Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından her yıl düzenli olarak yapılan araştırmalardan biri de “Hayat Nasıl Gidiyor? İyi Halin Ölçümü” (How is Life?: Measuring Well-Being).
Araştırmada esas olarak “hayatı iyi yapan nedir?” sorusuna cevap aranıyor. 2017 yılı raporunda OECD ülkelerinde yaşayan insanların iyi haline ilişkin genel bir resim ortaya konuyor. Raporda ele alınan ülkelerden biri Türkiye. Bugünkü yazımda, OECD verilerinden hareketle “Türkiye’de hayat nasıl gidiyor?” sorusuna cevap vermeye çalışacağım.
Her ne kadar Türkiye OECD ülkeleri içinde en düşük istihdam oranına (2016 için yüzde 51) sahip ülke olsa da, 2005’ten bu yana yarattığı istihdam artışı ile OECD ortalamasını beşe katlamış durumda. 2005’ten beri Türkiye’de istihdam oranındaki artış yüzde 6.2 iken, aynı dönem için OECD ortalaması sadece yüzde 1.2.
İş ve yaşam dengesi
Diğer taraftan, Türkiye’de uzun dönemli işsizlik oranı 2016 itibarıyla (yüzde 2.2) 2005’in yarısı seviyesine inmiş durumda.
OECD raporu, geçtiğimiz on yılda Türkiye’de iş - yaşam dengesi açısından önemli gelişmelerin yaşanmış olduğunu ortaya koyuyor. Bu anlamda, 2006’da 50 saat veya daha fazla mesai yapanların, yani çok uzun saatlerle çalışanların yüzde 49.7 olan oranında büyük bir düşüş yaşanmış olmakla birlikte, bu oranın 2016 yılı itibarıyla OECD içinde en yüksek olduğu ülke yine Türkiye (yüzde 33.8).
Diğer taraftan, Türkiye’de iş yükünün fazla olduğunu düşünen çalışanların oranı 2010’da yüzde 73’e kadar yükselirken, 2015 itibarıyla yüzde 55’e gerilemiş durumda.
Sağlık durumu, eğitim ve beceri düzeyi, sosyal destek (arkadaşlar ve aileler tarafından görülen destek) ve çevre kalitesi açısından Türkiye, OECD ortalamasının altında yer alıyor. Ancak Türkiye söz konusu göstergeler açısından geçmiş yıllara göre gelişme kaydetmiş durumda. Türkiye’de ortalama yaşam beklentisi 78 yıl.
2014 ve 2016 yılları arasında eğitime katılım oranları 3 puan yükselmiş. Son on yılda sosyal destek düzeyinin de yükselmiş olduğu görülüyor.
Bu anlamda, ihtiyaç duyması durumunda yardımcı olabilecek arkadaşlara veya akrabalara sahip olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 80’den yüzde 86’ya çıkmış. Bu, söz konusu gösterge itibarıyla OECD ülkeleri içindeki en yüksek ilerleme anlamına geliyor.
Konutta ve çevresel koşullarda gelişme
OECD raporuna göre, Türkiye’de son on yılda konut karşılanabilirliğinin geliştirildiği görülüyor. Temel hijyene erişimin olmadığı konutlarda yaşamını sürdürenlerin oranı OECD ortalamasındaki düşüşe kıyasla Türkiye’de altı kat daha düşmüş. Diğer taraftan, yüzde 8.2’lik oranla OECD ortalamanın üzerinde kalmış.
Çevresel koşullar bakımından da yerel su kalitesinden memnun olduğunu ifade edenlerin oranının halihazırda 10 yıl öncesine göre 4 puan daha yüksek. Diğer taraftan, hava kirliliğine maruz kalma oranı 2005 ile 2013 yılları arasında yıllık bazda yüzde 12 düzeyinde artmış.
Rapordaki verilere göre, Türkiye 2005 yılından bu yana yaşam memnuniyeti göstergesi itibarıyla OECD ülkeleri içinde gelişme gösteren ülkeler arasında.
Türkiye’de gerçekleşen cinayet oranı OCED ortalamasının yarısından az olmakla birlikte, nüfusun yüzde 61’i geceleri yalnız yürürken kendini güvende hissettiğini ifade etmiş. Söz konusu oran da yüzde 69 olan OECD ortalamasının altında.
OECD verilerine göre, küresel ekonomik krizin de etkisiyle 2009 yılında Türkiye’de yüzde 59.4 ile en yüksek seviyesine ulaşmış olan işgücü piyasası güvencesizliği, ne yazık ki henüz kriz öncesi oranına gerilememiş durumda. Ayrıca, işgücü piyasası güvencesizliğinin OECD ülkeleri içinde en yüksek olduğu ülke Türkiye.
Araştırma kapsamında web sitesi üzerinden kullanılan oylara göre, Türkiye’deki en önemli sosyo-ekonomik konular; sağlık, eğitim ve yaşam memnuniyeti.