36 yaşında evli bir kadınım, yedi yaşında da bir kızımız var. Eşimle evlendiğimizden bu yana çalışarak biriktirdiğimiz parayla bir daire satın aldık. Büyük bir mutlulukla taşındık. Çünkü artık kira ödemekten kurtulacaktık.
Henüz taşınalı daha bir hafta olmuş veya olmamıştı ki, bir gece yarısı üst katta oturan komşumuzun bağırtılarıyla yerimizden zıpladık. O saatte karı koca kavga ediyorlardı.
Aslında bu bir şey değilmiş, asıl felaketi hafta sonu yaşadık. Misafirleri varmış, sabaha kadar eğlendiler. Müzik sonuna kadar açık… Çığlıklar mı dersiniz, bağırtılar mı? Uyumak mümkün değil. Biz de sabaha kadar uyuyamadık. Yöneticiyle konuştuk. Meğer bize evi satan şahıs bunların gürültüleri yüzünden satmış. Üstelik aidatı da zamanında ödemiyorlarmış.
Eşimle birlikte üst kata çıktık konuşmayı denedik. Daha ilk cümlemizde hakaret ve küfürlerle karşılaştık. Aradan 2 ay geçti, evimizde huzur kalmadı.
Çaresizlik içindeyiz, ne yapmalıyız?
***
Değerli okurum ne yazık ki bu sorunu çok sayıda yaşayan var.
Gerçekten komşu ev
32 yaşında bir kadınım. Eşimle fakülte yıllarında tanıştık ve birbirimize âşık olarak evlendik.
Dört yıldan bu yana evliliğimiz devam ediyor. Evliliğimizin ilk zamanları güzel geçti. Ancak özellikle son zamanlarda eşimi tanıyamaz hale geldim. O romantik, şiir okuyan, dans eden, her hafta bir gün mutlaka bir demet çiçek getiren adam gitmiş yerine her fırsatta bana bağıran kaba saba bir adam gelmişti. Zamanla her şeyin düzeleceğini umut ettim. Hep sakin kalmayı başardım.
Ancak düzelmesi bir yana bir yıldan bu yana aynı evde pansiyoner gibi yaşamaya başladık. Eşim işten gelir gelmez yemek yiyor ve bilgisayarın başına geçiyor, sürekli internette…
O salonda yatıyor ben ise odamızda…
Bundan bir ay kadar önce bu sorunları onunla konuşmaya karar verdim.
“Evliliğimiz hakkında ne düşünüyorsun?” diye sordum.
“Gayet iyi gidiyor.” deyince çıldıracak gibi oldum,
“Nasıl iyi gidiyor? Aynı evde pansiyoner gibi yaşıyoruz, cinsel yaşamımız tamamen bitti. Sen buna evlilik mi diyorsun?” dedim.
Sen haklı çıktın sevgilim… Geç de olsa öğrendim, mutluluğu parayla da ünle de ilgisinin olmadığını… İyinin de kötünün de varlığının kaçınılmaz olduğunu da anladım artık. Bu düşüncemi öylesine içselleştirdim ki, Zen Ustaları gibi farklılıkları yadırgamıyor özümsüyorum bile. Şimdi yürüyen bir kötülük gördüğümde, Mevlana’nın “Bazı insanlar bize armağandır, bazıları ise ders…” sözü geliyor aklıma… Biliyorum artık kötülerden arınmış bir dünyanın olanaksız olduğunu
Doğruları öğrenmem çok zaman aldı sevgilim. Ben ün ve zenginlik hayalleri kurarken, sen bir deniz kıyısında yıldızların altında gitar çalmayı düşlüyordun. Ben lüks bir yaşamı ve ünlü olmayı düşünürken sen bir patikada bisikletle yolculuğu… Ben sadece iyilerin olduğu bir dünyayı olanaklı görürken, sen bunun mümkün olamayacağını Herakleitos’tan ve diğer filozoflardan örnekler vererek anlatıyordun.
Bilmiyorum belki de
“Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilirler.” Emerson
Visualization (Zihinde canlandırma…) bir insanın hayallerini gerçekleştirebilmesi için inanılmaz etkili bir yöntem. Çünkü düşünceler geleceğin tasarımıdır. Şu anda düşündüklerimizle yarın neler olacağını belirliyoruz. İşte gözümüzde canlandırma da seçtiğimiz imgelerle farkındalıklı etkili bir düşünme şeklidir.
Bu yöntemi hayatınızın birçok alanında kullanabilirsiniz. Visualization, benim meditasyon yaparken de kullandığım bir yöntem…
Aslında farkına varmadan bunu hep yapıyoruz ama negatif olarak... Daha evden çıkmadan “Sıkışık trafiği, işyerinde olası sorunları gözümüzde canlandırıyoruz ve büyütüyoruz. Bu şekilde daha günün ilk ışıklarıyla güne olumsuz düşüncelerle başlıyoruz. Bu düşünceler adeta kendini gerçekleştiren kehanete dönüşüyor. Ancak zihinde canlandırma farkındalıkla yapılırsa tüm hayatınızı olumlu olarak etkileyebilir. Bunu yaparken tüm duyularınızı kullanın.
Bunu bir
Son zamanlarda boşanmalarda ciddi artış var. Özellikle çocuklu eşler, boşanma kararı vermeden önce iki kez düşünmeliler. Peki bu boşanmalardaki artışın nedeni ne? Boşanmalardaki artışın en temel nedenlerinden biri iletişim sorunudur. Çünkü susmak dinlemek demek değildir. Önemli olan anlamaya çalışmaktır. Empati eksikliği ilişkilerin dinamitidir.
Ne yapmalı?
1) İletişim kopma noktasına gelmişse, eşinize bir mektup yazın ve onu dinlemeye hazır olduğunuzu aslında yaşanan sorunlarda sizin de hatalarınız olduğunu belirtin.
2) Bir araya geldiğinizde sizi suçlasa bile onu anlamaya çalışarak sözünü bitirinceye kadar dinleyin. Arada bir anlattıklarını doğru anladığınıza inandırmak için tekrar edin.
3) Konuşma sırası size geldiğinde öfkelenmeden bu evlilikte yanlış giden durumları yargılamadan ve suçlamadan anlatın.
4) Onu değiştirmeye çalışmadığınızı olduğu gibi kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi açık bir dille belirtin.
5) Eleştirmek zorundaysanız eleştirinize öncelikle olumlu taraflarını söyleyerek başlayın ve asla “Sen zaten hep böylesin” gibi
Bu dünyaya kısa bir süre için konuk olduğumun farkındayım. Dünyaya gelen her insanın bir ömrü vardır; bu ömrü nasıl geçireceğiniz tamamen size bağlı… İsterseniz, karşılaştığınız insanlarla çatışarak ve sorunlardan da yakınarak geçirirsiniz, isterseniz da hayata hak ettiği değeri vererek… Bunu yapmanızın en büyük ödülü ise huzur ve mutluluktur.
Öyleyse işte önerilerim:
*Bunu başarmanın ilk koşulu farkındalıktır. İletişim içinde olduğunuz kim olursa olsun değer verin.
*Nezaket, samimiyet ve tevazudan asla vazgeçmeyin. Bu kuralı bir prensip olarak kabul edin, karşınızdakinin davranışına göre değil…
*Çalışın ama dinlenmeyi ıskalamayın.
*Gücünüz ölçüsünde ihtiyacı olanlara yardım edin.
*Başarılarınızla gurur duyun ama övünmeyin.
*Ailenize çok değer verin. Bilin ki; en zor koşullarda yanınızda kimse kalmasa da aileniz olacaktır.
Aslında her şey çok kolay; sevgi, ama zamanında… Tut ellerinden ve sarıl sevdiklerine… Şu dünyadaki konukluğunda iyi izler bırak. Sevdiğin kadar mutluluk toplarsın.
Çok yoğun bir dönemden geçiyordum. Bir kitabı yetiştirmem gerekiyordu. Adeta zamanla yarışıyordum.
Telefonum çaldı. Arayan tanımadığım biriydi. “Sizi basından biliyorum, yaşlıyım ve hastayım umarım sorularıma yanıt verirsiniz. Üst kat komşum sabahlara kadar gürültü yapıyor, haklarımı öğrenmek istiyorum.” dedi.
Ben de neler yapabileceğini uzun uzun anlattım. Sonra da çocuklarından söz etti. “İkisini de okuttum, çok da başarılı oldular. Ama bayramlar dışında ne arıyor ne de soruyorlar. Torunlarımı da görmeyi çok istiyorum. O değil de geceleri çok yalnızlık çekiyorum. Her akşam albümlere bakıyorum ve eski hatıralarla yaşıyorum. Onlar da beni ağlatıyor. Kızıma ‘Beni neden arayıp sormuyorsunuz,’ dediğimde; ‘Anne çok yoğunum,’ diyor. Ona da hak veriyorum. Yalnızlık meğer çok zormuş. Evde tek başımayım. Komşulardan gelen giden de yok.”
Ner
İlişkinizde mutluysanız, hayatınızdaki tüm zorluklar önemini yitirir. Bu nedenle önemlidir ilişkilerdeki mutluluk. Son zamanlarda boşanmalar artarken evlilikler azalıyor. Oysa aile mutluluğun da toplumun da temelidir.
İşte size 8 adımda mutluluk
1)İletişim kopma noktasına gelmişse, eşinize bir mektup yazın ve onu dinlemeye hazır olduğunuzu aslında yaşanan sorunlarda sizin de hatalarınız olduğunu belirtin.
2)Bir araya geldiğinizde sizi suçlasa bile onu anlamaya çalışarak sözünü bitirinceye kadar dinleyin. Arada bir anlattıklarını doğru anladığınıza inandırmak için tekrar edin.
3)Konuşma sırası size geldiğinde öfkelenmeden bu evlilikte yanlış giden durumları yargılamadan ve suçlamadan anlatın.
4)Onu değiştirmeye çalışmadığınızı olduğu gibi kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi açık bir dille belirtin.
5)Eleştirmek zorundaysanız eleştirinize öncelikle olumlu taraflarını söyleyerek başlayın ve asla “Sen zaten hep böylesin” gibi genellemeler yapmayın.
6)Onun sizin için değerli olduğunu ve onu sevdiğinizi sözü dolandırmadan doğrudan söyleyin.