İki insan birbirinden ne kadar farklı olabilirse, o ölçüde farklı iki kadın. Başka aileler, başka kültürler, adeta bambaşka dünyalar. Yeşim Ustaoğlu’nun bugün gösterime giren filmi ‘Tereddüt’, bu iki dünyanın kesişme noktasına bakıyor: Kadınlık durumuna.
Elmas (Ecem Uzun), nüfus kağıdına göre 18, aslında 15 yaşında. Baskıcı kaynanasına insülin iğnesi yapmak, çarşaflarını dümdüz etmek ve geceleri kendisinden en az 20 yaş büyük kocası tepesine çökmesin diye dua etmekten ibaret hayatı. O dört duvar arasında kendisine ait tek bir alanı; tek isyanı var: Balkonda
Şehnaz (Funda Eryiğit), 30’lu yaşlarında bir psikiyatr. Sarp kayalarla çevrili, rüzgarı sert esen, dalgalı bir deniz kenarında, bir taşra kasabasında görev yapıyor. Cinsiyet değiştirmek isteyen genç kız, sinirini bozdukları gerekçesiyle hayvanları öldüren çocuk gibi sıradışı hastaları var. Son derece şık, tasarım dergilerinden fırlamışa benzeyen bir evi ve moda dergilerinden fırlamışa benzeyen de bir kocası. Adı Cem (Mehmet Kurtuluş).
Evde bitmeyen sevgisizlik
Risotto’lar pişirip karısı rakı içmek isterken, kırmızı şarap açan bu havalı ve narsist mimar kocayla geçirdiği her anda yalnız Şehnaz. Başka bir şehirde, muhtemelen İstanbul’da yaşayan Cem’le Skype üzerinden süren, bir araya geldiklerinde ise Cem’in bencilliğini bütün çıplaklığıyla yansıtan bir cinsel hayatları var. Yalnız kaldığında “Gönlüm isterse gelirim, bitmeyen aşkla sevişirim, seyret bak uçurum dağından dümdüzdür vadim” gibi Yıldız Tilbe şarkıları mırıldanan bir kadın için bitmeyen bir sevgisizlik yaşanıyor o evde.
Ve bu iki kadın, terapi seansında baş başa kalıyorlar. Biri doktor biri hasta olsa da, ruhlarının alacakaranlığında bir buluşma yaşanıyor. Psikodramayla hayatının kilit noktalarına dönen Elmas kendisini terk eden annesiyle yüzleşirken, Şehnaz da o evlilik içindeki yalnızlığı, mutsuzluğu, hatta ‘köleliğiyle’ yüz yüze geliyor.
Derin karakterlere ‘atladılar’
Yeşim Ustaoğlu, iki kadın için yazılabilecek en karmaşık, derin ve boyutlu karakterleri yazıp, Funda Eryiğit ve Ecem Uzun’a armağan etmiş sahiden. Neden röportajlarda hep “Hemen atladım, hiç kaçırmak istemedim” dediklerini anlıyorsunuz. Her ikisi de bunun hakkını tam anlamıyla veriyor. Hele o izleyeni de oynayanı da gözyaşlarına boğan psikodrama sahnesi tüyler ürperten bir düet gibi.
Narsist kocada Mehmet Kurtuluş, Şehnaz’ın hayatındaki nefes alma alanı doktor Umut’ta Okan Yalabık, etkileyici performanslarıyla onları destekliyor. Elmas’ın hayatının kabusu kocada Serkan Keskin’le kaynanada Sema Poyraz da az zamanda çok boyutlu karakterler çizmeyi başarıyorlar.
Filmin çekildiği Karasu deli esen rüzgarı, tekinsiz havasıyla karakterlerin duygu değişimlerine, yalnızlıklarına, kırılganlıklarına mükemmel bir fon oluşturmuş.
Kadının iç dünyasına, kadın - erkek ve genel olarak insan ilişkilerine dair çarpıcı ve cesur bir film ‘Tereddüt’. Evet, Elmas maalesef artık dilimize yerleşen deyimle bir ‘çocuk gelin’ ama bunu anlatırken de “Bakın, bu yarayla ilgili mesajlarım var” yoluna sapmıyor. Duygulara bakıyor, orası daha evrensel, hepimizde aynı. Etkileyiciliği de en çok buradan geliyor zaten.