Arkeoloji Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

21.02.2022 - 09:15 | Son Güncellenme:

Aşıklı Höyük, tarihi 10 bin 400 yıl öncesine dayanan, ilklerin yaşandığı bir yerleşim. Arkeologlar, Orta Anadolu’nun bu en eski köyünde yeni soruların peşine düşerken Aşıklı Höyük’ün tarihsel mirası, “Kazı İzleri” sergisinde sanatın gücüyle birleşti.

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

Seray Şahinler | seray.sahinler@milliyet.com.tr

Haberin Devamı

Pensilvanya Üniversitesi’nden Edmund Gordon, 1963 yılında Hitit anıtlarının izini sürerken beklenmedik bir gelişme yaşandı. Melendiz Çayı’nın kıyısında genel topografyaya aykırı bir yükseltiyle karşılaşmıştı Gordon. 17 metrelik bu höyüğün varlığı kısa sürede yayıldı ve İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nden Ian Todd, soluğu Melendiz kıyısında aldı. 1964-1965 yıllarında doktora tezi için tarih öncesi yerleri belgeleyen Todd’a göre burası bir kırılma yaratabilirdi. Nitekim öyle oldu. Todd, höyük üzerinde dönem özelliklerini yansıtan obsidyen (doğada kendiliğinden oluşan volkanik taşlar) aletleri topladı ve bazı buluntuların tarihlemesi üzerine çalıştı. Böylece geçmişi 10 bin 400 yıl öncesine dayanan ve son yüzyılın önemli arkeolojik keşiflerinden biri olan Aşıklı Höyük’ün kapısı aralandı.

Haberin Devamı

Ian Todd’un çalışmalarından 26 yıl sonra Aşıklı’nın gün yüzüne çıkarılması için bir ekip kuruldu. Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı üyeleri, öğrenciler ve bilim insanlarının katılımıyla Aşıklı’nın ayağa kaldırılması için çalışmalar başladı. 1989-2000 yılları arasında ise Aşıklı Höyük’e dair ilk veriler ortaya çıktı.

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

Orta Anadolu’nun en eski köyü

Aksaray’ın Gülağaç ilçesinde, Hasan Dağı ile Melendiz Çayı arasında yer alan Aşıklı Höyük, Orta Anadolu’nun bilinen en eski köyü. Günümüzden 10 bin 400 yıl öncesinden başlayarak 9 bin 300 yıl öncesine kadar, avcı-toplayıcı ve göçer yaşam biçimini benimsemiş bir topluluğun, 25-30 kuşak boyunca, yerleşik ve üretimci bir topluluğa dönüşümünü belgeleyen Neolitik bir yerleşme burası. Aynı zamanda bu dönüşümün Orta Anadolu’daki en eski örneği. İlk dönem kazılarıyla birlikte Aşıklı Höyük’ün özellikle mimarisine ve yerleşim planına dair pek çok bilgiye ulaşıldı. Kazı çalışmaları ve bilimsel incelemeler Orta Anadolu’daki yerleşik yaşamın başlangıcının Çatalhöyük’ten bin yıl öncesine kadar gittiğini göstermişti. Bu kazılarla birlikte dörtgen planlı kerpiç evler, sokaklar, çöp dökme alanları gibi Aşıklı halkını buluşturan yerler gün yüzüne çıkarıldı. Çatalhöyük’te rastlanan bitişik düzendeki yerleşme anlayışının temelinin Aşıklı’da atılmış olabileceği gündeme geldi. Fakat Aşıklı’da günlük hayat nasıldı? Burada kimler yaşıyordu, nereden ve nasıl gelmişlerdi? Prof. Dr. Esin’in emekliliğinden sonra kazı bayrağını devralan Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran, ekibiyle birlikte yeni soruların peşine düştü. 2000’lerin başında höyüğün sular altında kalma ihtimalinin ortadan kalkmasıyla çalışmalar ivme kazandı.

Haberin Devamı

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

Eşitlikçi yaşam

M.Ö. 8 bin 500 yıllarında avcı-toplayıcı göçer toplulukların yerleşik hayata geçme kararıyla Aşıklı’nın temelleri atılmış. Bölgede yaşam yaklaşık bin yıl boyunca kesintisiz olarak sürmüş. Bitki yetiştirilmiş, hayvanlar evcilleştirilmiş, sosyal kurallar oluşturulmuş. Aşıklı Höyük; yaş, deneyim ve uzmanlık alanlarına göre örgütlenen bir yaşam biçimini benimsemiş. Kazı Başkanı Özbaşaran’ın aktardığına göre, Aşıklı topluluğunun bir başka özelliği, iskân tarihleri boyunca değişmeyen kolektif yaşam ve bu kolektif yaşamla birlikte gelen eşitlikçi toplum yapısı. Anadolu Neolitiği’nde Orta Anadolu Bölgesi’ne özgü olarak karşılaşılan bu özellik, Aşıklı sonrasında Konya Ovası yerleşmelerinden Çatalhöyük’te de devam ediyor.

Haberin Devamı

Tıpta da öncü

Gelelim Aşıklı Höyük’ün sürprizlerine... Aşıklı’daki en heyecanlı buluşlardan biri ilk beyin ameliyatının burada yapılmış olması. İncelemeler sonucu 20-25 yaşlarındaki genç bir kadının kafatasında beyin ameliyatı izine rastlanıyor. Bu kafatasını Aksaray Müzesi’nde görmek mümkün. Bir başka kafatasında ise çene kemiğinde tespit edilen operasyon izleri söz konusu. Bu iki örnek, Aşıklı’nın tıp ve bilim konusundaki öncü rolüne işaret ediyor. Avcı-toplayıcı geleneğini sürdürse de bitki yetiştirme ve hayvan evcilleştirme konusunda da bilgisi olan bir topluluk Aşıklı halkı. Dolayısıyla burada koyun ve keçinin ilk kez evcilleştirilmesi gibi pek çok ilke de imza atılmış. Aşıklı Höyük’ün tarımla temasına dikkat çeken Özbaşaran, “Yabani bitkiler, otlar ve meyve toplayıcılığının yanı sıra kimi tahıl ve baklagilleri de yetiştirmeye, yavru koyun/keçileri evlerinin yanındaki çitle çevrili alanlarda beslemeye başlıyorlar. Ağır ve aşamalı olarak gelişen bu bitki ve hayvan evcilleştirme süreci, tarımcı ve hayvancı çiftçi toplumların ortaya çıkış sürecini bütün ayrıntılarıyla incelememizi, anlamamızı sağlıyor. Bu sürecin kesintisiz biçimde 1000 yıllık bir zaman dilimini kapsaması, Aşıklı’yı çağdaşlarından ayıran önemli bir özellik” diyor.

Haberin Devamı

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

Çukurlardan konutlara

Aşıklı Höyük’te bin yıllık iskân süreci boyunca barınak türü basit çukur yapılardan iki-üç odalı konut yapılarına kadar mimari gelişim ve bina planlarında görülen çeşitlilik, mimarlık tarihi açısından önemli görülüyor. Yuvarlak plandan dörtgen plana geçiş, kerpiç üretimi, mekân kullanımı gibi özellikler ve düzenlemeler zaman içerisinde farklı dinamiklerle şekillenmiş.

Yürütülen çalışmalar Arkeolojik çalışmaların belki de en belirleyici özelliği uzun soluklu olması. En ufak bir buluntuya ulaşmak bile uzun yıllar alabiliyor. Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran ve Doç. Dr. Güneş Duru öncülüğündeki ekip, teknolojinin yardımıyla yeni sorular eşliğinde Aşıklı’yı aydınlatmak için hummalı bir çalışma yürütüyor. Aşıklı Höyük’teki kültürel mirasın özellikle yerel halk tarafından benimsenmesini, korunmasını sağlamak ve kazı alanının tanınırlığını artırmak için çalışan Ferhat Boratav öncülüğündeki Aşıklı Höyük Dostları Derneği’nin çalışmaları da kıymetli. Muséum National d’Histoire Naturelle, Natural History Museum, Arizona Üniversitesi, California Üniversitesi gibi kurumların sürece katkısı büyük. Aşıklı Höyük, pek bilinmeyen bir medeniyeti keşfetmeye davet ediyor bizi. Aynı zamanda tarih yazımına tanık olmaya...

Tarihin gizeminden sanatın büyüsüne

AŞIKLI HALKININ BUGÜNE MESAJI

Aşıklı’da günlük yaşamın satır başları şöyle: Güneş’in doğuşu ve batışı ile belirlenen bir gün... Ölçeği düşük de olsa tahıllar, baklagiller gibi bitki yetiştiriciliği, yemek pişirme-yağ çıkartma, yaban sığırı, geyikgiller, at, yaban koyunu/keçisi, porsuk, tilki, tavşan avı, Melendiz Çayı’ndan balık tutma, deri ve post işleme, hasır örme, yeni ev yapımı ya da tamirat, ölü gömme uygulamaları, topluluğun bir araya gelerek birlikteliklerini, komünal yaşamı pekiştirme amaçlı törenler, ziyafetler düzenlemesi... 10 bin yıl geriye gidince karşılaştıklarımız, özetle Aşıklı Höyük’ün varlığı bugüne ne söyler sorusuna Mihriban Özbaşaran şu yanıtı veriyor: “Her topluluğun farklı yaşam modelleri geliştirebileceği, kolektif yaşam ve dayanışmanın önemi, kalabalık grupların ciddi anlaşmazlıklar ve çatışma olmadan binlerce yıl yaşayabilecekleri, tarım ve hayvancılığın çevreye zarar vermeden, tahribata neden olmadan, doğayla etkileşim halinde yapılabileceği, doğanın dengesinin önemi.”

SANATÇILARIN DENEYİMLERİ KAZI İZLERİ’NDE

Sanat ve arkeolojinin “diyaloğu”ndan doğan “Kazı İzleri” sergisi de Aşıklı Höyük’ün tarihsel mirasına sanatın gücüyle dikkat çekmeyi amaçlıyor. Tarihi Hüsrev Kethuda Hamamı’nda düzenlenen sergi, Türkiye’den ve dünyadan 13 sanatçıyı buluşturuyor. Sergi, sanatçıların Aşıklı Höyük kazı alanındaki deneyimlerinin izlerini taşıyor. Fırat Arapoğlu ve Gary Sangster küratörlüğünde hazırlanan “Kazı İzleri”, sanatçıların Aşıklı Höyük’ü deneyimleyerek ürettiği işlerle yerleşimin bilinirliğine ve görünürlüğüne sanatın diliyle katkı sunuyor. Disiplinlerarası bir proje olan sergiyle yerleşim yerinin tarihini tablolar, heykeller ve dijital yaklaşımlarla yeninden okumak mümkün. Sergi 25 Şubat’a kadar ziyaret edilebilir.