyorlar.
Bu ülkelerin rejimleri demokrasi de olsa, vesayet yüzünden halk sürü konumundadır.
Dünya denilen bu büyük köyde gerçekleri haykıran bir deli (!) lazımdı. O da dün olduğu gibi, her daim mazlumun yanında olan Türkiye’den başkası değildir.
Zorbalar özellikle son iki asır boyunca tüm rezilliklerini sergilediler ve dünyamız bu günkü pespaye halini aldı.
Türkiye’nin herkesten önce uyanmasının nedeni, zulmün ve aldatılmışlığın daniskasına uğratılmış olmasıdır. Hemen her ülkede bıçak kemiğe dayanmışken, Türkiye’de bıçak kemiği kırıp parçalamıştır.
Uyutulan dev uyandı. Türkiye’nin her attığı adım başta ABD olmak üzere tüm zorbalara batıyor!
Zira atılan tüm adımlar, eşek arılarının yuvalarına çomak sokuyor!
Kara maskeli para babalarının emrine uyup, IMF’den borç almıyor ve zalimlerin esaretine girmiyor.
Dolar baskısı altında inim inim inletilen ülkeleri uyandırıyor ve onlarla milli paralarla ticareti önceliyor.
İttifak(!) halinde bulunduğu ülkelerden sağlayamadığı güvenlik sistemini (S-400) Rusya’dan alıyor.
Güneyinde meydana getirilmek istenen ‘terör koridoru’nu önlemek için, üst üste askeri harekâtlar düzenliyor ve bu cümleden olarak, Suriye’de barışın bir an önce tesisi için Rusya ve İran’la Astana sürecini başlatıp sürdürüyor.
Türkiye Rusya ile İdlib mutabakatı sağlarken, ABD, Fırat’ın doğusunda YPG-PYD’yi silahlandırıp eğitmeye devam ediyor.
Daha da önemlisi, ABD Dışişleri Bakanlığı’nca hazırlanan raporda, PYD ve YPG’nin yanı sıra FETÖ’nün de terör örgütü olmadıklarının altı çiziliyor!
Türkiye ise içeride ve dışarıda bu örgütlerle kıyasıya savaşırken, sıranın Fırat’ın doğusuna (YPG-PYD) geldiğini tüm dünyaya ilan ediyor!
Evet, böyle bir ABD ile nasıl ve nereye kadar?