Ali Değermenci

Ali Değermenci

ali.degermenci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haftalardır gündemde olan ABD’nin bir önceki başkanı Trump, yalan beyanda bulunması ve seçimlerde toplanan paralardan seks yıldızına ‘’sus payı’’ ödenmesi nedeniyle salı günü gözaltına alındı. Mahkeme süreci başlamış oldu. Konu yalan konuşmak; ABD’de siyasetçinin kandırma, yalan konuşması çok kötü bir durum olarak değerlendiriliyor. Fakat aynı ABD, Irak’ta bir milyondan fazla sivil halkın ölümüne neden olan ‘’Irak İşgali’’ne yönelik hiçbir süreç başlatmadı. 

Aydınlanma ile birlikte batı medeniyeti seküler değerleri, dinsel öğretilerden daha önemli hale getirdi. Erdem, iyi insan, yalan konuşmamak gibi… Bunların bir kısmını da kanunlarla suç olarak tanımladı. 

Haberin Devamı

Yalan konuşmak insanlık tarihinin her döneminde “kötü bir olay” olarak değerlendirilmişti. Aydınlanma öncesi, yalan dinsel nedenlerle “günah”, seküler dönemde ise etik açısından da olumsuz, hatta suç (ceza) olarak tanımlandı. 

Yalana karşı hakikatli duruş sergileme bir erdem olarak belirlendi. Modernite ile birlikte hakikat dinsel değil, seküler değerlerle tanımlandı. Aydınlanmanın ahlak kuralları Tanrı’ya dayandırılmadan, cennet-cehennem ikilemine vurgu yapılmadan toplumsallaştırılmaya çalışsa da bu konuda tam bir başarı elde edildiğini söylemek oldukça zor olacaktır. 

“Akıl, hakikati yerinden  etti ve hakikat sevilecek, bütün gidiş gelişlerimizde aranacak bir şey olmaktan çıkıp bir savın özelliği haline geldi”.  

Hakikat / John D. Caputo (Kapı Yayınları) 

Post-Truth (hakikat sonrası) kavramı, Oxford Dictionaris tarafından 2016 yılının en popüler sözcüğü kabul edildi. Nedeni ise yalan konuşmanın artık sıradanlaşması, hakikat döneminin sona ermesi, hakikatin göreceli bir kavram olmasıyla açıklanıyordu. Post-Truth kavramının bir anda gündeme gelmesi yine Trump’un ABD Başkanı seçilme süreciyle uluslararası alanda yayıldı. Çünkü 2016 yılı ABD seçimlerinde Donald Trump’un seçilmesinde, İngiltere’de Brexit kararının alınması için sosyal medya üzerinden manipülasyon yapılarak başarı elde edildiğini biliyoruz. 

Cambridge Analytica skandalı 

Haberin Devamı

Cambridge Analytica, Facebook üzerinden bir program ile Trump’ın seçimleri Clinton’a karşı kazanmasında, Birleşik Krallık’da da Brexit kararının alınmasında kullanıldı. 2018 yılında olay deşifre oldu ve Cambridge Analytica Skandalı olarak tanımlandı. 

“Artık tüm toplum ve sosyal alan bir simülarktan ibarettir ve gerçeğe ulaşma hedefinin yerini hazza ulaşma almıştır’’. 

Yalanın Siyaseti / Yalın Alpay (Destek yayınları)  

Popülist, milliyetçi Trump 

Amerika ve Batı’nın seçkinleri Trump ile olan savaşını hiç durdurmadı. Çünkü Trump geleneksel ABD siyasetinin dışında bir portre çizdi. Aşırı milliyetçi ve popülistti. Kullandığı dil avam olarak birçok kesimin tepkisini çekebiliyordu. Trump’ın diğer devlet başkanlarına yönelik kullandığı tavırlar (Beyaz Saray’da Merkel ile buluşup elini sıkmadan toplantıyı bitirmesi), sözler hem eleştirildi hem de ahlaki bulunmadı. Özel hayatındaki ilişkiler ve sürekli yalan söylemesi ise bir başka sorundu. İşin doğrusu Post-Truht üzerine kitaplar yazan kişilerin hemen hemen hepsi siyasetin yalan ile yapıldığını, hakikatin göreceli bir hal aldığını, hangi duruma, hangi açıdan gibi değerlendirmelere tabi tutulduğuna vurgu yapıyorlar. Yani hakikati öldürdüler ya da öldürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ne yazık ki popülizmin yükseldiği, yalan söylemenin kötülenmediği, hileli yoldan kazanç elde etmenin (köşeyi dönmenin) yüceltildiği bir dönemdeyiz. 

Haberin Devamı

Trump konusunda ABD’nin ve dünya elitlerinin hakikat ve erdem açısından eleştirileri çok doğru ve yerinde. Trump her açıdan kötü bir portre çiziyor, eleştirilmesi çok doğru ve hatta yeniden aday olup seçilmemesi dünya siyaseti açısından iyi olabilir. Fakat olayı hakikat, erdem, ahlak hatta demokratça değerlendireceksek, ABD elitleri ya da dünyadaki seçkinler, Trump olayı ile aynı anda gerçekleşen Birleşik Krallık’ın Brexit kararını hiç gündem yapmadılar. Bu karar, referandumda Cambridge Analytica’nın hileli çalışmasıyla elde edildi. Seçkinler bu konuyu Trump gibi gündem yapmadılar. 

1 milyon Iraklı’nın ölümüne sebep olan Bush 

Olayı ABD’den açtığımız için oradan devam edersek, 2003 yılında ABD Başkanı olan George W. Bush, “nükleer silah var” yalanını söyleyip, hileli belgeler oluşturarak Irak’ı işgal etti ve bir milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Bir ülke işgalle birlikte talan edildi, petrolleri ABD tarafından alındı, kentler bombalandı.  

ABD’nin ahlakçı seçkinleri, yargıçları, hâkimleri, mahkemeleri Trump’ın seks yıldızına “sus payı” olarak verdiği bağış paraları nedeniyle mahkemeye çıkarılmasını büyük bir erdem olarak sunarken, Bush’u bir mahkemede yargılayıp insanlığın yüz karası, yalancı siyasetçi diyebildi mi? Diyemedi, hâlâ da diyemiyor, diyemiyecekler de… Adaletin, hukukun en yüce değer olduğunu bütün dünyaya satan ABD, Stalin ve Naziler’den sonra en büyük insanlık suçunu işleyen Bush için ne yapabildi? 

Hakikati savunanlar da postmodern dünyanın gerçekliğine uyuyor, hakikati göreceli hale getiriyorlar.  

Kime göre, zamana göre,  politik tutuma göre.  Evet hakikat öldü.