17 Haziran 1941 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Kanada’da yüksek lisans eğitimi aldı. Türkiye’ye dönünce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde doktorasını tamamlayıp, Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulundu. 1985’te Singapur’a atanarak Türkiye’nin en genç büyükelçilerinden biri oldu. 1995-1996 yıllarında da Bern Büyükelçisi ve 1996-1998 yılları arasında da Avrupa Konseyi daimi temsilcisi oldu. Türkiye’nin uluslararası hukuk alanındaki en önemli isimlerinden biri olmuş, 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçilmiş ve 2008’e kadar bu görevde kalmıştır. 12 Haziran 2011 Seçimleri’nde CHP İzmir 1. bölge 2. sıra adayı olmuş ve milletvekili seçilmiştir.
CHP’nin Anayasa’nın başlangıç bölümüne ilişkin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği öneri ‘’direnme hakkını’’ içeriyor. Sn.Taha Akyol 10 Nisan tarihli Hürriyet gazetesinde bunu eleştiren bir yazı yayımladı. Sayın Akyol’a göre iktidarın meşruiyetini kaybettiğine kimin karar vereceği belli değil. Direnme hakkı anarşik bir kavram. Ayrıca günümüzde AİHM gibi merciler vardır.
Modern toplumlarda direnme hakkı bireylerin siyasal iktidara neden itaat ettikleri sorusuyla yakından ilişkili. İktidar “kutsal”dan ayrılıp iktidarın kaynağı halk olunca, iktidara itaat de sorgulanmaya başladı. Bir lidere koşulsuz mutlak itaat, biat kültürü iktidarın kaynağını kutsaldan aldığı döneme ait oldu.
DEVLETLE SÖZLEŞME
Modern zamanlarda iktidar-halk ilişkisi sözleşme anlayışına dayanır. Locke’a göre, bireyler sahip oldukları doğal hakları uygulamaktan, devletle bir sözleşme yaparak vazgeçerler. Güvene dayanan bu sözleşme gereğince siyasal iktidar bireysel hakları korumakla görevlidir. İktidar yönetilenlerin haklarını ihlal eder, bu güvene aykırı davranırsa o zaman yönetilenlerin direnme hakkı doğar. Sözleşme’nin feshi anarşi doğurur kaygısıyla insanlar diktatörlüğü kabul etmek zorunda değildir.
Bu görüşler 1776 Amerikan ve 1789 Fransız Devrimleri üzerinde de etkili oldu.
1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde ise şu ifadeler yer alır: “Bireylerin yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek gibi doğal, devredilmez haklarını sağlamak için insanlar arasında meşru, iktidar hak ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. Halk bu amaçtan sapan yönetimi değiştirmek ve devirmek ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükümet kurmak hakkına sahiptir.”
1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin 2. maddesi baskıya karşı direnme hakkını bir temel insan hakkı olarak görür: Her politik birleşmenin amacı; doğal ve dokunulamaz insan haklarını korumaktır. Bunlar; özgürlük hakkı, mülkiyet hakkı, güvenlik hakkı ve baskıya karşı direnme hakkıdır. 1793 Fransız Anayasası’nın giriş bölümünde direnme hakkına geniş yer verilir:
Yakın zamanlarda kabul edilen uluslararası belgelerde de direnme hakkına yer verildiğini görüyoruz. 10 Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin başlangıç bölümünde şu ifade yer alır: “İnsanın zulüm ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya mecbur kalmaması için insan hakları hukuk rejimi ile korunmalıdır.”
AVRUPA ANAYASALARI
Bunun dışında, Alman ya da Yunan Anayasaları gibi yürürlükte olan anayasalarda da direnme hakkı bulunmakta. Alman Anayasası’nın 20. maddesi şöyle der: ‘’Bu anayasa düzenini ortadan kaldırmak isteyen herkese karşı, başka bir çözüm bulunmaması halinde, bütün Almanlar direniş hakkını bir hak ve ödev olarak niteler.”
“Direnme hakkı” Türk anayasa sistemine yabancı değil. 1808’de kabul edilen Sened-i İttifak’ta sadrazamın buyruğu padişah buyruğu derecesinde idi. Sadrazamın yasalara aykırı buyruğu karşısında ayanın oybirliği ile direnme hakkı vardı. 1961 Anayasası’nın başlangıç bölümü de direnme hakkına yer verir.
Anayasa Mahkemesi Sosyalist Parti programındaki “Parti, haksızlık ve baskılara karşı emekçilere birey olarak ve birlikte direnme hakkı tanır, direnenler korunur” biçimindeki tümceyi Anayasa’ya aykırı görmemiş ve kapatma nedeni saymamıştır. Bu kararında, direnme hakkını bireysel özgürlüklerle ilgili bir insan hakkı olarak kabul etmiştir.
‘DİRENME GÖREVİ’
Kurtuluş Savaşı da işgalci güçlere ve meşruiyetini yitirmiş İstanbul Hükümeti’ne karşı bir büyük direniş değil midir?
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi de gençliğe bazı koşullarda “direnme’’ görevi vermekte.
Pek çok yazar, düşünür direnme hakkını özgürlüklerin korunmasında başvurulabilecek hukuki yollardan biri olarak kabul eder. Ünlü Fransız hukukçu Duguit bunlardan biri.
Direnme hakkı keyfi bir biçimde kullanılamaz. Kullanılmasını düzenleyen ve genellikle kabul edilen koşullar var. Bir kere siyasal iktidar tarafından temel hak ve özgürlüklerin sistemli bir biçimde ihlal edilmesi, bir baskı ortamı yaratılması ve buna karşı başvurulacak hukuk yollarının kapalı olması gerekir. Başka bir deyişle, direnme hakkına Alman Anayasası’nın belirttiği gibi en son çare olarak başvurulabilir. Hukuka aykırı bir yasanın çıkartılması direnme hakkının doğması için yeterli değil. Hukuk düzeninin çökmesi zaten anarşik bir durum doğurur. Direnme hakkı bu anarşik duruma son vermek için başvurulan bir araç. O nedenle, Sn. Akyol’un direnme hakkının anarşik bir kavram olduğu eleştirisi doğru değil.
Günümüzde, insan hakkı ihlallerine karşı AİHM gibi uluslararası yargı yollarının bulunması ise, siyasal iktidarın meşruiyetinin ortadan kalktığı durumlara bir çözüm değil. AİHM’ye bireysel şikâyetler götürülebilir. İktidarın meşruiyetine ilişkin genel sorunlar götürülemez.
Direnme hakkının kullanılmasında mutlaka şiddete başvurulması gerekmez. Örneğin şiddetin söz konusu olmadığı sivil itaatsizlik yöntemleri de direnme hakkının bir türü olarak görülebilir. Direnme hakkı demokrasilerin içsel, ayrılmaz bir ögesi. Günümüzde seçimle işbaşına gelen iktidarların giderek artan bir biçimde güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, çoğulculuk, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi demokrasinin öz değerlerini ortadan kaldıran ‘’seçilmiş otoriterlik’’ rejimlerine kaymaları karşısında direnme hakkı yeni bir önem kazandı.
EN SON ÇARE...
Bu koşullarda seçim ile iktidarın değiştirilmesi yolunun açık olması demokrasi açısından yeterli olmayabilir. Basın özgürlüğünün ihlali nedeniyle halkın bilgi edinme hakkının sınırlandığı, yargının bağımsız olmaması nedeniyle temel hak ve özgürlüklerin güvencesiz kaldığı, baskı ve korkunun egemen olduğu bir ülkede sadece seçimlerin serbest olması demokrasi açısından fazla bir anlam taşımaz. Bu koşullarda en son çare olarak direnme hakkının kullanılması kaçınılmaz olabilir.
Bu nedenlerle, CHP’nin anayasanın başlangıç metni önerisine direnme hakkını koyması demokrasiye olan bağlılığın bir ifadesidir.
İrtibat telefonumuz: 0212 337 92 23. Mail adresi:dsazak@milliyet.com.tr