Çin’i uluslararası kamuoyu gündeminde tutan konulardan biri Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki bazı politika ve uygulamalar. Ailelerinden alınan çocuklar, kamplarda zorla tutulan Uygurlar, düşüncesini ifade ettiği için cezaevinde bulunan sanatçı ve düşünürler olduğuna dair haberler bunlara kanıt olarak gösteriliyor. Örneğin geçen hafta Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’ne üye 22 ülke Uygur Türklerine baskıyı eleştiren, “kitlesel gözaltıların durdurulması” çağrısında bulunan bir mektup imzaladı. Çin, kendisine 37 ülke tarafından verilen desteği duyurarak o mektuba cevap verdi.
Erdoğan’ın istismar ve rant uyarısı
Türkiye’de de bazı siyasetçi, kişi ve gruplar, Çin’in bölgede baskıcı tutum izlediği görüşünde. Sert eleştiriler, zaman zaman protesto gösterilerine de dönüşüyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümet ise uzun süredir ‘tek Çin’ politikasını desteklediğini yüksek sesle söylüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son bir ayda, ikisi uluslararası zirvede olmak üzere 3 kez Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmesi, Türkiye’nin bakış açısını dair önemli bir gösterge. Erdoğan, 2 Temmuz’da Pekin’de Şi Cinping ile görüşmesinden sonra hem konuya karşılıklı hassasiyetleri dikkate alarak çözüm bulunabileceğine inandığını söyledi hem de içinde ‘istismar’ ve ‘rant’ sözcüklerinin geçtiği dikkat çekici cümle kurdu. Erdoğan; “Bu konuyu istismar eden yaklaşımlar da var. Bu tür istismarları yapanlar, bir tür rant elde etme gayretine girenler ne yazık ki işin büyük ölçekte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir karşı devletle ilişkilerini düşünmeden duygusal bazı hareketler içine girerek bedelini, faturasını gerek kendi soydaşlarına, gerekse Türkiye Cumhuriyeti devletine ödetiyorlar” dedi. Erdoğan ardından inceleme için bir heyetin Sincan’a gidebileceğini açıkladı.
‘Her soruya açığız’
Çin, bu konuda kendini anlatabilmek ama özellikle de çoğunluğu Müslüman Türkiye’de anlaşılmak için bir süredir yoğun çaba içerisinde. Türkçe kitapçıklar bastırılıyor, sık aralıklarla gazeteciler Sincan’a davet ediliyor. Ramazan ayında büyükelçilikte ilk kez iftar düzenlendi. Geçtiğimiz hafta da bundan sonra düzenli hale getirilmesi planlanan ‘çay sohbeti’ için bir grup gazeteci büyükelçiliğe davet edildi. Türkçeye son derece hâkim Maslahatgüzar Cheng Weihua ve Siyasi İşler Müsteşarı Wang Fei sözlerine “Çin ve Çinlilerin içe kapalı olduğu algısı var ama bu doğru değil. Her soruyu cevaplamaya hazırız” diyerek başladı.
Büyükelçilikte rap müzik
Gazetecilere Uygurların kimlik kartlarını, Çin parası üzerinde etnik grupların dillerine ait yazıları gösteren, ünlü Uygur aktör ve aktristleri, futbolcuları tanıtan, Uygurca ve Çince şarkıların söylenebildiğini büyükelçilikte yüksek sesli Rap müzik klibi izleterek gösteren yetkililer, “160 milyon Çinli serbest seyahat ediyor. Bu kadar merhametli bir diktatörlük olabilir mi?” diye sordu. Çin açısından özgürlük ve güvenlik ayrımı ise, “İdlib’de 5 bin ila 7 bin arasında Uygurlu savaşçı olduğu düşünülüyor. Savaş tecrübesi elde ederek Çin’e gelip cihat yapmak istiyorlar. Terör ve şiddet konusunda Çin’in karşı karşıya kaldığı tehdit çok açıktır” cümlesiyle anlatıldı.
Heyette kimler olmayacak
Cumhurbaşkanının bahsettiği Sincan heyetinin kimlerden oluşacağını sorduğum büyükelçilik yetkilileri görüşmelerin sürdüğünü, devlet yetkilileri, gazeteciler, düşünce kuruluşlarından temsilciler olabileceğini söyledi. “Tamamen açığız, ama tek bir şartımız var” diyen Maslahatgüzar Weihua “Çin’e karşı bölücülük faaliyetlerine destek vermemiş kişileri davet edeceğiz. Bazı siyasilerin yaptığı açıklamalar çok sorumsuz. Örneğin, ‘Yaşasın bağımsız Türkistan’ ifadesi sorunlu” cevabını verdi.