Nijerya/Abuja
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Afrika ülkelerindeki temasları sırasında Nijerya’da görüşme fırsatı bulduk. Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Dündar-Erdem Gül kararıyla anayasayı ihlal ettiğini belirtirken, bütçe sonrsı TBMM’nin gündemine HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını alabileceğini vurguladı.
Ak Parti’nin anayasa konusunda kendi teklifini getirmesi gerektiğini, erken seçimi doğru bulmadığını belirten Erdoğan, “Ben erken seçimden yana olmayan bir insanım. Fevkalade durumlar olur, tabii o ayrı bir konu. Millet, anayasa konusunda partilerin ne yaptığını görüyor. Anayasa yapım sürecinden kimlerin kaçtığı da görülecek” dedi.
Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
‘USULE VE ESASA AYKIRI’
(AYM il ilgili açıklamalarınız Türkiye’de gündemi oluşturdu. İtirazlarınız nelerdir?) Öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin burada adeta birincil mahkemenin yerine kendisini koyması yanlış olmuştur. Yargı süreci bitti mi, hayır. Siz daha süreç bitmemişken devreye giriyor, durumdan vazife çıkartmak suretiyle böyle bir adım atıyorsunuz. Kaldı ki Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı, daha önceleri ‘Gerekçe açıklanmadan karar açıklanmaz’ tezini savunan bir arkadaşımızdı. Sevdiğim, takdir ettiğim bir arkadaştır. Ama ne yazık ki çelişkilere düşmesi, ülkemiz için hukuk için çok yanlış bir gelişme olmuştur. Gerekçeyi açıklamadan, bitmemiş bir yargı sürecini alelacele bitirme konumuna gelmek, usule aykırı olduğu gibi esasa da aykırıdır. Burada hem usul bakımından hem esas bakımından sıkıntı var. Kendisi tabii şimdi bir savunma içine giriyor ama bunu savunamazsınız. Kendisi ‘Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar her şeyin üstündedir, herkesi bağlar’ diyor. Anayasa ve yasa değişikliklerinde evet bağlayıcıdır ama bireysel başvurularla ilgili olarak böyle bir şeyi öne süremezsiniz. Yanlış buradan kaynaklanıyor. ‘Gerekçe açıklanmadan karar açıklanmaz’ diyordu hep. İşin bu yönü bir yana, karar herkesi zaten bağlıyorsa, neden birinci mahkemeye tekrar gönderiyorsun? Bağlayıcı ise gitmemesi lazım. Gittiğine göre, birinci mahkeme kararında diretirse Anayasa Mahkemesi’nin verebileceği hiçbir karar yoktur. Nereye gider bu? Bundan sonra oradaki o kişiler, isterlerse AİHM’ye gidebilirler. AİHM eğer Anayasa Mahkemesi’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır. Devlet de o tazminata itirazlarını yapar veya o tazminatı öder.
‘ALTINDAN KALKAMAZSINIZ’
Kaldı ki sıradan bir olaydan değil, bir casusluk olayından söz ediyoruz. Hafife alınabilecek bir mesele değil. MİT’in Bayır Bucak Türkmenlerine yönelik atmış olduğu bir adımı deşifre etme girişimidir. Buna kalkışmış olanlar, savcısıyla, askeriyle, şu anda cezaevindeler. Hal böyleyken, neymiş, bu konuda alınan tedbir, düşünce ve fikir özgürlüğünü ihlalmiş. Fikir özgürlüğü ihlaliyle ne alakası var? Medya mensubu her istediğini yapma özgürlüğüne sahip midir? Ortada, devletin istihbarat teşkilatının sırlarını ifşa etme; Türkiye’yi DAİŞ’e yardım eden bir terör örgütü gibi göstermeye kalkışma girişimi var. Bunlara yapmaya kalkışanlara getirilen tedbire kalkıp basın özgürlüğü ihlali diyeceksiniz. Bunu anlamak mümkün değildir. Efendim beraat kararı değil, tutuksuz yargılanma süreci. Doğrudur. Kusura bakmayın da, başkalarına uygun görülmeyen bu tür tutuksuz yargılamalar, ülkenin güvenlik sırlarını tehlikeye atanlara karşı uygulanırsa, bunun altından kalkamazsınız.
‘BAZI ARKADAŞLAR ÜZDÜ’
(Sizin de AYM’ye başvurunuz olmuştu, yanıt alabildiniz mi?) Hâlâ alamadık. Sosyal medya meselesi, dershane meselesi gibi konularda Anayasa Mahkemesi yine aynı şekilde tutum aldı. Ondan sonra tutup kimse konuşamaz diyorlar. Arkadaşlar, Cumhurbaşkanı cumhurun başıdır, cumhurun başı olarak da cumhurun dertlerini dile getirir. Anayasa’ya bağlılığıma ilişkin bazı arkadaşların yaptığı açıklamalar var ki çok üzücüdür.
‘KARAR MERCİİ İHLAL EDİYOR’
Kusura bakmasınlar, Anayasa’ya bağlılık ile bu işin uzaktan yakından alakası yoktur. Evet ortada bir Anayasa ihlâli vardır. Ama Anayasa’yı ihlal eden ben değilim. Bu Anayasa Mahkemesi’nin karar merciinde olanlardır. Bu ihlâli maalesef göz göre göre yapmışlardır.
‘İŞİN BİTTİĞİ ANLAMINA GELMEZ’
Birinci mahkeme karara uydu. Ama bu işin bittiği anlamına gelmez. Savcı karara itiraz edebilir. İtiraz durumunda, bir üst mahkeme yeni bir süreci başlatabilir. Bize de bu durumda, yargının bu işleyişini izlemek düşer. Sayın Başkan bir anayasa hukukçusu. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar, dediğim gibi, Anayasa ve yasa değişiklikleri konusunda tabii ki bağlayıcıdır. Ama bireysel başvurularla alakalı olarak böyle bir şey söylenemez. Bunun duygusallıktan çıkarılması lazım. Dershane olayında da benzer şeyi yaşadık, çok ciddi bir mahalle baskısı sonucunda bir karar alındı. Alınan kararla da gelinen nokta ortada. Şu an dershaneler konusunda verilen karar uygulanıyor mu, uygulanmıyor, vakıa bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrika gezisine eşlik eden gazetecilerin sorularını yanıtladı.
‘Dokunulmazlıkları kalkmalı’
(Demirtaş’ın çağrısına fazla ilgi olmadı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?)
Bana gelen bilgiler de o doğrultuda. Ortada ciddi bir kalabalık görülmedi. Ama kendisinin bir merkezden bu işler yönetiliyor havasına girmesi, durumu gösteriyor. Bakın, bir şeyi daha önce de söyledim: Terörle ilintili olanların dokunulmazlıklarının kaldırılması lazım. Çok sayıda fezleke var. Dokunulmazlıkların kaldırılması veya kaldırılmaması parlamentoda neticeye bağlanmalıdır. Parlamentoda bu işe evet diyecek birçok milletvekili olduğuna inanıyorum. Çünkü bu milletin vekili bu millete, devletine ihanet edemez. Kimi, niçin sokağa dökmeye çalışıyor bunlar? Arkalarında PKK var. Hem milletin parasını yiyeceksin hem de ihanet edeceksin. Bu kabul edilemez. Bütçe sonrasında belki süreç hızlanabilir. Bütçe tamamlandıktan sonra bir hafta meclis kapanır. Akabinde de gerekli adımlar atılmalı, süratle bir neticeye varılmalı diye düşünüyorum. (Dokunulmazlıklar kalkarsa yeni bir kriz çıkar mı?) Peki şu anda bir kriz yok mu? Millete, vatana ihanetten, daha büyük bir kriz olabilir mi? Bu konularda hep beraber dimdik durulması lazım, duracağız. Operasyonlar için de kriz olur demişlerdi. Ama tam aksine, operasyonlar başarılı şekilde sürüyor.. Hükümetimiz de kentsel dönüşümü A’dan Z’ye en iyi şekilde yapmak suretiyle vatandaşlarımıza en güzel imkanları sunacak. Şehrin dışında olanlar, tekrar taşınacak. Kürt vatandaşlarımız, devletin himayesini, hükümetin himayesini bizzat yaşayacak. Ama onlar yaşatmadı. Belediyeleri, tamamen ihanet şebekelerine teslim ettiler. Rögarların altından nasıl silahlar çıktığını, evlerde nasıl silah depoları oluşturulduğunu hep birlikte gördük.
‘Rusya silahların hesabını versin’
‘ABD’DE ESNEME GÖRÜLÜYOR’
(ABD’de PYD konusunda bizim tezlerimize yaklaşma söz konusu mu?) Dışişleri Bakanımızın ABD’li mevkidaşı ile yaptığı bir görüşmede, bir esneme, haklılığımızı teslim eder bir hava görülüyor. Sayın Obama ile Washington’da yapacağımız görüşmede bunları konuşacağız.
‘ATEŞKES DİYE BİR ŞEY YOK’
(Suriye’deki ateşkes sürecini takip ediyor musunuz? Rusya’nın sınırlarımızdan silah geçtiği iddiası var.) Ateşkes diye bir şey yok ki. Üçte birinde bir ateşkes havası var ama ölümler artarak devam ediyor. Rusya’nın iddiası doğru değil.
Rusya’nın o tür iddialar ortaya atmak yerine Suriye’ye aktarmış olduğu silahların hesabını vermesi lazım. Büyük ağır silahlar, en modern silahlar Suriye’ye aktarılmış. Tartus limanı güçlendiriliyor.
Lazkiye’nin kuzeyinde havalimanı kurdular. 50 Rus uçağı konuşlanmış durumda. 4’ü son derece gelişmiş uçaklar. Bunları neyle izah ediyorlar? Esed’ın davetiyle mi?
Her davete icabet mecburiyeti yok. Demek ki davet edenle benzer düşüncelerle hareket ediyorsunuz. İnsanların öldürülmesi demek ki işinize geliyor! 500 bini aştı öldürülen insanların sayısı.
‘GELEN YARDIM YOK’
(Avrupa’daki göç korkusu konusunda) Avrupa’nın bu konudaki samimiyetiyle ilgili ciddi soru işaretleri var... Bizim harcadığımız 10 milyar euro işin sadece faturalı kısmı. Bir de STK’ların, belediyelerin yaptıkları ayni, nakdi harcamalar var. Dışarıdan destek gelmiyor. BM’den gelen destek 450-460 milyon dolar.. Ahmet Bey, Brüksel’e gitti, 3 milyar euro sözü verdiler; üç ay geçti, herhangi bir yardım yok, halen bekliyoruz.
‘İSRAİL’DEN SİNYALLER OLUMLU’
(İsrail’le pürüzler giderildi mi, büyükelçiler ne zaman atanabilir?) İsrail ile olan görüşmeler henüz nihayete ermiş değil. Nihayete erdiği an o dediğiniz zaten olur. Özür şartı bitti. Tazminatta da hemen hemen nihayete gelindi. En önemlisi ambargonun kaldırılması.
Filistin, Gazze, enerji noktasında çok ciddi bir sıkıntı var. Gazze’de Aşdod Limanı’na bir enerji gemisi yanaştırmak ya da orada bir doğal gaz çevrim santralı yapmak suretiyle enerji ihtiyacını gidermek mümkün olabilir. Ciddi manada su sıkıntısı var. Denizden arıtma kullanılabilir. Hastaneler, okullar meselesi var. Olumlu sinyaller alıyoruz..
‘330’ bulunursa millet halleder’
‘HEPSİ ÇEKİLSE DE DEVAM EDİLİR’
(Yeni Anayasa yapım sürecinde gelinen noktayı değerlendirir misiniz?) CHP bildiğiniz gibi masadan çekildi. Neymiş, başkanlık sisteminin olduğu bir masada olmazmış. Ol o masada, karşı çık. Kabul etmek zorunda değilsin. Parlamentodan da geçmeyebilir. Ama mesele bu işi tartışmaktır. Bundan bu kadar kaçmanın anlamı nedir? Mesela partilerin kapatılması. Biz anayasa sürecinde kapatılmaması gerektiğini savunduk. Bizim içimizde üç beş arkadaş ne yazık ki bizi sattılar. Diğerleri de Meclis’ten çıkıp gittiler, anamuhalefet de dâhil. 330’u yakalayamayınca o iş pakete girmedi. Hâlâ partilerin kapatılmaması konusu tartışılıyor. En çok sesi çıkan HDP o gün gidenler arasındaydı. Cumhurbaşkanı olarak bugün de diyorum ki parti kapatmaya karşıyım. İddiam şu: Tüzel kişi mahkûm edilmez, gerçek kişi mahkûm edilir. Parlamentoda bu konuda bir müzakerenin yürütülmesinde fayda var. Yeni anayasa konusunda, hepsi çekilse dahi yola devam edilebilir. Daha önce yaptığımız bir anayasa çalışması var. İktidar partisi o çalışmayı pekala parlamentoya getirebilir. (Gerekli sayı bulunamazsa?) O zaman halk nezdinde şöyle bir şey oluşur: İktidar partisi gereğini yaptı, ama parlamentodaki diğer üyeler destek olmadı. Halk, ‘Meydanlarda verdikleri sözlere, şu partiler sadık kalmadılar. Bunu gördük’ der.
‘ERKEN SEÇİMDEN YANA DEĞİLİM’
(Erken seçim tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?) Ben erken seçimden yana olmayan bir insanım. Fevkalade durumlar olur, tabii o ayrı bir konu. Millet, anayasa konusunda partilerin ne yaptığını görüyor. Anayasa yapım sürecinden kimlerin kaçtığı da görülecek. Ama dediğim gibi, muhalefet buna yanaşmasa da, iktidar partisi meclise bir anayasa taslağı getirebilir. Çıkar veya çıkmaz. Ama 330’un yakalanması halinde, benim hiç tereddüdüm yok, millet bu işi halleder. (Zamanlama olarak düşünceniz var mı?) Cumhurbaşkanı olarak bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz.
‘Hükümet döviz rezervini artılmalı’
‘DOST ACI SÖYLER, GERÇEĞİ SÖYLER’
(Yapısal reformların gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?) Moody’s Türkiye’nin büyümede yüzde 4’ün altına düşmesinin söz konu olmadığını belirtmiş. Biz de daha önce 4’ün altına düşmeyeceğini söyledik. Sıkıntılarımız yok mu, var. Bu da bir vakıa. Örneğin döviz rezervinde ciddi bir kayıptayız. Siz piyasada kur baskısını piyasaya sürekli döviz sürmekle kontrol altına alacağız derseniz tabii ki döviz maalesef eriyecektir. Biz bıraktığımızda döviz rezervimiz 126-127 milyar dolar civarındaydı. 130 milyar dolara çıkmıştık. Yapılması gereken nedir? Hükümetimiz Allahın izniyle büyük bir gayretle döviz rezervini yeniden 130 milyar dolara, hatta daha üzerindeki rakamlara çıkarmasıdır. Bütün mesele finans yönetimidir. Özellikle bankacılık sektörünü kontrol altına almak, kontrolüne girmemek önemli. Çünkü orası ciddi bir faiz lobisidir. Eğer bu lobinin kontrolüne girilecek olursa o zaman Merkez Bankası bu işin altından kalkamaz. Bunu söylediğimiz zaman rahatsız oluyorlar. Dost acı söyler, gerçeği söyler.
‘FAİZDE AYNI NOKTADAYIM’
Ben faiz konusunda aynı noktadayım. Çift haneli rakama dayandık.. Komisyonunu koyduğun zaman yüzde 15, 16, 17’lere doğru gider. Yatırımın olmadığı ülkeden hiçbir şey bekleyemezsin. Nitekim biz krizlerin olduğu dönemlerde bile yatırımlara hiç ara vermedik. Devam etmesi lazım. Yatırım varsa istihdam, üretim, büyüme var. Hepsi içiçe. Temennim kararlı şekilde bu işin üzerine gitmek, yatırımlara ara vermemek.. Ciddi manada altyapı yatırımlarını hayata geçirmemiz lazım. Mesela benim şu anda en mutlu olduğum şeylerden biri Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün bitmesi. Bittiği an bu Türkiye için adeta bir hayat damarının devreye alınması olacaktır. 29 Ekim’den önce olacak galiba. Binali Bey’le (Yıldırım) daha öne alınabileceğini söyledi. Dünyaya karşı tam manasıyla güvenli liman olacaksınız. Hele hele bir de hızlı trenin oradan geçmesi, bu esere çok daha farklı bir hava katacak. Avrasya Tüneli’nin bitişi, otomobillerin Boğaz’ın altından geçmesi Türkiye’ye ayrı bir özgüven kazandıracaktır. Önümüzdeki yılın başında da Körfez Geçişi bitecek. Üçüncü havalimanının da ilk etabı inşallah 2018’de bitecek.
‘ENDİŞEYE YER YOK’
(THY, ilk kez 1 milyar doları aşan kâr elde etti) Havacılıkta şu anda dünyanın zaten ilk 7’si içindeyiz. THY, geniş gövdede bayağı güçlü bir filoya sahip. THY’nin böyle kâr etmesi hayal edilir bir şey değildi. Bakım onarımlarını yapar hale geliyor.. Endişeye yer olmadığına inanıyorum. Yeterki biz hep beraber özgüven içerisinde olalım. Birilerinin dedikodularına vesairesine hiç aldırmayalım.
‘Galatasaray’a değil, yöneticilere ceza verilsin’
Başbakanlığım sırasında Platini, FIFA başkanı olan İnfantino, İstanbul’a gelmişlerdi. Tüzel kişilerin cezalandırılmasının hukuka aykırı olduğunu söylemiştim. Böyle bir hukuk olmaz. Ceza verecekseniz, kulüplerin başkanlarına, suçu işleyen kimlerse onlara ceza verin demiştim. Platini “Ama bu böyle gelmiş, bu saatten sonra değişmez” demişti. Galatasaray meselesinde de kulübe ceza verilmesine karşıyım. Ceza, suçu olan yöneticilere verilmeli. Kulübü cezalandırdığın zaman 20-25 milyon taraftarını da cezalandırıyorsun. Bu iş böyle yürümez. Yanlış bir mantık.