Yeterli ve dengeli beslenmek çok önemli ama dünyayı kurtarmaya yetmiyor! Doğadan aldığımız şeyleri ona geri vermeye ve borcumuzu ödemeye çalışmamız gerekiyor. Bu yüzden son yıllarda ‘sürdürülebilir beslenme’ kavramı gündeme gelmeye başladı.
Sürdürülebilir beslenme; beslenme ve kültürel ihtiyaçları karşılayan, aktif bir yaşam tarzını mümkün kılan, yeterli, güvenilir, besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik olarak ulaşabilmeyi, tüm bunları gelecek nesillere aktarılabilmeyi temel alıyor.
Üzülerek söyleyebilirim ki; yılda üretilen 3.9 milyar ton yiyeceğin 1.3 milyar tonu israf ediliyor. Dünyada bir tarafta obezite problemi varken, diğer tarafta yetersiz beslenen 800 milyon insan var. Her gün sekiz insandan biri aç yatıyor. 1.3 milyar ton israf edilen gıda, 800 milyonun dört katı kadar insanı doyurabiliyor.
Dünyadaki 7 milyar insanın 1 milyarı, yaşamını temiz sudan uzak sürdürüyor. Bu da maalesef her gün 4 bin çocuğun ölümüne neden oluyor.
Evde önünüze gelen 1 kilo etin su maliyeti 15 ton. Tarım ürünlerinin 1 kilosunun su maliyeti ise bin 500 ton. Doğanın ve toprağın bize verdiklerinin değerini bilmeliyiz.
İşte bu noktada geçen hafta katıldığım
‘Yedi’ organizasyonu çok anlamlıydı.
Doğaya geri ver!
Yedi; İstanbul merkezli ama dünyayla iç içe bir platform, bir düşünce kuruluşu. Türkiye’nin öncü şef ve işletmecisi Mehmet Gürs, yemek yazarı ve editörü Cemre Narin ve Mutfak Sanatları Akademisi’nin direktörü Sitare Baras tarafından hayata geçirildi. Bu yıl yedi bölgeden yemeklerin tadına bakabilme fırsatımızın olması da ayrıca hoş bir lezzet bıraktı damağımızda.
Sevgili Mehmet Gürs, buluşmayla ilgili şunları söyledi: “Bu konferans Yedi’nin
ilk adımı. Bu yılın teması ‘Geri ver’. Hepimiz hayatımızdan şikayet ediyoruz, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada durum bu. Oysa bizden daha kötü durumda olanlar var.
1 milyar insan ağzına lokma koyamıyor.
Çöpe atılan gıdaları kullanabilsek, dünyada bir tane aç insan kalmayacak. ‘Ben nasıl bunu tek başıma yapabileyim ki?’ dememeli.”
Konunun uzmanları buluştu
Konuşmacılar, topluma, gelecek nesillere ve doğaya ‘geri verme’ konusunda neler yapılması gerektiğiyle ilgili önemli girişimlerde bulunan isimler arasından seçilmiş.
Suriyeli mülteci çocukları ve kadınları destekleyen Small Projects Istanbul’un
yaratıcısı Karyn Thomas, dünyanın yiyecek sorununa çare arayan Feeding Good’un
girişimcisi Lars Charas, Slow Food Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucusu Defne
Koryürek ve ihtiyacharitasi.org’un kurucusu Mert Fırat, etkileyici projeleriyle günümüze ışık tuttular.
Benim en çok etkilendiklerim; Alberto Crisci’nin hayata geçirdiği; hapishaneden çıkan insanlara mutfak ve servis sektörü becerisi kazandırıp iş imkanı sağlayan ödüllü proje The Clink oldu. Ayrıca Courbevoie’de Fransa’da süpermarketlerdeki gıda ziyanını önleyen yasanın öncüsü olması da yapabileceğimiz çok şey olduğunun göstergesiydi.
Toprağın değerlisi: Zeytin
Geçtiğimiz hafta ekibim ve dostlarımla yine çok keyifli bir organizasyona katıldım. Aydın’ın Dalama köyündeki zeytin hasatına davetliydim. Zeytin tüketiminde Avrupa ortalamasının gerisinde olsak da son yıllarda zeytinyağına olan ilgi giderek artıyor.
Tadına baktığımız ürün, 2016 yılında Flos Olei zeytinyağı rehberinin derecelendirmesinde dünyada ilk 20’ye girmiş. Bu başarı, zeytinyağını seven bir beslenme uzmanı olarak beni onurlandırdı. Hasatta zeytinleri elle topladık ve en geç iki saat içinde fabrikada serin ortamda sıkılmasına dikkat ettik. Birkaç aşamalı temizleme ve kurutma işleminden sonra 19 derecede sıkım yapıldı. Bu esnada tesise yayılan o koku mis gibiydi.
Tabii ki hemen tadına baktık, hatta zeytinyağının o saf halini cildimize sürdük. Gün boyu yumuşaklığı ve kokuyu üzerimizde hissettik.
Sizler de lütfen sofralarınızdan faydaları saymakla bitmeyen zeytinyağını eksik etmeyin.