15.12.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
ORGANİK UYANIŞ-17/GÜRKAN AKGÜNEŞ/CEREN BÜYÜKTETİK İstanbul
Tekstil ürünleri gıda maddelerinden sonra insan bedeniyle en çok ilişkide olan ürün grubudur. Kıyafetlerimizin üzerindeki boya artıkları ve kimyasallar, ter ve solunum yoluyla vücudumuza nüfus ediyor ve sağlığımızı en az gıda maddelerindeki kimyasallar kadar etkiliyor. Yapılan bazı araştırmalara göre bu kimyasalların bir kısmı alerjilere neden oluyor ve kanser riski taşıyor.
Günümüzde kullanılan tekstil ürünlerinin büyük çoğunluğunun ana maddesi elyaf. Elyaf, doğal ve sentetik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Doğal elyaflar hayvanlardan ve bitkilerden elde edilirken, sentetik elyaflar petrol ve türevleriyle bazı kimyasallardan yapay olarak üretiliyor. Ucuza mal edilmeleri, ütü ve yıkama kolaylığı nedeniyle sentetik kumaşlar tekstil sektöründe son derece gözde.
Kanserojen maddeler
Pamuklu ürünler de düşünüldüğü kadar sağlıklı değil. Pamuk üretiminde çok yoğun tarım ve böcek ilacı kullanılıyor. Tarım arazilerinin yüzde 2.4’ünün pamuk tarımı için kullanılmasına karşın, toplam tarım ve böcek ilacıyla kimyasal gübrenin yüzde 25’i pamuk tarımında kullanılıyor. Pamuk tarladan sonra da nihai ürün olana kadar birçok kimyasal işlem görüyor. Özellikle pamuğun ağartılması aşamasında kullanılan kimyasallar ve kükürt içeren boyar maddeler ürün üzerinde kalıntı bırakıyor. İşlenme aşamasında da pamuk liflerine alevlenmeyi geciktiriciler, ağartıcılar, kimyasal yumuşatıcılar, sentetik vaks ve son olarak da formaldehit sprey ekleniyor. Bu maddeler yıkamayla çıkmıyor ve doğrudan derimize ve soluduğumuz havaya nüfuz ediyor.
Hem sentetik elyaf hem de pamuk elyafından tekstil ürünü elde edilmesi sürecinde kullanılan kanserojen etkili azo boyar maddeler, alerjik kumaş boyaları ve ağır metal içeren maddeler terleme yoluyla vücudumuza etki ediyor. Bu kimyasalların kansere neden oldukları kesin olarak kanıtlanmış olmasa da uzmanlar sağlığa olumsuz etkilerinin olduğu görüşünde.
Ürünler pahalı
Tüm bu olası tehlikelerin alternatifi ise organik tekstil. Tekstil endüstrisinin zararlı etkilerinden korunmak amacıyla 1990’lı yıllardan sonra gelişmeye başlayan ekolojik tekstil sektöründe, insan sağlığı ve çevreye etki ön planda. Ürün, hammaddesinden nihai haline dönüşene kadar yetkili sertifika kuruluşlarınca denetleniyor. Ürünün kullanıcıya zarar verecek kimyasal barındırmaması ve geri dönüştürülebilir olması önemli. Dezavantajı, diğer ürünlere oranla pahalı olması. Fakat organik tekstilin savunucuları ürünlerin dayanıklılığı göz önüne alındığında organik ürünlerin daha ekonomik olduğu görüşünde. Organik olmayan bir ürünün 10-20 yıkama sonrası renk ve şeklini kaybettiği ancak organik ürünün 100 yıkama sonrasında bile renk ve şeklini koruduğu belirtiliyor. Ayrıca organik kumaşlar kaliteyi düşüren soyma, mumlama, ağartma ve yumuşatma gibi işlemlerden geçirilmiyor.
İstanbul Tekstil ve Hammade İhracatçıları Birliği Başkanı İsmail Gülle, organik tekstil alanında Türkiye’nin birçok ülkeye göre ileri olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin bu alandaki gücünün organik pamuk rekoltesinin yüksekliğinden ve küçükbaş hayvan varlığından kaynaklandığını anlatan Gülle, “Ülkemiz bu alana giren en eski ülkelerden biri. 1992 yılında dünyada 2 bin ton organik pamuk üretilirken Türkiye bunun 125 tonunu üretmiş. 2000 yılına gelindiğinde dünyada
6 bin 500 ton organik pamuk üretilirken Türkiye 2 bin tona ulaşmış. Sonraki yıllarda da 27 bin ton organik pamuk üretimine ulaştık” diye konuştu.
Üreticinin sağlığı
İzmir’de üretim yapan Calico Organik Tekstil firmasının sahibi Nalan Koras da 2007 yılından beri organik bebek giysileri, bez oyuncaklar, ev tekstil ürünleri, spor ve günlük kıyafetler üretiyor.
Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümünden mezun olan Koras, 19 yıllık profesyonel çalışma hayatından sonra tekstili sağlıkla dost bir aşamaya getirebilmek için Calico’yu kurmuş. Koras “Niçin organik?” sorumuzu şöyle yanıtlıyor: “Gelecek nesillerin doğduğu andan itibaren toksik maddelerle tanışıp yaşaması gerekmiyor.
Toprak, hava ve suyun temiz kalmasını sağlamalıyız. Pamuk üretmek için emek sarf edenlerin sağlığının bizim yüzümüzden zarar görmesi doğru değil.”
Tüketici nasıl anlar
Kapbula Organik’in sahibi Tuba Tuna Yalçuva da organik üretim sürecini şöyle anlatıyor: “Üretim tarlada pamuktan başlayıp, çırçır, iplik, örme, boyahane, baskı, nakış, dikiş ve pakete kadar uluslararası sertifika kuruluşu tarafından denetlenerek yapılıyor. Herhangi bir aşama sertifikayla yapılmazsa nihai ürün organik olmaktan çıkıyor. Bunun için uluslararası kabul görmüş sertifika kuruluşu öncelikle bir firmaya genel organik sertifikası verir.
Buna ‘master certificate’ denir. Daha sonra üretici firma tüm aşamaları kayıt altında faturalandırarak gerçekleştirir ve bu üretimin tablolarını sertifika kuruluşuna iletir. Sertifika kuruluşu tüm aşamaları inceleyerek nihai ürünü kontrol eder ve o parti üretim için organiktir diye ‘transaction certificate’ adıyla bir satış sertifikası düzenler. Bu şekilde nihai ürün ‘organik üründür’ diye satılabilir. Ürünün etiketinde de mutlaka bir ana sertifika numarası, bir lot numarası ve ‘GOTS Product’ ibaresi bulunur. Tüketici bu numaraları görüyorsa bu ürünün organik ürün olduğunu anlayabilir. Organik üretimde amaç izlenen, onaylanan bir süreçte üretim yapılması, doğaya çevreye zarar verilmediğinin belgelenmesi, çalışanların sosyal güvencelerinin olması, çalışma ve sağlık koşullarının insani şartlara uygun olmasıdır.”
Hamile kalınca üretici oldu
Yalçuva, organik tarıma 9 yıl önce merak salmış. İlk oğluna hamile kaldığında organik bebek ürünleri üretmeye karar verdiğini anlatan Yalçuva, “Dünyada organik pamuk üretiminin yüzde 55’inin Türkiye’de üretildiğini ve hemen hemen hepsinin iplik ve kumaş olarak yurtdışına çıktığını gördüm ve neden bizim bebeklerimiz organik giymesin diyerek yola çıkıp ve ‘Organik Şeyler’ adlı markayı kurdum. Şu anda İstanbul’da beş mağazamız var” diye konuştu.
Pamukların sadece yüzde 16’sı doğal
Onkoloji uzmanı Prof. Dr. Erkan Topuz da tekstil ürünlerinde kanserojen kimyasallar bulunduğuna dikkati çekti. Dünyadaki pamukların sadece yüzde 16’sının tamamen doğal olduğunu belirten Topuz, şunları söyledi: “Kıyafetlerimizin pek çoğu doğal olmayan pamuk ve sentetikten yapılır. Sürekli sıkıştırılır, perkloretilen ve formaldehit içeren kimyasallara maruz kalır. Üzerlerine sentetik azo boyarlar uygulanır. Azo boyarların çok az miktarları bile bağışıklık sisteminde yan etkilere yol açar. Bazı azo boyarlar insanlarda astım gibi hastalıkların artmasına sebep olur. Azo boyarların bir bölümü arilamin içerir. Kansorejen etki de arilominden kaynaklanır. Türkiye’de arilamin sınırı indirildi ve azo boyarlı ürünlerin ithalatına kapı kapatıldı.”
İç çamaşırına dikkat!
Özellikle Çin ve Hindistan’dan gelen tekstil ürünlerinde kullanılan boyalar için yapılan testlerin kanser alarmı verdiğini aktaran Topuz, “Bu ürünlerden uzak durulmalıdır. Bu ülkelerden ithal edilen tekstil ürünlerinin yüzde 3’üne yakınında kanserojen etkili renklendirici azo boyar maddeler sınırların üzerinde çıkmıştır. Özellikle kaşmirlerde ya da kaşmir taklidi olanlarda bu maddelerin çok yüksek miktarda olduğu görülmüştür” dedi.
Prof. Dr. Topuz’un öneri ve uyarıları şöyle sıraladı: “Kıyafetlerimizin beyaz olmaları da risk. Çünkü bunlarda fazla miktarda ağartıcı kullanılmaktadır. Özellikle iç çamaşırlarında aldığımız ürünlere dikkat etmemiz gerekiyor. İç çamaşırları insan vücuduna doğrudan temas ettiği için vücut terlediğinde doğrudan deriye nüfuz eder ve vücutta hormonal değişikliklere neden olur. Bu nedenle aldığımız iç çamaşırlarını zeytinyağlı sabunla en az 3-4 kez yıkanmalı. Yanmayı geciktirici formaldehit maddeler de insan sağlığını tehdit etmekte.
Bu madde özellikle yastık, yorgan ve yataklarda oldukça fazla kullanılmakta ve kısırlıkla gelişim bozukluklarına neden olmakta. Yatakların üzerinde hakiki yün koruyucu olarak kullanılmalı. Ayrıca çabuk yıkanıyor ve çabuk kuruyor diye teflon kaplı yastık ve yorganlarından da kaçınılmalı. Kuru temizleme esnasında kullanılan kimyasallar da tehlikeli. Kuru temizlemede perkloretilene ihtiyaç duymayan giysiler tercih edilmeli. Islak temizleme seçeneği olan, sıvı karbon dioksit, sitrus sıvı temizleyicler kullanan kuru temizleyicilere gidilmelidir. Temizlemeden aldıktan sonra da 15-20 gün havalandırılmalı. Havalandırmadan giyilen giysilerdeki zararlı maddeler özellikle karaciğer üzerinden bütün vücuda dağılır.”
Organik bebek daha sağlıklı
Bir diğer organik tekstil üreticisi Safikdn markasını yaratan Funda Kundunoğlu Çobanoğlu. Diş hekimliği yaparken 2001 yılında ailesine ait küçük bir bahçede sebze yetiştirirken organik tarımla tanışan Çobanoğlu, yüzde yüz organik el yapımı ürünler ile kadınların el emeklerini değerlendirmek amacıyla tekstil sektörüne girdiğini anlatıyor. Türkiye’nin ilk organik oyuncak bebeği Safiye Bebek’i de üreten Çobanoğlu, battaniye, atkı, bere, hırka gibi özel üretim ürünlerin yanı sıra çocuk ve yetişkin iç giyim üretimi yapıyor.
İnsanların sağlıksız bir malzemeden yapılmış bir ürüne markasına güvendiği için organik tekstil ürününden daha fazla para ödediklerini kaydeden Çobanoğlu, “Özelikle de bebek ve çocuk giyiminde polyesteri asla kullanmamalıyız. Annelerin yün ya da pamuk diye aldığı battaniye, atkı, bere, hırka gibi ürünlerin çoğu yapaydır. Bu malzemeler araştırıldığında yüne ve pamuğa benzer ürün diye özellikleri belirtilmiştir. Bu nedenle birçok tüketici içeriğine bakmadan aldığı bu ürünlerde yanılmakta” diye konuştu.