Dünyanın sadece yüzde 45’i bir sosyal koruma ödeneği kapsamı altında. 4 milyar insan ise korunmasız. Sosyal güvenliğin bir insan hakkı olarak tanımlandığı ülkemizin, diğer ülkelere örnek olmasını diliyoruz
Temel bir insan hakkı olan sosyal koruma ya da sosyal güvenlik, yaşam boyu karşılaşılan kırılganlıklar, yoksunluklar ve yoksullukla mücadele için geliştirilen politika ve programları kapsıyor.
Sosyal koruma çocuklar, aileler, yaşlılar ve engelliler gibi kırılgan toplumsal grupları şemsiyesi altına alıyor. Bununla birlikte, hamilelik, işsizlik, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve genel sağlık koruması şeklinde kapsamlı bir çerçeve de içeriyor.
Sosyal koruma, sürdürülebilir kalkınmanın ve sosyal adaletin sağlanmasında, sosyal güvenliğin temel bir insan hakkı olduğu anlayışının yerleşmesinde anahtar bir rol oynuyor.
Evrensel bir insan hakkı olarak herkes için sosyal güvenlik, yoksullukla mücadele, sosyal adalet ve sosyal içerme, kapsayıcı büyüme, düzgün işleri ve refahı destekleme, verimliliği geliştirme, beşeri sermaye düzeyini yükseltme ve yapısal ekonomik dönüşümü gerçekleştirme anlamına geliyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Dünya Sosyal Koruma Raporu 2017 2019: Sürdürülebilir Gelişme Hedeflerine Ulaşmak için Evrensel Sosyal Koruma başlıklı yeni raporunda, sosyal korumanın kapsamı, sağlanan hizmetler ve sosyal koruma harcamaları ile ilgili küresel, bölgesel ve ülke düzeyinde veriler değerlendiriliyor. Raporda öne çıkan başlıklar şu şekilde:
- ILO’ya göre, dünyanın pek çok yerinde sosyal korumanın yaygınlaştırılmasında belirli bir ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen, sosyal güvenlik hakkı ne yazık ki hala dünya nüfusunun çoğunluğu için bir gerçeklik haline gelebilmiş değil. Bu anlamda, rapordaki verilere göre dünya nüfusunun sadece yüzde 45’i etkili bir şekilde en az bir sosyal koruma ödeneğinin kapsamı altında. Buna karşılık, küresel nüfusun yarısından fazlası, yaklaşık 4 milyar insan korunmasız durumda.
Çocukların durumu...
- ILO tahminlerine göre, küresel nüfusun sadece yüzde 29’u çocuk ve aile yardımlarından yaşlılık aylığına kadar geniş kapsamlı bir sosyal güvenlik sisteminin koruması altında. Diğer taraftan, küresel nüfusun yüzde 71’i, ki bu da 5.2 milyar anlamına geliyor, sosyal risklere karşı korunmasız ya da kısmen koruma altında.
- Sosyal koruma kapsamı açısından en zor durumda olan bölgeler, Afrika, Asya ve Arap ülkeleri.
- Dünyadaki çocukların sadece yüzde 35’i sosyal korumaya etkin şekilde sahip. Diğer taraftan, küresel düzeyde çocuk nüfusun neredeyse üçte ikisi, yani 1.3 milyar çocuk sosyal koruma kapsamında değil. Çocuklara yönelik özellikle Afrika ve Asya’da tablonun oldukça kötü durumda olduğunu söylemek mümkün.
- Çalışma yaşındaki kadın ve erkeklere yönelik sosyal koruma çerçevesine bakıldığında, daha çok doğum ve engellilik ile iş kazası ve işsizliğe karşı korumanın sağlandığı görülüyor. Bununla birlikte, raporda kapsamın hala sınırlı olduğunun da altı çiziliyor.
- Gelişmekte olan ülkelerde işgücü piyasasında kadınların desteklenmesine yönelik çabalara rağmen, doğum yapan kadın çalışanların sadece yüzde 41’i doğum yardımı alıyor. 83 milyon anne ise sosyal koruma kapsamı dışında.
- Küresel düzeyde işsizlerin sadece yüzde 21.8’i işsizlik yardımı kapsamında, bu da 152 milyon işsizin kapsam dışında olması anlamına geliyor.
Türkiye örnek ülke
Sosyal koruma çerçevesinin yeterli düzeyde olmaması, insanları yoksulluğa, eşitsizliğe ve yaşam boyu maruz kaldıkları sosyal dışlanmaya karşı savunmasız bırakıyor, dahası ekonomik ve sosyal kalkınmaya engel oluyor. Dolayısıyla, dünya nüfusunun geriye kalan yüzde 55’i için herkesin sosyal koruma sisteminin bir parçası olduğu, en azından temel seviyede bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması için daha fazla çaba harcanması gerekiyor.
Bu bakımdan, toplumun tek bir ferdinin dahi geride bırakılmadığı ve sosyal güvenliğin herkes için bir insan hakkı olarak tanımlandığı ülkemizin, sosyal güvenliğin sınırlı olduğu ülkelere örnek olması dileğiyle.
Bölgeler arası uçurumlar var
- ILO verilerine göre küresel işgücünün çok sınırlı bir bölümü, iş kazasına karşı korumaya sahip.
- Küresel düzeyde engellilerin yalnızca yüzde 27.8’i engellilere yönelik sosyal koruma çerçevesinin içinde yer alıyor.
- Dünya genelinde GSYİH’nın sadece yüzde 3.2’si çalışma çağındaki insanlara gelir güvencesi sağlamak için sosyal koruma harcamalarına ayrılıyor. Oysa, bu insanlar dünya nüfusunun önemli bir bölümünü temsil ediyorlar.
- Küresel düzeyde emeklilik yaşının üzerindeki kişilerin yüzde 68’i yaşlılık aylığı alıyor. Ancak pek çok ülkede bu aylıkların miktarı o kadar düşük düzeydeki yaşlı bireyleri yoksulluktan kurtaramaya yetmiyor. Birçok ülkede çalışanların emeklilik dönemine ilişkin sosyal koruma çerçevesi ile sosyal adalet arasındaki ilişki konusunda kuşkuları olduğu görülüyor.
- Yaşlılar için emeklilik ve diğer yardımlara yapılan harcamalar, ortalama olarak GSYİH’nin yüzde 6.9’unu oluşturuyor. Ancak bölgeler arasında ciddi uçurumlar söz konusu.
Rapordaki verilere bakıldığında, Türkiye’de GSYİH içindeki payı 1995 yılında yüzde 5.6, 2000 yılında yüzde 7.7 düzeyinde olan sosyal koruma harcamalarının son yıllarda yüzde 13’ler seviyesine yükseldiği görülüyor.