Dünyanın ticaret ve finans dengeleri, tam şimdilerde, yeniden belirleniyor. Yeni bir para ve ticaret sistemi arayışlarını ve buna bağlı olarak atılan adımları biz, şu sıralar, en çok Asya tarafında görüyoruz. Trump’un işbaşına gelir gelmez Trans Pasifik Anlaşması’nı (TTP) iptal etmesini Çin, şimdi kendisine altın tepside sunulan bir avantaj olarak görüyor. Çin, çok yoğun ticaret yaptığı, G. Kore ve Avustralya ile yeni serbest ticaret anlaşmaları yapmaya hazırlanıyor. Ama daha da ötesi Çin, G. Kore gibi güçlü sanayi üreticisi ülkelerle ticari parasal birlikler de oluşturuyor. G. Kore, Çin’e karşı fazla veren ender ülkelerden biri ve şimdi Çin ile G. Kore yaptıkları anlaşma gereği doğrudan yerel paralarla ticaret yapacakları gibi, G. Kore elindeki yuan fazlasına dayanarak yuan cinsinden tahvil ihraç edecek. G. Kore, bu yolla dolar karşısında güçlü yerel paraların ticari saik dışında, finans ağı içinde de kullanılmasını sağlayacak çok önemli bir adımı atıyor. Çin ve Güney Kore’nin 2012 yılında yaptıkları Serbest Ticaret Anlaşması belki şimdilerde en güçlü sonuçlarını doğuruyor.
Öte yandan bugün 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe yaklaşmış bulunan katılım bankacılığı -faizsiz bankacılık- tarafında da çok önemli gelişmeler oluyor. İslami Finans Kurumları Muhasebe ve Denetleme Örgütü (AAOIFI) İslami finans piyasaları için, altın standardı kurallarını belirledi. Bu adım, faiz dışı finans araçlarının hızla çoğalması ve dünyada üretim odaklı yeni finansman modellerinin ortaya çıkmasına yol açacak ve bu süreci hızlandıracaktır.
Petro-dolarlar?
Geçen hafta Cumhurbaşkanı ile yaptığımız Körfez ülkeleri gezisinde de gördüm ki buralarda da petro-dolar sistemi bitiyor. Yani bu ülkeler petrol satışından kazandıkları milyarlarca doları yeniden gidip dolar bazlı Ponzi döngülerine yatırmak istemiyorlar. Bunu şimdiye kadar, ekonomik ve siyasi nedenlerle yaptılar ancak şimdi hem alternatifleri var hem de petro-dolar sisteminin bulundukları coğrafyaya nasıl acılar getirdiğini biliyorlar. İşte bu ülkelerin Türkiye’ye olan ilgisinin temel nedenlerinden biri de tam bu. Türkiye’de hem geleneksel finans piyasalarında hem de İslami finans alanında güçlü istikrarlı yapıların oluşması şimdi çok güçlü bir beklentidir.
Yeni sermaye...
Bütün bu resim bize, aynı zamanda, dünyada birikmiş sermayenin konum ve yer değiştirmekte olduğunu da gösteriyor. Doğu’dan, Güney’den Batı’ya kaynak aktarımı ve mali sermayenin Batı başkent ve finans merkezlerinde birikmesi, dolayısıyla dünyanın buralardan yönetilmesi döneminin de sonuna geliyoruz. Doğu kendi kaynaklarını artık kendi merkezlerinde tutacak finansal ağları, araçları oluşturuyor. Yani para sistemleri, yeni ticaret anlaşmaları devreye giriyor. Dolar bazlı finansal cambazlıkların yerini, girişim sermayesi odaklı üretim ve paylaşım ekonomisi alıyor. Bu sistemi en iyi karşılayacak olan anlayış da İslami finans çatısı. İşte tam burada Türkiye hem coğrafi olarak hem de ekonomi-finans dinamizmi olarak en avantajlı ülkelerden biri. Türkiye’nin tam bu kavşakta Varlık Fonu’nu kurması inanın tarihi bir adımdır. Varlık Fonu 16 Nisan sonrasının kurumlarından birisidir. Türkiye, 16 Nisan sonrası yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Avrasya coğrafyasının ticari ve finans merkezi olacaktır. Pasifik Asya’da yeni dünya düzeni nasıl Çin ve G. Kore gibi ülkeler üzerinden kuruluyorsa bu coğrafyada da Türkiye üzerinden dolar sonrası yeni dünya ticaret ve para-finans sistemi kurulacaktır.
16 Nisan...
Bu anlamda 16 Nisan’da verilecek evet oyları, yalnız Türkiye için bir anayasal değişikliğe yol açmayacaktır. Türkiye’deki sistem değişikliği, bölge için de dolara dayalı Ponzi finans sistemini ve bu sisteme dayalı soygunu bitirecek tarihi bir adımdır. Ortadoğu’nun, Kuzey Afrika’nın, Doğu Akdeniz’in bitmek tükenmek bilmeyen eşsiz kaynakları ve ekonomik gücü, gerçek sahiplerinin eline kalıcı olarak geçecek ve bölge halkı kalıcı refah ve barışa tarihi bir adım atacaktır.
Eski dünyanın kurucularından olan İngiltere, kendi düzenini Birleşik Krallık olarak kurarken, bu düzene commonwealth (ortak refah-zenginlik) adını vermişti. Ama bu commonwealth, önce İngiltere, sonra da Birleşik Krallığı oluşturan İskoçya, İrlanda vb ülkeler için sonra da -kalırsa- diğerleri içindi...
Şu sıralar İngiltere, kendisi için “commonwealth’ı” koruma doğrultusunda Avrupa’dan ayrılmayı yönetmeye çalışıyor. Kuzey Denizi kaynakları için İskoçya’yı eskisi gibi ikna edip, commonwealth birliğini sağlaması bile zor.
Şimdi, sanayi devriminin bilimsel ve düşünsel sınırlarını belirleyen İskoçya, İngiltere’nin commonwealth kandırmacasıyla kaynaklarına el konulan bir ülke olduğunu görüyor. Önce İngiltere’nin, sonra da ABD’nin işgal ederek, kaynaklara el koyarak sürdürdüğü düzen artık bitiyor.
Yeni gerçek bir commonwealth bu topraklar için 16 Nisan sonrası kurulacak.