15 Temmuz sonrası TSK’da bir “devrim” süreci yaşanmakta.
Kafalar karışık.
“El yordamıyla” değil “bilimsel” mercekten bakarak “sapla samanı” ayırarak sağlıklı yorum yapmak istedim.
“TSK’da kurumsal dönüşüm konusunda doktora yapmış olan” üniversite öğretim üyesi ve güvenlik uzmanı, değerli görüşlerini TV ekranlarından da izlediğiniz Metin Gürcan’ın analizini aldım. (T24 internet sitesinin yazarıdır.)
Kendi yorumlarımla da harmanlayarak sunuyorum.
.........................
- Kuvvet komutanlarının Milli Savunma Bakanı’na bağlanması, Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a bağlanmasıyla “ortaya karışık” bir servis mi yapılmış oluyor?
Hayır.
Bunun net ve modele dayalı bir “paradigma” değişikliği olduğunu söyleyebilirim. (Genelkurmay Başkanı’nın Başbakan’a bağlı olması Anayasa emridir. Anayasa değişikliğiyle başkanlık sistemine geçilirse herhalde Cumhurbaşkanı’na bağlanacaktır.)
Genelkurmay Başkanı böylece bir “koordinatör makam olarak simgesel komutan” haline dönüşmekte.
Ankara’nın tansiyonunu ölçmek için artık “Genelkurmay’ın ışıkları yanıyor mu” diye bakmak geçerliğini yitiriyor.
Bu model ABD’den esinlenmiş görünüyor.
Michael Desch’in “gücü böl-parçala-rekabet üret ve yönet” teorisinin hayata geçirilmesidir.
Önce...
“Jandarma” ve “Sahil Güvenlik”in tam olarak İçişleri Bakanlığı’na, ardından Kara, Hava, Deniz kuvvetlerini bağımsız birer güvenlik aktörü olarak seçilmiş sivil irade olan Milli Savunma Bakanlığı’na bağlayan bu “kökten değişiklik” silahlı gücün sivil siyasal iradeye transferidir.
Burada önemli olan, zincirin halkalarının “yasama, yürütme, yargı” bağımsız erkleriyle sürmesidir.
Yani...
Sivilleşme, demokratikleşmeye uzanmalıdır.
Aksi halde silahlı güç, yasama, yürütme ve yargıyla birlikte tek bir egemen siyasi irade de toplanmış olur ki bu da risklidir.
- Esinlenildiği izlenimi veren ABD modeli nasıldır?
Amerika’da Genelkurmay Başkanı semboliktir.
Silahlı Kuvvetler de saygın ve deneyimli bir komutan bir tür koordinasyon, sivil siyasetle ilişkiler görevlisidir.
Türkiye’ye gelen ABD Genelkurmay Başkanı Org. Dunford böyle görülmeli.
Amerika’da “kara”, “hava”, “deniz”, “deniz piyadesi” ayrı ayrı komutanlıklardır. Doğrudan Başkan’a bağlıdırlar.
Aralarında abartılmamış rekabet, dinamizm vitesini yükseltir.
Her birinin bütçeleri ayrıdır. Kendi eğitim kurumları vardır.
Sivil denetimin yanı sıra kendi denetimlerini de yaparlar.
Ama...
Bütünlük ilkeleri ve ruhu önemlidir.
Bunu da sayısı 5 olan bölge komutanlıklarında yukarıda sıraladığım dört kuvvetin savaş unsurlarını bir araya getirerek ve kullanarak sağlar.
Afrika Savaş Komutanlığı.
Secur (NATO).
Asya Pasifik.
Güney Amerika.
Merkez Kuvvetler Komutanlığı (Bizim bulunduğumuz Ortadoğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika görev alanıdır. Buranın komutanı Votel, hatırlayın 15 Temmuz gecesi tutuklanan generaller için “Biz onlarla iyi anlaşıyorduk” demişti.)
............................
Türkiye’de Harp Okulları, ABD modelindeki gibi kendi komutanlıklarına değil, Milli Savunma Üniversitesi adıyla kurulacağı açıklanan akademik kurum çatısında toplanıyor.
Başına gelecek rektör sivil mi, asker mi olacak?
Henüz bilinmiyor.
Ancak...
“Sivil entelektüel” dinamiğinin de katkısı için bu üniversitede siviller de eğitim almalı. (Hibrit yapı)
Sonra onlara ilgili sivil durumlarda görev verilebilir.
Örneğin...
MSB yeniden ve büyük çaplı olarak yapılanıyor.
Bu yapılanmada askeri üniversiteden eğitim görmüş sivil uzmanlar insan kaynağı ihtiyacını karşılayabilir.
..........................
Bu konuyu yazmayı sürdürmekte fayda var.