Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ali Can Gözcü
20 Mayıs 1991 yılı Çorum doğumlu olan Ali Can Gözcü ilk, orta ve lise öğrenimini Çorum’da tamamladı. 2013 yılında Hitit Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl yatay geçiş ile ayrıldığı Atılım Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans hayatına başladı. Şu an Atılım Üniversitesi Siyasi ve Ekonomik Araştırmalar Laboratuvarı’nda Araştırmacı olarak çalışmaktadır.


Türkiye Cumhuriyeti’ni ve ulusu temsil etmesi açısından, cumhuriyetin ilanından bugüne kadar cumhurbaşkanlığı makamı büyük bir öneme sahip olmuştur. Türkiye’nin siyasi tarihine bakıldığında oldukça değişken bir süreçle karşılaşırız. 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları, bu Anayasaların getirdikleri ve götürdüklerinin yanı sıra, yaşanılan askeri müdahaleler ve toplumsal hareketler, Türk siyasal hayatı içerisinde bir bütüne dair önemli unsurları oluşturmuştur. Cumhurbaşkanı devletin başı olma vasfıyla önemini sürekli olarak korumuş, önceleri yetkileri sınırlı iken, değişiklikler ile birlikte artık daha çok yetkiyi elinde bulunduran bir güç odağı haline gelmiş/getirilmiştir.
2007 yılında yapılan kanun değişikliği ile birlikte halk ilk kez Cumhurbaşkanını doğrudan kendisi seçmiştir. İlk kez halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte nelerin değişeceği ve Türk siyasal hayatının nasıl bir yapıya bürüneceği kamuoyunda tartışılır hale gelmiştir. Yazıda değişen Anayasalarda, değişen yetkiler ve gücü tek bir adamda toplayan Türkiye’nin siyasal hayatına ilişkin nelerin değişebileceği üzerinde durulmuştur.
Kimi yazarlara göre Anayasamız sistemi parlamenter sistem olarak tanımlamış olsa bile, çeşitli hükümleri ile cumhurbaşkanına verdiği yetkiler açısından saf bir parlamenter sistem olmadığı ileri sürülmüştür. 1921 Anayasası, 1923 yılında yapılan değişikliklerle parlamenter sistem içerisinde, devletin şekli cumhuriyet denmiş ve cumhurbaşkanının seçimi hükmü bağlanmıştır (Özbudun, 2013). 1924 Anayasası’nın 7. Maddesinde ‘yürütme yetkisini cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu eliyle kullanılır’ ibaresine yer verilmiştir. 1924 Anayasası ve yaşanılan süreç içerisinde Cumhurbaşkanları değişmiş siyasal hayat 60 darbesini yemiştir. Darbe sonrasında yeni bir Anayasa hazırlanmıştır.

İlk kez halk seçti
1961 Anayasası ile birlikte cumhurbaşkanının yetkileri ve sorumsuzluğu yeniden düzenlenmiş, Cumhurbaşkanı temsili hale getirilmiştir. Anayasanın 97. ve 98. maddelerinde, Cumhurbaşkanının görevleriyle ilgili işlemlerden sorumlu olmadığı, tüm kararlarının, başbakan ve bakanlar kurulunca imzalandığı ve sorumluluğunda onlara ait olduğu belirtilmiştir. “1961 Anayasası 1924 Anayasasından farklı olarak yasama, yürütme ve yargı güçlerini farklı organlara vererek ve cumhurbaşkanının tarafsızlığı ve sorumsuzluğu konusunda getirdiği hükümlerle gerçek bir parlamenter sistem oluşturmuştur.” (Ay, 2004).
1982 Anayasası, darbelerle dolu Türk siyasi tarihinde, 1980 darbesi etkili bir Anayasa olmakla birlikte, o dönemde asker tarafından seçilen cumhurbaşkanının hep asker kökenli olacağı düşüncesinden de etkilenerek şekillenmiş ve cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler tanınmıştır. Parlamento tarafından görevine hiçbir şekilde son verilemeyecek olan cumhurbaşkanı, yürütmenin sorumsuz kanadını oluşturur. Yine 61’den farklı olarak meclis üyesi olmayan kişilerin de cumhurbaşkanı seçilebilmesi hükmü getirilmiştir.
Türkiye’de bu durumun en yakın örneği, Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Ahmet Necdet Sezer’i Cumhurbaşkanı seçilmesi olmuştur. Yürütme ve Yargı ile ilgili olarak da yetkileri 1961 Anayasasına göre oldukça geniştir. Öyle ki “yarı başkanlık sisteminin uygulandığı Fransa’da bile cumhurbaşkanına bu kadar yetkiler tanınmamıştır.” (Ay, 2004). Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulmaz ibaresi 82 Anayasasında yer almıştır. Tüm bu süreçler, artan yetkiler görev süreleri konusundaki değişiklikler sonrasında 2007 yılında yapılan kanun değişikliği ile birlikte halk ilk kez Cumhurbaşkanını seçmiştir.

Peki şimdi ne olacak?
Ak Parti hükümeti ile birlikte daha sık gündeme getirilen başkanlık sistemine giden adımların artık daha çok zeminden güç alarak yapılandırıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2010’lu yıllarda gerçekleştirdiği konuşmalarda, halk iradesi ile veya parlamento kararı ile başkanlık sistemine geçilebileceği ve başkanlık sisteminden yana olduğu söylemleri sonrasındaki tartışmaları Türkiye geride bırakmıştır. Bu konuda birçok akademik çalışma yapılmış uygulanabilecek yöntemler üzerinden tartışmalar gerçekleştirilmiştir. Anayasa uzlaşma komisyonunun uzlaşamaması, Anayasa’nın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraya bırakılması bilinçli bir tercihtir. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının yeni anayasa, başkanlık sistemi gibi konularla ilgili son derece önemli ipuçları barındırdığını da düşünürsek önümüzdeki yılların siyaseten daha hareketli geçeceğini kolaylıkla söyleyebiliriz.
Seçilmiş cumhurbaşkanının Anayasa’ya uygun, halk iradesinin yansıması olarak eşitlikçi ve özgürlükçü bir yaklaşımla, siyasi uzlaşı kültürü içerisinde, güçler dengesini sağlayarak hükümet ve diğer partiler ile birlikte, Türkiye Cumhuriyetinin refahına ve kalkınmasına yönelik olarak, görevini icra etmesini temenni ediyorum.

Haberin Devamı

email: dusunce@milliyet.com.tr