Tecavüz-cüye af yasası getirmeye kalkınca niye ortalık ayağı kalktı..
Muhalefet direndi, kadın dernekleri eylem yaptı..
İktidara ram olmayan yazarlar, çizerler itiraz etti.. Günlerce yazdık..
Bir hafta uğraştık..
Cumhurbaşkanı da itirazcılar arasında yerini aldı.. Tasarıyı tehlikeli buldu..
Neden feryat figan ettiğimize somut örnek..
Önce haberi okuyalım..
***
İzmir Bornova’da 9 yaşındaki kız babasından izin alarak komşunun kızıyla oynamak için evlerine gitmiş..
Aralarında tartışma çıkmış, arkadaşı küsmüş, yanından ayrılmış..
Yalnız kalan küçük kızın yanına arkadaşının dedesi gelmiş.. İddiaya göre adam kızı taciz etmiş..
Tacize uğrayan kız yaşadıklarını annesine anlatmış, ailenin şikâyeti üzerine savcılık çocuğa ‘cinsel istismarda bulunmaktan’ dava açmış..
Adam tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış..
İlk duruşmada pedagog eşliğinde ifade verecek olan küçük kız tacizcisiyle karşılaşacağı için korkuya kapılmış, strese girmiş..
Duruşmadan iki gün önce fenalaşmış, kalp krizi geçirip ölmüş..
***
Buna benzer kaç taciz olayı vardır.. Kaç yüz cinsel istismar davası vardır..
Kız ailesine söylemiş, ailesi şikâyetçi olmuş..
Ya söyleyemeseydi..
Anadolu’nun muhafazakâr bir ilçesinde.. Mutaassıp bir mahallesinde olsaydı.. Veya kırsalda, köyde..
Küçük kız acısını içine atacaktı..
Acısıyla yaşayacaktı..
Bir süre sonra karnı büyümeye başlarsa..
Ya aile meclisi kararıyla öldürülecek ya da namus uğruna tecavüzcüsüyle imam nikâhıyla evlendirilecekti..
Adam evliyse..
Kuma gidecekti..
Çocuk doğunca ne olacak?
Doğum hastanede olursa adam yakayı ele verecekti; doğru hapse..
Doğum evde ebeyle olursa çocuk nüfusa kaydettirilirse; adam yine hapse..
Adam, küçük kızı kandırdı tecavüz etti, çocuk falan da olmadı.. Şikâyet edilirse; adam yine hapse..
***
Bu durumda olan 3800 kişi varmış.. Küçük kızlarla ilişkiye giren.. İktidarın getirdiği yasa evlenme şartıyla bu adamları hapisten çıkarıyordu..
Düşünün ..
Tacizcisiyle karşılaşmaya bile korkan kızlar tacizcisiyle evlendirilmeye çalışılacaktı..
İyi ki engel olundu..
İyi o tasarı yasallaşmadı..
Atatürk hayranı son devrimci!.
Kimden bahsettiğimi hemen anlamışsınızdır..
Küba lideri Fidel Castro da bu dünyaya veda etti..
1997 yılında Havana’ya gittim..
19 yıl olmuş..
En önemli bulvarın üzerinde Atatürk’ün heykeli vardı.. Altında İspanyolca ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ yazıyordu..
Castro 1997 yılında HABİTAT toplantısı için İstanbul’a da gelmişti..
Ve verdiği röportajda Atatürk için şöyle demişti..
‘Küba’da bu kadar büyük bir devrim yaptım ama Atatürk’ün Türkiye’de yaptıklarını başaramadım. Atatürk, harf devrimi gibi birtakım reformlar yaptı. Ben böyle bir düzen değişikliği yapamazdım’
***
1997 yılında Havana’da binalar yıkık döküktü.. Araçlar 1960’lardan kalmaydı..
Kent tarih öncesi gibiydi.. Zaman dondurulmuştu sanki..
Ama insanlar mutluydu..
İnsanlar keyifliydi..
Sebze meyve boldu, balık boldu, deniz ürünleri boldu..
Puro boldu, Mojito boldu..
Sokaklarda elinde gitar, müzik yapan çoktu..
Lüfere kıymayın!
Bugün pazar, pazara uygun bir konuyla devam edelim..
Yemek programlarında zaman zaman lüfer balığı pişirme tarifleri de veriliyor..
Birini izledim..
Fırında lüfer.. Lüferlerin yanına mantar, kereviz sapı, biber, soğan, tereyağı, adaçayı, bal koyup fırına verdiler..
Lüfere acıdım..
Acıdığım için bu yazıyı kaleme aldım..
***
Lüfer dünyanın en lezzetli balığıdır.. Kendine özgü suyu olan balıktır.. Izgara yapılır, ızgara yapılırken daha iyi pişsin diye derisi çizilmez..
Çünkü lüfer pişerken eti su bırakır, derisi çizilirse suyu kaçar.. Lezzeti ızgaraya akar gider..
Lüferi başka tatlarla tatlandırmak lüfere ihanettir..