Fikstür konusunadaki adaletsizliği ilk kez 19 Eylül 2006’da olmak üzere beş kez yazdım, televizyonda defaatle anlattım.

Son yıllarda kendime en sık sorduğum sorulardan biri şu: “Spor yazarları olarak Türkiye’de/hatta yeryüzünde fonksiyonumuz ne? Bir spor yazarı tam olarak ne işe yarar, fani dünyada eğer bir Çupi veya Koloğlu efekti bırakamayacaksak mesleki varoluş nedenimiz ne ola ki? Ki en azından benim artık bu efsanelerin tırnağı olmayacağım çok açıkken... Oyunu futbolcu oynuyor, antrenör düşünce üretiyor, hakem yönetiyor. Kulüp yöneticisinin bile transfer vs. ile işleyişe bir tesiri var. Spor yazarının rolü ne ki bu oyunda?”
Yılda bir-iki kez sorularıma eksik de olsa cevap bulduğum, deyim yerindeyse “az da olsa işe yaradığımı hissettiğim” anlar olur; geçtiğimiz hafta içi de böyle iki hadise yaşadım üst üste: Birincisi, 2007’den beri hemen her yıl kaleme aldığım, Türkiye’de Avrupa Birliği oyuncularının serbest dolaşımı hususunda 2013’te nihayet somut adımlar atılması... Gerek 1963’te imzaladığımız Gümrük Birliği anlaşmamız, gerek Ankara Anlaşması, gerekse Kolpak, Simutenkov, Bosman ve Nihat Kahveci davaları gibi hususların nihayet yerel spor gündemimizde tartışılıyor olması mutluluk verici.
***
Geçtiğimiz hafta yaşadığım diğer mutluluksa fikstür çekimi ile ilgiliydi. O konudaki adaletsizliği de ilk kez 19 Eylül 2006’da olmak üzere beş kez yazdım, televizyonda defaatle anlattım. Son 20 yılda Türkiye’de fikstür çekilirken 4 büyüklere numaraları önden, çekilişsiz olarak teslim edilir, böylece derbilerin haftaları kurasız olarak belirlenirdi. Bu uygulamada amacın, derbilerin ilk haftalara gelmemesi, böylece ligde heyecanın erken bitmemesi; yine büyük maçların ulusal takvim öncesine denk gelmemesi, milli oyuncuların göreve yorgun çıkmaması olduğu söylenirdi. Her sene gerekçeler artırıldı; Ankara takımları birbirleriyle son hafta oynamasın, İstanbulspor’la, Adanaspor anlaşmasın derken 2009-2010’da nirvanaya ulaşıldı, fikstür çekimi tam bir komediye dönüştü: 3 sezon üst üste TS-FB, son hafta oynadılar (Ki normalde bunun ihtimali 4913’te 1)... Beşiktaş ilk 9 hafta, Fenerbahçe de son 13 hafta Ankara-İstanbul haricinde bir yere gitmediler. Beşiktaş, üst üste 15 sezonda 14 kez ligi deplasmanda bitirdi. G.Saray’sa 11 sezonda yalnızca bir kez deplasmana gitti!
Dünyada eşi, benzeri görülemeyecek bu tesadüflere yaptığım itirazlara M.Ali Aydınlar ve Digiturk kulak verdi, ilk kez 2 yıl önce büyüklere önceden numaralar verilmesi uygulaması kısmen durduruldu (Sadece Avrupa yakasının iki büyüğü Beşiktaş’la G.Saray’ın aynı hafta iç sahada olmaması için onlara önden toplar verildi). Bu seneyse fikstür çekimi Avrupa’daki benzerlerinden farksızdı, 18 takımı eşit şartlarda bir kaseye atıp, sadece stat detaylarını göz önüne alarak adaletli bir kura çektiler. Yani bu yıl derbilerin daha ziyade ilk haftalara denk gelmesi, F.Bahçe-G.Saray müsabakasının nispeten erken olması tesadüf değil, adaletin tecellisinin ispatı...

Haberin Devamı

Fikstür algoritması

Haberin Devamı

Tabii bu arada, “fikstür çekimi” diye adlandırdığımız şey, “bütün bir fikstürün hafta hafta kura ile belirlenmesi” anlamı taşımıyor. Türkiye’deki 34 haftalık fikstür (veya İspanya’daki 38 haftalık fikstür) önceden belli, takımlar sadece birinci hafta fikstüründeki yerlerini çekiyorlar. Birinci hafta fikstürü belli olduğu anda zaten 34 haftalık fikstür de belirlenmiş oluyor. Yani fikstür çekimi dediğimiz şey esasında yalnızca bir kâsenin içinde 1’den 18’e kadar topların konulması ve 18 Süper Lig ekibi temsilcisinin sırayla gelip birer top çekmesinden ibaret...

Haberin Devamı

Fikstür gururu

Bu sene Konya 1 numaralı topu çekmiş, 2 numaralı top Fenerbahçe’ye verilmiş, Kayseri 3, Sivas 4 ve nihayetinde Bursa 18 numaralı topla ilk hafta maçlarındaki yerlerini almışlar. Fikstür, otomatik takip esasıyla yapılandırıldığı için, bir sporseverin elinde ilk hafta fikstürü varsa, bütün bir sezonun fikstürüne de sahip demektir. 18 takımın 17’si ligde aynı sırayı takip ediyorlar, sadece Eskişehirspor’un fikstürü o sırayla gitmiyor (Bunun nedeni tamamen matematiksel). Bu yüzden her takım Eskişehir ile içeride oynadığı haftadan bir sonraki maçını da iç sahada oynuyor, yalnızca (dizinin en başındaki) 1 numaralı topu çeken Konya ve (dizinin en sonundaki) 18 numaralı Bursa hariç...
Şimdi, elimizde yalnızca aşağıdaki Süper Lig ilk hafta fikstürü olduğunu düşünelim:
Örneğin ilk hafta Ç.Rize ile oynayan Gençlerbirliği’nin sıradaki rakiplerini bulmak için saat yönünde ilerlemek yeterli... Yani G.Birliği’nin ilk yarı fikstürü şöyle: Ç.Rize, Akhisar, Karabük, Kayseri, Konya, F.Bahçe, Sivas, Kasımpaşa, Elazığ, Eskişehir (sıra kendisine geldiğinde Eskişehir’le oynuyor), Trabzon, K.Erciyes, G.Antep, Bursa, (Eskişehir’i atlıyoruz), G.Saray, Antalya, Beşiktaş...

Başka bir formül

Bu fikstür algoritması hemen hemen dünyanın her yerinde uygulanıyor, Almanya ve İspanya gibi büyük ligler de dahil. Numaraları ardışık olan kulüplerin fikstürde birbirlerini takip etmesi sayesinde her takımın bir hafta iç, bir hafta dış sahada olması sağlanıyor temelde. Ancak bu takip hususu zaman zaman bir kulübe önemli dezavantaj da sağlayabiliyor. Örneğin bu yıl fikstürde F.Bahçe’yi takip eden Sivas’ın her rakibi biraz yıpranmış olarak Sivas’a gidecekken; her rakiple sarı-lacivertlilerden bir önce oynayacak Konya, doğusundaki rakibine göre bir miktar avantajlı oluyor.
Bu durumda akla şu soru geliyor: Takip esasına dayanmayan bir fikstür mümkün değil mi? 18 takımın 18’ini de bir hafta içeride, bir hafta dışarda oynatacak; Beşiktaş-Kasımpaşa ve Kayseri-Erciyes gibi özel durumları olan ekipleri aynı haftada aynı şehre denk getirmeyecek ve geri kalan tüm fikstürü random (rastgele) oluşturacak bir fikstür yazılımı üretilemez mi?
Bence üretilebilir. Yöntemi, avantajları ve dezavantajları konusundaki önerilerinizi meleke.com’a ya da twitter.com/ugurmeleke’ye bekliyorum...