03.10.2014 - 09:07 | Son Güncellenme:
Beşiktaş bu maçı kaybetseydi, bundan sonra futbolun adaletine inanmazdım... Futbolun kitabı, böyle bir oyunun karşılığını mağlubiyet yazsaydı, inanın o kitabı okumazdım... Öyle bir maç oldu ki, tıpkı Nasrettin Hoca’nın hikayesi gibi... Eşeği kaybettik, oyunun bitimine iki dakika kala bulunca sevindik...Oysa gerçekten, abartısız farklı kazanacağımız bir maçtı... Ama bizim takımlar, yerlisiyle, yabancısıyla gol atmasını beceremiyor... Son vuruşu yapamıyor...Galatasaray maçında Arsenalli Welbeck aklıma geldi... Üç gol attı, üçü de birbirinin kopyası... Topun altına ayağını sokup bir karış havalandırdın mı, kaleci falan hikaye... Bunu biz yapamıyoruz, bu son vuruşu bir türlü beceremiyoruz... Olcay’ın ilk yarıda arka direğin oradan ve adeta iki metreden vurduğu, kaleci Loris’in ayağı ile çıkardığı top... Olcay o topu bir karış havalandırsa, kaleci Loris’e topu ağlardan çıkarmak kalırdı... Sonra bir Olcay şutu daha.. Fantastik bir Olcay röveşatası daha... Demba Ba’nın direkte patlayan vuruşu... İkinci yarıda iki metreden vurduğu, kaleci Loris’in kornere attığı şut...Maçı her zaman golcüler almıyor... Bazen Loris gibi kaleciler alıyor... Loris sıradışı kurtarışlarıyla, yıllardır Fransa milli takımının kalesini boşuna korumadığını herkese gösterdi...Üzüldüğüm şu... Gökhan Töre’nin göz kamaştıran futboluna, Olcay’ın rakip alana bir mızrak gibi batışına, Veli’nin orta alanda saygı duyulacak bir direnişle oynamasına rağmen, son dakika beraberliğine rağmen, inanın üzüldüm... Bu maçın hakkı galibiyet değil, farklı bir galibiyetti... Şimdi biz son dakikada gelen beraberlik golüne seviniyoruz...Diri, baskın, inançlı, rakibi önemseyen, ama rakipten korkmayan, kabuğuna çekilmeyen bir Beşiktaş vardı sahada... Kişilikli oynadı... Tottenham’ın futbolunu kabul etmedi, kendi futbolunu rakibe kabul ettirdi... İngilizler, bir akşam önce Galatasaray ‘ın “pes” etmesinden sonra, büyük olasılıkla, Tottenham karşısında da böyle bir Türk takımı bekliyorlardı...Ama her kuşun eti yenmiyor... Üstelik karşında Kara Kartal varsa...
Sonuç, neresinden bakarsanız güzeldir. Şahane değildir, muhteşem değildir... Yine de iyidir. Kalenize gelen ilk şutta rakibe gol hediye ediyorsanız, oyunun büyük bir bölümünde rakibe üstünlük sağlıyor, mücadeleyi elden bırakmıyorsanız... Üstelik en az on-oniki kez gol pozisyonuna girebiliyorsanız galibiyeti kaçırdığınız için üzülmelisiniz.Ama soralım şimdi: Beşiktaş’ın üzülmeye hakkı var mı? Neredeyse davul-zurna çalarak büyük umutlarla memlekete getirdiğiniz Demba Ba bu maça özel hazırlanıyor, sık sık parlak demeçler ile kulübe, taraftara ve memlekete yağ çekip umut pompalıyorsa... Size bol bol gol vaat ediyorsa...Böyle bir top ehline göre takımı oynatmışsanız... Bütün pozisyonları ve fırsatları ona adamışsanız karşılığını beklemeniz, beklediğinizi almanız gerekir.Ama bu Demba Ba çocuk ya bizimle dalga geçiyor, ya da büyük bir özürü var saklıyor! O gol pozisyonlarının hiçbirinde talihsiz değildi. Sadece şaşkın ve beceriksizdi. Dahası koşmaya, vurmaya, şut atmaya hiç niyeti yoktu. Koca bir 90 dakikada arkadaşlarının emeğine saygısızlık etti, rol çaldı, hepsini aldattı. Bilic’in bu tiyatroya nasıl sabırla seyirci kaldığını anlayamıyorum. Olcay’ın, Atiba’nın, Gökhan’ın, Veli’nin, Serdar’ın... Hepsinin emekleri bir yana, Demba Ba’nın uyuşuk, abuk, saçma-sapan emek hırsızlığı bir yana! Kimse kusura bakmasın. O penaltıyı Demba Ba’nın kullanması Beşiktaşlı futbolculara saygısızlıktır. O adamın skor tabelasına adını yazdırıp sözüm ona günün kahramanı payesini vermeye de hiç kimsenin hakkı yoktur. Hayır, Demba Ba benim kahramanım değil. Ama gecenin maskarası derseniz hiç itiraz etmem.Ben fırsatçılığa değil, emeğe saygı gösteriyorum. Benim kahramanım Beşiktaş futbol takımı. Hepsi de oradan alınlarının akları ile çıktılar. Demba Ba ve Bilic ayıplarıyla başbaşa kaldılar. Umarım White Hartlane’den gerekli dersleri çıkarıp, bu ayıplarını devam ettirmezler. Tebrikler Beşiktaş... Teessüfler Slaven... Teessüfler Ba!
Galatasaray’ın Devler Ligi’nde Arsenal’a farklı yenilgisi, doğrusu Tottenham maçı öncesinde içimizi karartmadı değil! Acabalar geçti belleğimizden...Niye mi? İngiliz bunlar, disiplinli oynarlar, adamın gözünün yaşına bakmazlar! Ne var ki, Tottenham karşısında TAŞ gibi bir Beşiktaş vardı.Aslan’a fark yapan Arsenal’a iki maçta da kök söktüren bir Beşiktaş gerçeği hâlâ hafızalarda kazılı.Her kuşun eti yenmez! Hele hele o kuşun adı KARTAL ise, orada durup, düşüneceksiniz.Beşiktaş sanıldığı gibi kabuğuna çekilmedi, tam tersi başlama düdüğüyle birlikte maça ağırlığını koydu, rakibine sahanın her yerinde kafa tuttu, ilk yarıda üç pozisyon üretti.Gelin görün ki, fırsatları golelere çevirecek kramponları mumla aradık! Valla Ba’dan kişisel olarak umudumu kestim! İnşallah yanılan bizler oluruz...Kartal’ın yükü tamamen Olcay Şahan’ın omuzlarında... O kanat bindirmeleri yapacak, kritik maçlarda, kritik goller atacak, Kartal’ı hep ipten o alacak.Peki, ya siz diğer arkadaşlar? Bu oyunda elbette şans faktörü çok önemli, eyvallah... Örneğin, Olcay’ın ikinci dakikada yakaladığı bir fırsat var ki, buna şanssızlık demek yanlış olur, adını siz koyun! Olcay’ın futbol zekası da müthiş... Kritik pozisyonlarda hep o var, önsezilerini çabukluğuyla birleştiriyor. Bitmedi... İkinci yarıda Ba’nın asistiyle topla buluşan Olcay, iyi vurdu, ancak kaleci gole vize vermedi. 64’de yine Olcay kaçırdı, saç-baş yoldurdu! Ba’nın ilk yarıda dönerek vurduğu şutta, top üst direkte patlarken, Tottenham’ın yüreği ağzına geldi. Ba, bizce o pozisyonda arkasında daha rahat konumda olan Gökhan Töre’ye verebilirdi, vermedi! Peki, 76’daki pozisyona ne demeli? Demba Ba’nın, altı pas içinden topu kaleciye nişanlamasının adı beceriksizliktir! İşin özeti, Beşiktaş harika oynadı, iyi takım savunması yaptı.Ancaak, Kane’nin attığı gole ne demeli? Savunmanın bir an dalgınlığı, Tolga’nın dikkatsizliği, Kartal’ın tek negatif yanıydı.Elin oğlu, yakaladı mı, atıyor, affetmiyor! Arkadaş, sen de atacaksın, onca fırsatları gole çeviremiyor, son dakikalarda skoru eşitliyorsanız, üzülmeye, ağıtlar yakmaya da gerek yok! Ha kötü oynarsınız, yenilirsin, eyvallah! Peki, kardeşim, bu muhteşem oyunun skoru asla 1-1 olmaz, değil mi, sevgili çocuklar? Kaçanlara kızdık, harika oyunla ve de 1-1’ilk skorla teselli bulduk.
BEŞİKTAŞ bir futbol takımının, bir deplasman maçında girebileceği gol pozisyonlarını fazlasıyla buldu. Sadece pozisyon bakımından değil, oyun olarak da hiçbir bölümde Tottenham'dan geri kalmadı. Kalesinde hiç gol pozisyonu vermeden ekstra bir gol yedi. 1-0'dan sonra biraz bocalasa da özellikle 2. yarıda oyunun tüm kontrolünü ve atak üstünlüğünü elinde tuttu. Maç boyunca Olcay'ın 4, Demba Ba'nın 3 net pozisyonu var. Ancak zaman zaman şanssızlıklar, bazen de Lloris'in kurtarışlarıyla penaltıya kadar direndi İngilizler.SOSA, sahanın en iyilerinden birisiydi. Mükemmel paslarıyla arkadaşlarını çok iyi yönlendirdi. Keza Atiba da çok çalışkandı. Bu maçın son yarım saatlik bölümü Biliç'e ilham vermeli. 4-2-3-1'den özellikle daha ofansif oynaması gerektiği maçlarda 4-1-4-1'e kesinlikle bir dönüş yapmalı. Görünen o ki Sosa'dan vazgeçmek imkansız. Veli çok çalışkan bir oyuncu ama büyük takımda sadece top kazanarak oynayamazsınız.SOSA MÜKEMMEL OYNADIBEŞİKTAŞ'IN maç boyunca oynadığı futbol iyiydi. 3 puanı hanesine yazdırabilecek pozisyonları da buldu. Rakibin istediklerini yapmasına da izin vermedi. Ancak skor istediği gibi olmadı. Çünkü bu futbolun karşılığı kesinlikle 3 puan olmalıydı.BEŞİKTAŞ, gruptaki 2 maçını kazanamasa da oynadığı bu futbolla liderlik için en güçlü aday olduğunu gösterdi ancak bu kadar pozisyon bulduğu ve kazanmaya yakın oynadığı maçlarda artık sonucu da almayı öğrenmeli.88. dakikada kazanılan penaltıda da Sosa olağanüstü bir pas attı. Beşiktaş, beraberlikten çok daha fazlasını hak etti. Penaltıyla da olsa Londra'dan puanla dönmeyi başardı. Bu gruptaki geleceği açısından son derece kritikti. Ancak her şeyin ötesinde Sosa'nın ve Beşiktaş'ın mükemmel oyunu siyah-beyazlı renklere gönül verenleri gelecek adına umutlandırdı.
DAKİKA 88, gazeteden Beyduhan yazı için aradı. Hemen başlığımı verdim: "Hak etmedik." Tam yazıya başlayacaktım, Beşiktaş'ın penaltı golü geldi. 1-0 mağlup da olsaydık başlık 'Hak etmedik' olacaktı. Gerçekten yenilgiyi hak etmemiştik. Bu maç 1-0 bitmemeliydi. Hak yerini bulmalıydı, çünkü hakkımızdı.EN az rakip Tottenham kadar koştuk, mücadele ettik, tempo yaptık, onlar kadar pozisyona girdik... Pardon, pardon... Onlardan daha fazla pozisyona girdik. Hem de bunlar dan-dun vuruşlarla değil, organize ataklarlaydı. Ama bir türlü atamadık fakat atacaktık arkadaş.BÖYLE Avrupa maçlarında, hele deplasmanda zaten az pozisyona girerdik. Bunların birini içeri bırakmazsan puanı alamazsın. Beşiktaşlılar 1-1'lik sonuca muhakkak sevindiler. Hele bu gol son dakikada gelince. Ama açık söyleyeyim, Beşiktaş'ın dün oynadığı futbolun karşılığı 3 puan olmalıydı. Gökhan, Olcay, Demba Ba, Sosa gerçekten yetenekli ve maç kazandıracak özelliklere sahip oyuncular. Ama üzülerek söyleyeyim hiçbiri dün gerçek performanslarını sahaya yansıtamadılar. Biliç'in "1-0'da aynı 2-0'da aynı" düşüncesiyle oyuna Oğuzhan ve Mustafa'yı sokması son derece cesurcaydı.BİLİÇ bize göre sürpriz bir kadroyla başladı. Özellikle defansta Serdar ve Motta tercihi gerçekten ilginçti. Başta Sivok olmak üzere defansımız hatasız oynadı. Orta sahanın yardımı da defansımızın işlerini kolaylaştırdı.MAÇ 1-1 olmuş, Slaven Biliç 4. hakeme 'Kaç dakika var' diye sordu, hakem parmaklarıyla 3'ü gösterince Biliç, itiraz edip 'Hayır, hayır 5 dakika' diye bağırdı. Yani İngiltere'de Tottenham'la oynuyorsunuz... Biliç biraz daha zaman olsun da kazanalım düşüncesindeydi.TARAFTAR MUHTEŞEMDİİNGİLTERE'DE 1500 2 bin civarında taraftar vardı. Başlangıçtan bitiş düdüğüne kadar takıma inanılmaz bir destek verdiler. Mağlup duruma düştüklerinde bu desteklerini daha da sürdürdüler. Çünkü Beşiktaş'ın oynadığı oyunu görüyorlardı. Onlara da kocaman bir alkış ve bravo.ÖZETLE dünkü futbolun karşılığı 3 puan olmalıydı. Ama net fırsatları kaçırınca 1 puana razı olduk. Buna da şükür.