10.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Dün ilk yarıda Fenerbahçe sadece 2 kez Tuncay'ın çıkarken kaptırdığı top sonrası Sivas'a pozisyon değilse de pozisyon ihtimali verdi. İkisinde de ters ayak üzerinde yakalanmalarına rağmen kalabalık dönüp Sivas'ı ceza sahası içine sokmadılar. 7 haftadır bu 4-4-2 varyasyonunu oynayan ekip, Löw devrinden bu yana en iyi Fenerbahçe. Daha iyi hücum yapan, ya da daha iyi savunan kadrolar olmuştu ama oyunun iki yönünü bu derece kullanan başka bir takım bu kulüpte görülmedi. Tabii bunun üzerine bir penaltı olmak üzere iki pırıltılı golün sahibi Alex'in varlığı da eklenince, Süper Lig standardının çok üzerinde bir takım ortaya çıkıyor. Her hafta aynı standartta olup, oyununa çözüm bulunamayan bir Fenerbahçe'yi en son ne zaman izlemiştik. Hücum ve savunmayı aynı özen ve etkinlikle kullanıp, rakiplerine az açık veren ama istediği an büyük kalabalıkla rakip alana yığılan bir Fenerbahçe'yi. Ya da dün olduğu gibi karambolleri bile sürekli kazanan bir takımı. Bu parlak oyunun Sivas'a biraz daha pozisyona benzer şanslar tanıması ikinci yarıda Fenerbahçe'nin maçı rölantiye alma çabasıyla oluştu. Fenerbahçe'nin bu işi hâlâ çok iyi yapamadığını söylemek lazım. Fizik yeterlilikleri çok üst düzeydeyken oyunu kontrol altında rölantiye çevirme çabasına giriştiler ve tabii olmadı. Bu durumdan takımı çıkaran ise bugüne kadar herhangi bir statta (buna Kadıköy de dahil) duyduğum en yüksek desibelli tezahüratı yapan seyirci oldu. Tüm gelir gruplarından aynı şiddetle çıkan bir sesti bu.Yozgatlı'nın vasatı geçmeyen ve savunma yönünde ligin en iyi sol beklerinden olan Hayrettin'e takılan oyunu sonrası yerini Kemal'e bırakması da, maçın eski temposuna yaklaşmasına yardım etti. Kemal bunca maç ve fizik eksiğine rağmen bu oyunu çok iyi bildiğini dün de gösterdi. Tek ses, tek yürek Daum, bu oyunu çok iyi kurduğu için kutlanmalı. Artık sadece pozisyona değişiklik yaptığı için de. Nobre çıkar, Semih girer, Yozgatlı çıkar Kemal girer. Ama keşke bunları Şampiyonlar Ligi maçlarında da uygulayabilseydi diye hayıflanmamak da mümkün değil.Denizli maçında yazımın başlığı "Fenerbahçe'yi böyle yenemezsin"di. Bu, Galatasaray hariç tüm takımlar için geçerli. Daha yüksek tempoda, oynamak lideri devirmek için olmazsa olmaz şart. Ama bu tempoyu koyabilecek ülkede bir takım var mı? Asıl soru bu. mdemirkol@milliyet.com.tr Christoph kutlanmalı